GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e yapılan saldırıya, ülkenin güvenlik sorununa, toplumsal barışın nasıl sağlanacağına ve TBMM Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder'in vefatına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:84
Tarih:07.05.2025

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; evet, acımızın en derin olduğu an, AKM'de Sevgili Sırrı Süreyya Önder için bir tören düzenlendi, gerçekten salon binlerce insanla doluydu, dışarıya on binler gelmişti, çok duygusal anlar yaşanıyordu. Herkes o duygusal anı yaşarken maalesef Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel salondan ayrılırken... Kabul etmemizin mümkün olmadığını, çok ciddi bir şekilde kınadığımızı özellikle belirtmek istiyoruz bu saldırıyı çünkü ciddi kınamamız gereken bir konudur bu, böyle "Kınadık." deyip geçiştireceğimiz bir mesele değildir çünkü bu saldırı öyle, yıllar önce cezaevine düşmüş, çıkmış, gelmiş bir meczubun kendiliğinden gerçekleştireceği bir şeye benzemiyor. Biz bu hikâyeyi biliyoruz hem de çok uzağa gitmeyelim, on yıl önceden biliyoruz; ne zaman ki Kürt meselesinin demokratik çözümüne dair bir hareketlenme olsa, adımlar atılmaya başlansa, bu ülke barışa yaklaşsa muhakkak bir şeyler oluyor.

Hatırlayalım, 9 Ocak 2013'te Paris'te, Sakinelerin, Sakine Cansızların katledilmesi, yine 2015'te Ağrı Diyadin'de Cezmi Budak'ın katledilmesi, Suruç katliamı, Ceylânpınar'da 2 polisin katledilmesi, Antep düğünündeki saldırı sonucu 50 insanımızın katledilmesi; bizim hafızamızda bunlar bütün canlılığını koruyor. Dolayısıyla da biz o gün, o saldırıya, sıradan, herhangi bir saldırı olarak bakmıyoruz; muhakkak araştırılmalıdır, üzerine gidilmelidir, bağlantıları ortaya çıkarılmalıdır. Bağlantıları muhakkak vardır, olmaması mümkün değil. Dolayısıyla Sayın Özer'e yapılan bu saldırı artık hepimizin sorumluluğundadır. Bu suçu düşleyenler, bu suçu hazırlayanlar, bu provokasyona yol açanlar, yargının önüne şimdi çıkarılırsa kimse bir daha böyle şeylere cesaret edemez. Geçmişte çıkarılmadığı için on yıl kaybettik. Şimdi Sırrı Başkanın arkasından ağıtlar yakıyoruz ama o on yılı kaybetmeyebilirdik, kaybetmeseydik Sırrı Süreyya Önder bugün hayatta olacaktı. O on yılın yükü öyle bir yüktür, abartmıyorum, gerçekten öyle bir yüktür. Hastaneye gidecek zamanı bulamamasının nedeni barış çabasıdır, gitmediği için işte, aramızdan gitti; bu, bu kadar net bir şeydir. O yüzden barışa kıskançlıkla sahip çıkmalıyız, ciddi sahip çıkmalıyız. Hepimizin yapacağı bir şey vardır, bu şiddeti besleyenlerin karşısına dikilmeliyiz.

O gün gerçekten ucuz atlatıldı, ya daha başka şeyler olsaydı? Olabilirdi. Dolayısıyla, bir güvenlik sorunu var ülkenin; sürekli güvenlikçi politikalar üretiyoruz ama çok ciddi bir güvenlik sıkıntısı içinde yaşıyoruz, elini kolunu sallayanlar ortada bir terör estiriyor. Terör meselesi budur. Bizim meselemiz demokratik Türkiye meselesidir. Demokratik Türkiye meselesini halledebilmemizin yolu toplumsal barıştan ve barıştan geçiyor.

Gerçekten, Kürtler ve Türklerin ortak kaderi, ortak vatanı artık bellidir; bu yola çıkılmıştır. Dolayısıyla, halklar arasında bir çatışma yoktur, bir düşmanlık yoktur; kim düşmanlığı dayatıyorsa ona karşı mutlaka durmak zorundayız. "Türkler ve Kürtlerin ittifakı" dediğimiz, bütün coğrafyayı kapsar; Türkiye'yi de kapsar, Suriye'yi de kapsar, Irak'ı da kapsar, İran'ı da kapsar. Her yerde bu ittifakları güçlü bir şekilde var etmeliyiz; o zaman hem dış politikada hem iç politikada barışı inşa etmek mümkün olabilir.

Diğer taraftan "toplumsal barış" dediğimiz mesele de çok önemli; bakın, toplumsal barışı siyasette, ekonomide, toplumda muhakkak hayata geçirmeliyiz. Bakın, bugün ekonomiye bakıyoruz, çok ciddi bir iktisadi şiddet var. Yoksulluk şiddettir, işsizlik şiddettir; bunlarla mücadele etmeliyiz. İnsanlar yoksul, insanlar aç. Bugün yan yana gelen her 5 insandan 4'ü yoksulluk sınırının altında yaşıyor; durum bu kadar vahimdir. Siyasi şiddet her yeri kaplamış. Bakın, cezaevlerinde yaşananlar ortada; bugün birçok siyasetçi hâlâ nedeni belli olmaz bir şekilde cezaevinde tutsak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Selahattin Demirtaşlar, Figen Yüksekdağlar, Leyla Güvenler, Can Atalaylar; say say bitmiyor. Biraz önce geçen dönem vekilimiz sevgili Semra Güzel'in davası vardı, tutukluluğa devam; ESP Eş Başkanı Deniz Aktaş'ın davası vardı, tutukluluğa devam yani ayrı bir ceza aklı üretilmiş, bir ceza sistemi üretilmiş. Tutukluluk yoluyla insanları cezaevinde tutan, siyasallaşmış bir yargı eliyle bu kararları hayata geçiren bir sistemle karşı karşıyayız. Bu arkadaşlarımız neden cezaevinde anlamak mümkün değil. Bakın, Kobani kumpas davasının gerekçeli kararı -mahkeme karar vereli bir yıl olmuş- hâlâ yazılmıyor; anlayan beri gelsin. Sen verdiğin kararın gerekçesini bir yıldır yazamıyorsan sen verdiğin karardan emin değilsin zaten demektir. Neyin kararını verdiğini bilmiyorsun ey mahkeme!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - E, nasıl olacak bu siyasi barış; nasıl olacak bu toplumsal barış? Dolayısıyla toplumda, siyasette, ekonomide şiddet üreten bütün mekanizmalara karşı hep birlikte, dayanışmayla, müzakereyle bir toplumsal barış anlayışını var etmeliyiz. 27 Şubat, işte o yüzden çok çok kritik bir gündü. O büyük barışa çağrı yaparken aslında onun altında toplumun her hücresinde barışı var etmenin kapısını da aralıyordu yani demokratik toplum ile demokratik cumhuriyetin yolunun barıştan geçtiğini dile getiren bir açıklamaydı. Dolayısıyla, o günden bize Sırrı Süreyya Önder'in sesi kulaklarımızda miras kaldı. Ben bir kez daha bu vesileyle bir barış elçisini yitirmenin acısıyla ona Allah'tan rahmet diliyorum.

Teşekkür ederim.