| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 09.12.2011 |
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; anayasa mahkemeleri, demokrasi anlayışının İkinci Dünya Savaşı sonrasında ulaştığı yeni aşamanın kurumsallaşmış temsilcileridir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında insanlık demokrasinin sadece seçimden ibaret olmadığını anladı. Bir ülkenin seçilmişler tarafından yönetiliyor olmasının o ülkenin demokratik ve özgürlükçü olarak addedilmesi için yeterli olmadığı görüldü. İşte bu siyasi ve felsefi anlayış içinde şekillenen anayasa mahkemeleri hukukun üstünlüğünü sağlamanın ana araçları olarak öne çıktılar. Çoğunluğun muhtemel baskıcı eğilimlerine karşı her bir vatandaşın hak ve özgürlüklerini koruması beklenen kurumlar olarak şekillendiler. İşte bu yüzden anayasa mahkemelerinin başarı ölçütü hukukun üstünlüğünü ve birey hak ve özgürlüklerini ne ölçüde koruyabildikleridir. Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını koruyan anayasa mahkemelerinin meşruiyeti artar, bu işlerden uzaklaştıkça da mahkemelerin meşruiyeti ve inanılırlığı azalır. Bu çerçeveden bakıldığında mevcut Anayasa Mahkemesinin durumu maalesef içler acısıdır. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen referandumla çoğulcu, özgürlükçü ve demokratik hâle getirileceği iddia edilen Anayasa Mahkemesi 12 Eylül 1980 zihniyetini aynen ve hatta daha da koyulaştırarak devam ettirmektedir.
Nedir 12 Eylül zihniyeti? 12 Eylül zihniyeti insan haklarını gereksiz bir teferruat olarak gören zihniyettir. 12 Eylül insan haklarını uluslararası standartlara uygun olarak değil de "Burası Türkiye, burada olmaz öyle." diye kısıtlı olarak yorumlayan zihniyettir. Bakınız, Anayasa Mahkemesinin son zamanlarda kadınların evlilik öncesi soyadlarını korumalarına ilişkin verdiği karara. Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadının tam tersi yönde karar vermiştir. Avrupa Mahkemesi "Kadınların evlilik öncesi soyadlarını koruyabilmeleri bir insan hakkıdır, özel hayata saygının gereğidir." derken, bizim mahkememiz tam tersini söylemiştir. İleri demokrasinin ileri mahkemesinin insan hakları anlayışı budur!
Nedir 12 Eylül zihniyeti? 12 Eylül tek tipleştirici politika demektir. 12 Eylül etnik, dinî, kültürel farklılıkları göz ardı etmek, tüm vatandaşları tek bir elbiseye sokmaya çalışmak demektir. Bakınız, Anayasa Mahkemesinin yine son zamanlarda aldığı Süryani vatandaşlarımızın soyadlarıyla ilgili karara. Mahkeme ayrımcı ve dışlayıcı, yok sayıcı bir yorumla çoğulculuğun önüne set çekmiştir, Süryani vatandaşa açıkça "Senin adına da ben karar veririm." demiştir. İşte ileri demokrasinin Anayasa Mahkemesinin çoğulculuk anlayışı budur!
Nedir 12 Eylül zihniyeti? 12 Eylül, güvencesiz çalışmadır; 12 Eylül, işçi sınıfı karşıtlığıdır, sermaye karşısında emeği hakir görme, baskılama ve ezmedir.
Bakınız, Anayasa Mahkemesinin sözleşmeli öğretmenler ve "4/C'li" diye bilinen kamu çalışanlarıyla ilgili kararlarına. Kamu personel rejiminin tüm ilkelerine aykırı olarak, iş güvenliği kaygılarını tamamen göz ardı ederek 4/C'lileri ve sözleşmeli öğretmenleri kaderleriyle baş başa bırakan bu Anayasa Mahkemesidir. İşçiye, memura karşı güçlüden yana taraf alan, güçlünün sesi hâline gelen de bu Anayasa Mahkemesidir. İşte, ileri demokrasinin Anayasa Mahkemesinin sosyal devlet anlayışı da budur!
Nedir 12 Eylül zihniyeti? 12 Eylül, kurumsal özerklik ve çoğulculuğun karşıtıdır. 12 Eylül, tüm kurumları zapturapta almanın, hepsini otoriter bir anlayışa hapsetmenin adıdır.
Bakınız, Anayasa Mahkemesinin TRT ve TÜBİTAK ile ilgili kararlarına. Anayasa Mahkemesi, çok açık bir şekilde bu kurumların özerkliklerinin yok edilmesine göz yummuştur. TRT'nin halkın değil Hükûmetin sesi olmasına, TÜBİTAK'ın bilimin değil iktidar politikalarının aracı olmasına Anayasa Mahkemesi onay damgası vurmuştur. İşte, ileri demokrasinin Anayasa Mahkemesinin özerklik anlayışı da budur!
Nedir 12 Eylül zihniyeti? 12 Eylül, parlamenterizme güvenmeme, yasamaya karşı yürütmeyi güçlendirmek demektir. 12 Eylül, şu içinde bulunduğumuz Meclisi yok gören zihniyettir.
Bakınız, Anayasa Mahkemesinin daha yeni çıkardığı kanun hükmünde kararnamelerle ilgili kararına. Anayasa Mahkemesi, devletin tüm temel kurumlarının kanun hükmünde kararnameler ile şekillendirilmesine izin vermiştir. Anayasa Mahkemesi, otuz dört adet kanun hükmünde kararnameyle Meclisin yasama işlevinin kuşa çevrilmesine cevaz vermiştir. Bu Mahkeme, Anayasa'ya aykırı olarak, temel hak ve özgürlüklere ilişkin alanların dahi kanun hükmünde kararnameler ile düzenlenmesine yol açmıştır. İşte, ileri demokrasinin Anayasa Mahkemesinin demokrasi ve parlamenterizm anlayışı da budur!
Nedir 12 Eylül zihniyeti? 12 Eylül zihniyeti, hukuk, kanun, kural tanımazlıktır. Bakınız, demin bahsettiğim bu karara, Anayasa ne diyor? Açıkça "Mahkeme, kararlarını salt çoğunlukla alır." diyor, altını çiziyorum "Salt çoğunlukla alır." diyor. Ama mahkeme kararını nasıl aldı? 7'ye7; Başkanın oyunu daha üstün sayarak. Böyle bir mahkeme düzeni var mı? Açıkça, Anayasa'nın 149'uncu maddesine aykırı. Anayasa Mahkemesinin bu kararı yok hükmündedir. Dolayısıyla, çıkarılan bütün kanun hükmünde kararnameler yok hükmündedir, on tane bakanlık yok hükmündedir.
Bir avukat olarak, insan hakları hukukunu iyi bilen bir avukat olarak da buradan tüm vatandaşlarıma sesleniyorum: On bakanlığın yaptığı bütün işlemler hukuka aykırıdır. Herkes, bu işlemlerden dolayı Anayasa Mahkemesinin kararı yok hükmünde olduğu için mahkemeye de başvurabilirler, tazminat alabilirler.
O nedenle size tavsiyem, bir an önce Anayasa Mahkemesinin Kuruluş Kanunu'nu değiştirmeniz, 65'inci maddeye "Anayasa Mahkemesi tek sayılı üyelerle toplanır." hükmünü eklemeniz. Yoksa, hiçbir biçimde bu Anayasa Mahkemesinin kararı altından kalkamazsınız çünkü verdiği karar yok hükmündedir. "7'ye 7 eşitlik hâlinde Başkanın oyu üstün sayılır." diye bir kural dünya hukuk literatüründe yoktur. Bunu da siz başardınız, sizlere helal olsun!
Daha bir sene içinde büyük başarılara imza atmış olan Anayasa Mahkemesini ne kadar kutlasak azdır. 12 Eylül 2010 sonrasında oluşturulan Anayasa Mahkemesinin daha bir yıl geçmeden verdiği kararlar ile artık tamamen Hükûmetin emrine girdiği, Hükûmet politikalarını onaylayan bir noter dairesi hâline geldiği açıkça ortaya çıkmıştır.
Uzun lafın kısası, Anayasa Mahkemesi, 12 Eylül zihniyetini daha da koyulaştırarak, güçlendirerek devam ettirmektedir. Mahkeme, her geçen gün hukukun üstünlüğünün ve insan hakkını koruması işlevinden uzaklaşmaktadır.
Bir şey daha söyleyeceğim burada. Mahkeme, 12 Eylül zihniyetinin ve uygulamalarının gasbettiği DİSK'in, GENEL-İŞ Sendikasının binasında yıllarca hizmet vermiştir. Böyle bir Anayasa Mahkemesi dünyanın hiçbir yerinde yoktur.
O nedenle, yine sizlere önerim, DİSK/GENEL-İŞ Sendikasının gasp edilen bu binasının DİSK'e ve GENEL-İŞ'e iadesinin sağlanmasıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Yine bu Anayasa Mahkemesi, çok yakın bir zamanda bu Meclisin seçilmiş milletvekilini gasbetmiştir verdiği kararla. Dolayısıyla, bu Anayasa Mahkemesinden hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve adaleti beklemek mümkün değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin işlevinin yerine geçecek bir zihniyeti de bu Anayasa Mahkemesinden beklemek mümkün değildir. Bu zihin dünyasıyla insan hakları ortamı gelişmez, geliştiremezsiniz. Yine sizlere önerim, bu zihin dünyasını değiştirecek değişiklikleri birlikte yapmaya davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Yeni anayasa sürecinde Anayasa Mahkemesinin bu işlevini de gözden geçirelim.
Bu düşüncelerle Anayasa Mahkemesinin bütçesine ret oyu vereceğimi saygılarımla arz ederim. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz efendim.