| Konu: | Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 105’inci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması ile günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 79 |
| Tarih: | 23.04.2025 |
İYİ PARTİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, İstanbul'da, Marmara Bölgesi'nde yaşanan deprem münasebetiyle tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum ve Cenab-ı Allah'tan ülkemizi bu tür felaketlerden koruyup kollaması üzerine yardım dileniyorum.
Benim sırtımı dayadığım, sizinse karşınızdaki duvarda o büyük insanın büyük sözleri yazmaktadır: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir."
Bu bir temenni değildir, dünyaya ve insanlığa karşı verilmiş bir hükümdür. Egemenlik vazgeçilmezdir, devredilemezdir. Bu bir vaat değildir, Türk milletinin tarihe karşı verdiği sözdür. Egemenlik kanla ve irfanla kurulmuş cumhuriyetin ebedî hakkıdır. Bu bir lütuf da değildir, Türk istiklal ve istikbalinin hiçbir fâninin eline teslim edilemeyeceğinin ispatıdır. 23 Nisan işte bu yüzden bayramdır.
Bu vesileyle Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nızı kutluyorum ancak üzüntü veren bir istatistiki veriyi de sizlerle paylaşmak istiyorum: 2024 yılında 41.488 çocuk hakkında mahkûmiyet kararı verilmiştir. 2024 yılında, yine, suça sürüklendiği gerekçesiyle ceza mahkemelerinde yargılanan çocuk sayısı da 134.383'tür. Dikkat ediniz, yaklaşık 135 bin çocuktan bahsediyoruz. Sizler işbaşına geldiğinizde Türkiye cezaevlerindeki toplam hükümlü ve tutuklu sayısı 60 bin civarındaydı, bugün ise 400 bini aşmış durumdadır. Bu veriler ya adaletsizliğinize ya da dirayetsizliğinize delalettir. Diler ve umarım ki bundan kendinize bir pay ve ders çıkarmaya muvaffak olursunuz.
23 Nisanın sahibi çocuklarımız neşe dolu olmadığı gibi, ben de bir o kadar mahcubiyet içerisindeyim çünkü millî egemenlik de çocuklarımızın hürriyetleri gibi her fırsatta bir bahaneyle gasbedilmektedir. Türk vatandaşlığı arsa karşılığı pazarlanırken Türk vatandaşlarının mal güvenliği kalmamıştır. Gençlerimiz tutunacak bir umut dalı bulamazken katillere umut hakkından bahsedilmektedir. Teröristlere kahraman muamelesi yapılırken Atatürk'ün teğmenleri ordudan atılmaktadır.
Kısaca, Türkiye, iktidarın ödeye ödeye bitiremediği diyeti hâline gelmiştir. Türk milleti egemenlik haklarından mahrum bir hâldedir çünkü sekiz yıldır tüm yöntemler kullanılarak şahsilik sapağına yönü çevrilen bir Türkiye vardır. Bu sapakta hukuk yoktur gayrimeşruluk vardır, güven yoktur endişe vardır, devlet yoktur şahıs vardır, Meclis yoktur saray vardır, hürriyet yoktur istibdat vardır, cumhuriyet devleti yoktur Cumhur İttifakı devleti vardır. Bahsettiğim şey, özüyle sözüyle birlikte aslında Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bizatihi kendisidir.
Bu sistem, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir şekilde bir darbe teşebbüsünün sonucunda olağanüstü hâl koşullarında gerçekleştirilen tartışmalı bir referandumla devreye sokulmuş, olağanüstü yetkilerin olağanlaştırılmasıyla yaşama geçirilmiştir.
Bu sistem, sınırsız yetkileri tek kişiye teslim eden bir sistemdir. Bu nedenle demokratik değildir, yargı üzerindeki etkisiyle adil değildir, dengelenemediği ve denetlenemediği için de güvenilir değildir. Ekonomi bu yüzden bozulmuştur, yatırım bu nedenle gelmemektedir. Vatandaşımız bu yüzden ay sonunu getirememekte, emeklilerimiz feryat etmekte, gençlerimiz vize kuyruklarında gelecek aramakta, çiftçilerimiz toprağa küsmekte, paramız bu yüzden pul olmaktadır.
Bu sistem öyle bir keyfiyet inşa etmiştir ki vatandaştan sabır istenerek iki yılda biriken döviz rezervi siyasi hırslara kurban edilmiş, bir ayda tam 50 milyar dolar yakılmıştır.
Bu sistem yalnızca Anayasa'mıza, yasalarımıza, kuvvetler ayrılığına, kısacası devlete zarar vermemiş, vatandaşımızın aşını, işini, ekmeğini de küçültmüştür çünkü hukuk yoksa ekmek de yoktur, millet yoksa devlet de yoktur.
Son kırk yılda küreselleşmenin en büyük tahribatını ulus devletler yaşamıştır. Bugün ortaya çıkan reaksiyoner tek adam rejimleri ise ulusu tamir etmek yerine devletin cebir kuvvetini tahkim etmektedir. Bu sebepledir ki bugün demokrasiye ve millî egemenliğe dair bir bunalım içine düşülmüştür ama bu Meclis, tarihiyle ve tecrübesiyle bunu da aşmaya muktedirdir.
Burada saygıdeğer misyon şefleri ve yabancı konuklar da vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105'inci kuruluş yıl dönümünde ve bir millî bayramda burada bulunmaları Meclisimizin manevi şahsiyetine gösterdikleri önemi ve özeni ifade etmektedir; kendilerine huzurunuzda teşekkür ediyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
Cumhurbaşkanı dâhil olmak üzere 19 kişiden müteşekkil Kabineden de görüyorsunuz bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bir de Adalet Bakanımız buradadır. Yabancı misyon şefleri ve yabancı konuklar kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi şahsiyetine önem ve özen göstermenizi sizden istirham ediyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar) Sayın Cumhurbaşkanının millî bayramlara olan mesafesini elbette ki biliyoruz ama Kabine yetkililerinin hiç olmazsa böylesine önemli bir günde kendilerine ayrılan yerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunmalarını arzulardık.
Bu vesileyle altını çizmek isterim ki realizmin kolaycılığı ve konforu hiçbirimizi dünyayı yakabilecek yeni ateşlere odun taşımaya mecbur bırakamaz. Dünya barış içerisinde, bir arada yaşayabilen ulus devletlere ihtiyaç duymaktadır, çıkarmamız gereken ders çok uzaklarda değildir. Dünya 20'nci yüzyılda tek adam rejimlerinin bedelini hesaplanamaz yıkımlarla ödemiştir. Demokrasinin önemini ve değerini anlamak için insanlık tarifsiz acı ve kederleri tekrar yaşamak zorunda değildir. Bu sebeple, hepimiz öncelikle bu çıkmaz sokaktan dönmek mecburiyetindeyiz. Camdan saraylarda oturan despotların birbirlerinin camlarına taş attığı bu oyuna hep birlikte son verebiliriz. İşte, bu Meclisin ve bu Meclisi kuran iradenin millî egemenliği bir bayramla, bayramı da çocuklarla birleştirmesinin sebebi budur. Türk milleti binlerce yıllık şeref ve haysiyet mirasını 20'nci yüzyılda, yakan değil, ısıtan ve kuşatan bir ateşle taçlandırılmıştır; vicdansız bir dünyada vicdanın, esaretle dolu bir dünyada hürriyetin ve istiklalin ışığı olmuştur. Tüm mazlum milletler emin olsun ki Türk milleti tek adam rejimine son verip millî egemenlik ve cumhuriyet idaresinin meşalesini yeniden yakacaktır, bu kutlu ateşi yeniden harlayacak olan da güçlendirilmiş parlamenter sistem tezimiz olacaktır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sonuçlarını öngörememiş bir iktidarla karşı karşıya olabiliriz ancak ne olursa olsun o sonuçların Türk milletinin tamamını ezdiği bir tabloyla karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
İYİ PARTİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Cumhur İttifakı'na gönül verenler kürsülerde ve ekranlarda bu hakikati dile getiremeseler de inanıyorum ki akıl ve izan sahibi çoğunluğu bu yıkıcı sorunların farkındadır. Ben dokunulmaz değerleri olan bir parlamenter sistemden söz ediyorum; yasaların yasası olan millî egemenlik fikrinden bahsediyorum; kuvvetler ayrılığının etkinliğinden, yargının bağımsızlığından, kurumların eş güdümü ve iş birliğinden, denetlenebilir bir yürütmeden söz ediyorum; hâkimlerin yüce Türk milleti adına karar verirken bu milletin yasalarından ve ortak vicdanından ayrılmadığı bir sistemden bahsediyorum; sizlerin yani milletin vekillerinin yasama faaliyetinde inen kalkan eller değil, düşünen, konuşan ve itiraz edenler olmasından bahsediyorum; devleti bir çiftlik gibi görenlere "Dur!" diyecek güçlü denetim mekanizmalarından söz ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın, son bir dakikanız.
Buyurun.
İYİ PARTİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Kısacası, demokrasiden, haktan, hukuktan, adaletten söz ediyorum. Demokrasinin işlediği, yargının adil olabildiği, devlete ve kurumlara güvenin tam olduğu bir sistemde demokratik, güçlü, zengin ve adil bir Türkiye'den söz ediyorum. İşte bu yüzden ısrar ve kararlılıkla, güçlendirilmiş parlamenter sistem diyorum. Bugüne kadar türlü ambalajlarla pazarlanan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bütün sırmaları dökülmüştür. Türk milleti sizden, verdiği yetkiyi doğru ve yerinde kullanmanızı, millet iradesini hiçe sayan her adımın karşısında durmanızı bekliyor. 23 Nisan 1920 Cuma günü "Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir." şiarıyla başlayan yolculuğun kahramanları bugün sizlersiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Dervişoğlu.
İYİ PARTİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Yüz beş yıl önce omuzlarımıza yüklenen bu kutsal göreve sahip çıkmak, bu kutlu çatı altındaki herkesin ertelenemez ve vazgeçilemez görevidir.
Bu görevin sorumluluğuyla hareket edeceğimize, millet egemenliğini yeniden hâkim kılacağımız günlere, demokratik, adil, zengin ve müreffeh bir Türkiye'ye kavuşacağımıza inanıyor, cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarını minnetle, şükranla anıyor, aziz hatıraları önünde tazimle eğiliyor, onların emaneti yüce Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum.
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu ve mutlu olsun.
Saygılar sunarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)