GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:82
Tarih:30.04.2025

CHP GRUBU ADINA UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bugün sözlerimi Adalet ve Kalkınma Partisinin sıralarına dönerek söylüyorum. Değerli milletvekilleri, hepimiz milletvekiliyiz, buraya yurttaşlarımızın oylarıyla geldik; onun için yurttaşlarımızın sesine kulak vermek zorundayız. Saraydaki bir avuç kötücül akıl sahibine itiraz etmemiz gerekir halk adına. Vicdanınızı sırtınıza diktiğiniz çuvaldan çıkarın ve yüreğinizin üstüne koyun, elinizi vicdanınıza koyun. Zalimler, vicdansızlar, kötüler artık öyle bir noktaya geldiler ki evlerimizin mahremiyetine bulaşmaya başladılar. Evlerimizin direği eşlerimize, çocuklarımıza sataşmaya başladılar. Ben yargılanıyorum, eşim bu konuyla ilgili bir şeyler söylemeli, gelmeli, ifade vermeli; amenna, olabilir ama değerli AK PARTİ'li milletvekilleri, sizler hiç sormuyor musunuz; sabahın kör karanlığında, iki yavrusunun yanında, birkaç soru sorabilmek için evini basıp bir kişinin eşini almak ne demektir? Bu niye yapılıyor diye bakıyoruz; sorunun cevabını biz biliyorduk, bugün sizler de duyuyorsunuz. Ne diyor Cumhurbaşkanı? "Cumhurbaşkanlığı hevesi yolunda daha kaç Cumhuriyet Halk Partili telef olup gidecek?" Evinden çeyrek altın çıkmış, dolar çıkmış, döviz çıkmış, kumbaradan 4.500 lira çıkmış, hepsi fasarya; tüm derdiniz, Cumhurbaşkanının bugün söylediği gibi, oturulan konforlu koltukların korunması. Amaç neymiş herkes duydu. Bugün iktidardasınız değerli milletvekilleri, yarın muhalefete geçtiğinizde karşınızda nasıl bir iktidar görmek istiyorsanız öyle davranmalısınız. İranlı filozof Sadi Şirazi şöyle diyor: "İnsanın ruhunu iki şey karartır; susulacak yerde konuşmak, konuşulacak yerde susmak." İşte, siz vicdanınızı karartmayın diye bu konuşmayı yapıyorum, konuşulacak yerde susmayın istiyorum. Aranızdan birisi çıksın ve desin ki -iktidar partisinin milletvekilleri, AK PARTİ'li milletvekilleri- birisi de çıksın desin ki: "İmamoğlu davasıyla ilgili söylediklerimize neden bu halk inanmıyor?" Aranızdan birisi çıksın desin ki: "'Diyor ki'yle 'demiş ki'yle 'duymuştum'la 'hissettim'le bir dava yürür mü?" Aranızdan birisi çıksın desin ki: "Kin ve devlet işlerini birbirinden ayıramazsak eğer nasıl biz bu ekonomiyi düzeltiriz?" Aranızdan birisi çıksın "Hırsızlık, arsızlık, yolsuzluk karasını hep bu muhalefete çalıyoruz; bizim bürokratlarımızdan, bizim belediyelerimizden, bizim bakanlarımızdan bunu yapan hiç mi yok da yargılanmıyor?" diye sorsun.

Bakın, değerli milletvekilleri, Maarif Nazırı Tahir Paşa Maarif Nazırı olunca bir arkadaşı kendisini ziyarete gidiyor. Tahir Paşa arkadaşını diğerlerine tanıştırırken diyor ki: "Arkadaşım, ben nazır oldum ama bu arkadaşım dili belasına bir makam bulamadı kendine." Arkadaşı diyor ki: "Doğrudur, yalnız, dilimin belasını ben çekiyorum, Tahir Paşanın sustuklarının belasını bütün Osmanlı çekiyor." Karakoldaysak, emniyetteysek, adliyedeysek, duruşmadaysak, savcılıktaysak, ifadedeysek, zindandaysak doğruları söylediğimiz için dilimizin belasını çekiyor olabiliriz ancak sizin sustuklarınızın belasını bütün memleket çekiyor tıpkı Nazır Tahir Paşa gibi.

Değerli milletvekilleri, 19 Martın kör sabahında kapılara dayandılar, dayanılan kapılardan bir tanesi de Şişli Belediye Başkanımız Emrah Şahan'ın kapısıydı. Emrah Şahan yazdığı yazıda durumunu şöyle anlattı: "Kuzumu ve eşimi evden çıkarayım, ondan sonra ne yaparsanız yapın." dedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akdoğan, lütfen tamamlayın.

UMUT AKDOĞAN (Devamla) - "Kızım, polisler kapıya geldiğinde korkudan sustu, beni öpemedi bile, şaşkındı, korku içinde çıktı evden kuzum; içimde kaldı, çok içimde kaldı. O akşam yazmış ve asmış evin kapısına 'Bu eve polisler giremez.'" diye. Emrah'ın bu satırlarını okuyunca Hazar Gölü'nün kıyısından yazılan dizeler geldi aklıma, diyor ki:

"Ey vicdan, zindandaysan demirleri kırıp gel,

İdamdaysan dar ipini kesip gel.

Eğer yattıysan uyan, eğer öldüysen diril,

Her neredeysen, koca ülke yandı, gel."

Karar sizin, dünya fâni, makamlar geçici. Suskunluğunuzla mı anılacaksınız, cesaretinizle mi? Sessizliğinizle mi anılacaksınız, vicdanınızla mı? Kararı siz verin.

Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)