GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sırrı Süreyya Önder'e, Kocaeli Üniversitesi Rektörüne, İstanbul Planlama Ajansının "İstanbul'da Gençliğin Demografik ve Sosyoekonomik Profili" başlığıyla yaptığı araştırmaya, Anayasa Mahkemesinin Hayvanları Koruma Kanunu'na ilişkin kararına, gıda enflasyonuna ve 14 Mayısta Muş'ta gerçekleştirecekleri çiftçi buluşmasına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:85
Tarih:08.05.2025

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben sözlerime yine sevgili Sırrı Süreyya Önder'i anarak başlamak istiyorum. Evet, acısı hâlâ tazeliğini koruyor ama bunun yanı sıra, tabii, biz, bazı insanların samimiyetinden de şüphe etmeye başladık çünkü sahici gözyaşlarıyla ananlar olduğu gibi timsah gözyaşlarıyla da Sırrı Başkanı ananlar var. Bir örnek vermek istiyorum: Dün Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesinde Sırrı Başkanın çok çok önemli bir eseri olan, bir sinema şaheseri diyebileceğim "Beynelmilel" filmi gösterilmek istenmiş. İzlemeyenler varsa tavsiye ediyorum, gerçekten çok çok önemli bir filmdir. 12 Eylül cuntasının eleştirisi, militarizme karşı aslında çok çok önemli bir sinema filmidir. Yasaklanmış, engellenmiş yani bunu anlamak mümkün değil. Bir üniversite böyle bir faaliyetin ne gibi bir zararı olabilir, ne gibi bir suç unsuru olabilir? Yasal bir film, ödüller almış ve Sırrı Başkanın sonsuzluğa uğurlandıktan sonraki herkesin o duygudaşlığı ortadayken Kocaeli Üniversitesi Rektörünü anlamakta zorluk çekiyoruz ama bu bir zihniyet yani bu, barış karşıtı zihniyetin tezahürlerinden biri. Kâh karşımıza rektör olarak çıkıyor kâh karşımıza kaymakam olarak çıkıyor kâh karşımıza savcı olarak çıkıyor ama bir şekliyle bunların barış düşmanı olduğunu biliyoruz. Kocaeli Üniversitesi bunlarla anılıyor, bilimle anılması gereken, sanatla anılması gereken üniversitelerimiz maalesef bunlarla anılıyor. Gençlerin bu türden bütün faaliyetlerine yasaklar getiriliyor. Bugün üniversitelerde okuyan gençler aslında çok çok ciddi sorunlarla karşı karşıya fakat üniversiteler çoraklaşmış, üniversiteler bilim üretemediği gibi ülkenin sorunlarını çözebilecek ya da ülkenin geleceğinin planlanmasına katkı sağlayacak bir eğitim anlayışından, bir öğretim anlayışından da maalesef yoksun. Yoksun çünkü bakın, gençlerle ilgili size birkaç tane örnek rakamdan bahsedeyim, bunlardan en çarpıcı olanlarından biri de şu: Üniversite mezunlarının yüzde 41'i mesleklerine dair bir iş bulamadığı gibi, eğitim düzeylerinin altında çalışmak zorunda kalıyorlar. Yani üniversite ve ekonomi arasındaki planlamadan o kadar yoksun kalmışız ki üniversiteler bir depoya dönüşmüş, o üniversitelerden mezun olan gençler maalesef kendi alanlarında iş bulamıyorlar, iş bulmak için de eğitim düzeylerinin çok çok altında çalışmak zorunda kalıyorlar. Kaldı ki bu ülkede ne istihdamda ne eğitimde olan genç nüfus sayısına baktığımızda yani 15-29 yaş arası gençlere baktığımızda bu gençlerin işsizlikteki oranı yüzde 26 yani bu yaş arasındaki gençlerin yüzde 26'sı ne eğitimde ne istihdamda, böyle bir vahim tabloyla karşı karşıyayız. Kaldı ki eğitimde olanların da çok ciddi bir şüpheleri gelecek üzerine.

Bakın, İstanbul Planlama Ajansının yaptığı bir araştırma var. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu araştırma "İstanbul'da Gençliğin Demografik ve Sosyoekonomik Profili" başlığıyla yapılmış, yirmi yıllık değişim araştırılmış ve sonuç şu: Gençler yirmi yıl öncesine göre çok daha kötü yaşam koşullarına sahipler. Bu sadece İstanbul özelinde yapılmış bir araştırma, kaldı ki biliyorsunuz, İstanbul Türkiye ortalamasının çok çok üstünde olanaklara sahip bir kent. Siz bunu bir de diğer kentleri göz önüne getirerek değerlendirin; bir Şırnak'ı düşünün, bir Ağrı'yı düşünün, bir Muş'u düşünün. Yani, size Türkiye'nin en yoksul illerinden bahsediyorum, bu oranın oralarda ya da bu duygunun, bu kötü yaşam koşullarının oralarda ne olduğunu varın, siz düşünün.

Bu arada, tabii, gençlere sorulmuş. Mesela, yüzde 80'e yakın genç bağımsız bir yaşam hayal edemiyor yani ailesinden ayrılıp kendi ayakları üzerinde durabileceği bir yaşam hayal edemiyor; gençlerin yüzde 82'si de evlenmeyi düşünmüyor. Hani, siz sürekli evlenme kampanyaları yapıyorsunuz ya.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Hani, o evlenme kampanyalarında evlilik kredisi var, çeyiz kredisi var, o var, bu var. Şimdi, bunlarla evlilik olmaz; evlilik olabilmesi için, gençlerin evlenebilmesi için geleceğe dair kaygılarının olmaması gerekiyor. Önce kendi ayakları üzerinde duran gençler ancak evlenerek yola devam edebilirler, hayatlarını böyle idame edebilirler. Yoksa "Gelin, evlenin." dediğiniz yerde gençlerin gelip bir yuva kurmaları ya da evlenmeleri çok da söz konusu değil.

Yine, bu gençlerin yarısı yurt dışına taşınmayı düşünüyor, bu çok vahim bir oran. Yani, kendi yurdundan, kendi ülkesinden hoşnutsuz, kendi ülkesinde bir gelecek düşünemiyor. Neden? Çünkü gelecek kaygısı var. Bu, sadece işsizlikle ilgili bir mesele değil, bu meselenin bir ayağı işte, toplumsal barıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temeli, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bu denli şiddetle yoğurulan bir ülkede gelecek kaygısı da yükselir.

Tabii, "şiddet" demişken hayvanlara yönelik şiddet, özellikle sokak hayvanlarına, köpeklere yönelik şiddeti de göz ardı etmeyelim. Her gün yeni bir sahneyi yaşıyoruz bu konuda. Hayvanları Koruma Kanunu'nun Anayasa Mahkemesinde iptali için dava açıldı, Anayasa Mahkemesi iptalini reddetti. Yani Anayasa Mahkemesi hayvan haklarını savunan, yaşamı savunan bir yerde durmak yerine âdeta bu katliamların yolunu açtı. Evet, bakın, gerçekten sokaktaki hayvanlar katledilmeye devam ediliyor. Biz Tarım Komisyonumuz olarak da parti olarak da bu konuda hayvan haklarını, köpeklerin haklarını savunmaya devam edeceğiz. Onlar bizim can dostlarımız, onların hayatını savunmak da bizim için önceliklidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, son kez uzatıyorum, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak tabii ki ekonomiye değinmeden olmaz çünkü bir Mehmet Şimşek harikası var, Sayın Şimşek harikalar yaratmaya devam ediyor. Yirmi üç ay sonunda yaratmış olduğu harika şu: Yirmi üç ay önce göreve geldiğinde enflasyon yüzde 38, yirmi üç ay boyunca yapmış olduğu bütün icraatların sonunda enflasyon yüzde 38. Gerçekten bunu başarmak marifet ister. Yani siz bu kadar, iki bütçe boyunca emekçinin gırtlağını sıktınız, her türlü vergiyle, her türlü zamla, her türlü sözde dezenflasyon programıyla yaratmış olduğunuz muhteşem tablo budur; yoksulluk, işsizlik. Biraz önce gençlerden bahsettik, kadınların kadın yoksulluğundan bahsediyoruz, bütün bunlar, bütün bu toplumsal maliyetlerin sonunda dezenflasyon programı sıfıra sıfır, elde var sıfır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, teşekkür için açıyorum, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bakın, bu konuda gıda enflasyondan bahsedeceğim, gıda enflasyonundaki rekor da ayrı bir marifet. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), gıda enflasyonunu, dünya gıda enflasyonu ortalamasını yüzde 7,6 olarak açıkladı. Türkiye'de gıda enflasyonu yüzde 37, geçen ay yüzde 9 yani inanılmaz bir gıda enflasyonu var, yoksulluk var. Bunu önlemenin yolu, baş etmenin yolu tarımdır, çiftçiyi desteklemektir oysa çiftçiyi desteklemek yerine -bakın, Urfa'dan bir örnek vereceğim- Urfa'da Suruç Topçu Gündaş Sulama Birliği sulama bedeli olarak çiftçiden 2.900 lira alıyor, İzmir'de bu rakam 940 lira. Gıda enflasyonunun yeri, adresi işte tam da yereldir.

Biz de 14 Mayısta Muş'ta bir çiftçi buluşması gerçekleştireceğiz çünkü bölgenin sorunları çok büyüktür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen son cümlenizi alalım.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Ama biliyoruz ki hem ekonominin hem yoksulluğun hem de bu yaşanan bütün krizlerin çıkış adresi yine ekonomik olarak tarımdadır. Dolayısıyla dayanışma ekonomileriyle, yerel yönetimlerle çiftçilerin sorunlarının nasıl çözülebileceğine dair bir buluşmamız olacak, herkesi de buraya davet ediyoruz.

Teşekkür ederim.