Konu: | Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 84 |
Tarih: | 07.05.2025 |
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizi izleyen değerli yurttaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine bir torba yasa görüşüyoruz ve bu kafayla gidersek daha çok torba yasa görüşmeye devam edeceğimiz anlaşılıyor. Özellikle son sekiz yıldır Meclisi yazboz tahtası gibi çalıştıran, vatandaşın vergisini, emeğini, kaynaklarını, bütün yetkileri tek bir adama verme hevesiyle heba eden bir anlayışla karşı karşıyayız. Bu kanunun genelinde 2017 OHAL koşullarında gerçekleştirilen referandumla millete ballandıra ballandıra anlattıkları "Ekonomimiz uçacak." "İşler çok hızlı ilerleyecek." "Bürokratik engeller kalkacak." dedikleri ucube rejimin sekiz yılda oturmayan taşlarını yeniden yerine oturtmaya çalışıyorsunuz. Mesela, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Anayasa'da dururken bir KHK'yle kaldırıp şimdi yeniden getiriyorsunuz. Mesela, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği bir KHK'yle kaldırılıp geçen sekiz yıl içerisinde sonunda yeniden getiriliyor. Beğenmediğiniz yüzlerce yıllık geleneğimizle oluşmuş sistemin kurumlarına yeniden muhtaç hâle gelmişsiniz. Anayasa değişikliğinden sonra altı ay içerisinde uyum yasaları çıkacaktı; değil altı ay, değil altı yıl, sekiz yıl geçti, hâlâ uyumu sağlayamamışsınız. Yüzlerce mevzuatı taratıp, yüzlerce kişiyi çalıştırıp günlerce Meclisin yetkisini bir kişiye verdiniz, çıkardığınız KHK'leri Anayasa Mahkemesi yıllarca inceleyip iptal etti. Yine dönüp dolaşıp Anayasa değişikliği öncesinin düzenlemelerini getirmek için bugün burada çalışıyoruz, çalışmaya devam edeceğiz. Yazık değil mi diyorum bu milletin yanan parasına, harcanan zamanına? Bir yenilik yapacaksanız mesela Hâkimler ve Savcılar Kurulundan Adalet Bakanını ve Müsteşarını çıkarabilirsiniz Anayasa değişikliğinde veya bu şekilde Hâkimler Savcılar Kurulunu bağımsız hâle getirerek yargıyı bağımsızlaştırabilirsiniz ama maalesef sizler darbe anayasasının bu tür kalıntılarını kullanmak için sonuna kadar muhafaza ediyorsunuz, o da yetmezmiş gibi, bağımsız ve özerk olması gereken bütün kurulların atamalarını doğrudan ya da dolaylı olarak tek bir kişiye veriyorsunuz. Ülkede bir tek sınıf başkanlarını atama yetkiniz yok.
Üzerinde konuştuğum 12'nci maddede de Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nda değişiklik yapılıyor. Burada Kamu Görevlileri Hakem Kurulu üyelerinin atanması da aynı eleştirilere tabidir. Tarafsız olması gereken bu kurul, maalesef, yine atamalarla bir kişinin tahakkümüne bırakılıyor ve bu şekilde sendika hakkının da mümkün olmadığı açıktır ve sendika hakkı fiilen kısıtlanmıştır.
Aslında ülkemizde hemen hemen bütün haklar 19 Mart sivil darbesinden sonra kısıtlanmıştır, fiiliyatta ortadan kaldırılmıştır. Mesela, ülkede eğitim hakkı yoktur çünkü otuz beş yıl sonra aldığınız diploma iptal edilebilir. Mesela, ülkede mülkiyet hakkı yoktur; atanızın, dedenizin biriktirdiği mal varlığına yalancı tanıklarla bir gecede el konulabilir. Bu ülkede seçme, seçilme hakkı yoktur; seçtiğiniz kişi yine yalancı tanıklarla tutuklanabilir. Bu ülkede özgürlük, güvenlik hakkı yoktur; eğer yapılan yanlışı protesto etmek için toplantı, gösteri yürüyüşü yaparsanız özgürlüğünüzden mahrum bırakılıp günlerce, aylarca tutuklu kalabilirsiniz. Bu ülkede işkence yasağı ihlal ediliyor. Maalesef, Saraçhane'den sonra gençlerin maruz kaldıkları muamelelere hepimiz şahitlik etmek zorunda kaldık. Bu ülkede basın özgürlüğü yoktur; eğer iktidarın hoşuna gitmeyen eylemleri yayınlayan bir kanalsa ekran karartılabilir. Bu ülkede savunma hakkı yoktur; avukatlar savunma yaptıkları konular nedeniyle, hatta avukatların avukatları gözaltına alınıyorlar, tedbir kararları verilebiliyor. Bu ülkede doğal hâkim ilkesi yok. Örneğin, İstanbul'da 4. Sulh Ceza Hâkimi istenen tutuklama kararını vermediği için o hâkim alınır, yerine kullanışlı bir hâkim atanır ve o tutuklama kararları illaki çıkarılır. Bu ülkede masumiyet karinesi yoktur, adil yargılanma hakkı yoktur. Hepimizin vergileriyle yayın yapan TRT günlerce başta Ekrem İmamoğlu Başkanımız olmak üzere bütün yol arkadaşlarımızı suçluymuş gibi yayınlarıyla mahkûm eder, masumiyet karinesi ihlal edilir.
Kısaca, bu ülkede demokrasi yok, bu ülkede adalet yok. Bu ucube rejimi de bu adaletsiz düzeni de değiştirmek için tek bir şeye ihtiyacımız vardır, o da sandıktır. Sandığı önümüzde, adayı yanımızda görmek istiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)