| Konu: | YENİ YOL Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 85 |
| Tarih: | 08.05.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA MEHMET KARAMAN (Samsun) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Bugün, burada, bu ülkeye ömrünü vermiş, alın teriyle bütün topraklara değer katmış milyonlarca emeklimizin yaşadığı derin adaletsizlikleri dile getirmek ve bu çarpık sistemi hep birlikte değiştirmek için konuşmak istiyorum.
Bizler "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." şiarına inanan, bu toprakların irfanıyla yoğrulmuş insanlarız ve şunu biliyoruz ki sosyal devlet, sadece kâğıt üzerinde değil fiilen adaletle yürür. Ne yazık ki bugün geldiğimiz noktada emeklilik sistemi, hem adalet duygusunu zedelemekte hem de devletin vatandaşına karşı asli yükümlülüğünü yerine getiremediğini açıkça göstermektedir.
Kıymetli arkadaşlar, emeklilik, sadece bir ekonomik mesele değil insanın onurunu, toplumsal adaleti ve devletin vatandaşına karşı görevini doğrudan ilgilendiren bir haktır. Ancak geldiğimiz noktada Türkiye'de emeklilik sistemi ne adildir ne de sürdürülebilirdir. Bu sistem, yıllarını bu millete adamış insanları sefalet sınırında yaşamaya mahkûm etmektedir. Bugün Türkiye'de sosyal güvenlik sistemi derin bir krizin içindedir. Bu krizin nedeni ise yıllardır süregelen ekonomik yönetim, popülist tercihler ve kamu kaynaklarının adil ve akıllıca kullanılmamasıdır. Yüksek enflasyon, Türk lirasının durmaksızın değer kaybetmesi, kayıt dışı istihdamın teşviki, kamu harcamalarındaki şeffaflık eksikliği ve sosyal politikaların günübirlik kararlarla şekillenmesi emeklilik sistemini sadece zayıflatmakla kalmamış, sosyal devlet anlayışına da büyük zararlar vermiştir.
Değerli milletvekilleri, Anayasa’nın 2'nci maddesi, açıkça Türkiye Cumhuriyeti'nin bir sosyal hukuk devleti olduğunu söyler. Aynı şekilde, 60'ncı madde, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğunu ve bu hakkın devlet tarafından güvence altına alınması gerektiğini hükme bağlar. Ancak bugünkü uygulamalar ne yazık ki bu anayasal hükümlerin sadece birer temenniye indirgenmesine neden olmuştur. En düşük emekli maaşının 2025 yılı itibarıyla 14.469 TL olması milyonlarca emekliyi açlık sınırının altında bir yaşama mahkûm etmektedir. 2021 yılında asgari ücretin 1,6 katı olan emekli maaşı bugün asgari ücretin yüzde 60'ı seviyesine gerilemiştir. Bu dramatik düşüş, yalnızca ekonomik bir zayıflamanın değil devletin kendi vatandaşına karşı sorumluluğunu ihmal etmesinin de göstergesidir. Emekli maaşlarında uygulanan ayrımcı sistem de bu sorunu daha da derinleştirmektedir. Aynı prim gün sayısıyla çalışmış 2 kişi yalnızca 4/A, 4/B ya da 4/C statüsünde olmaları nedeniyle farklı maaşlar almaktadırlar. Oysa Anayasa’nın 10'uncu maddesi herkesin kanun önünde eşit olduğunu söyler. Peki, soruyorum size: Bu maaş farkı eşitlik ilkesine uygun mudur? Bu, hak ve adaletin tecellisi midir?
Değerli milletvekilleri, devlet, sadece bireyin haklarını değil aynı zamanda kendi üzerine düşen ödevleri de yerine getirmek zorundadır. Devlet erkleri milletin hukukunu korumakla yükümlüdür ancak Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte bu erkler arasında denge ve denetim mekanizmaları neredeyse ortadan kalkmıştır; yürütme organı tek bir merkezde toplanmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi ise yasa yapma iradesinden çok, torba yasalarla şekillenen bir noter makamına dönüştürülmüştür.
Kıymetli milletvekilleri, bayram ikramiyeleri meselesi de başka bir adaletsizliktir. 2018 yılında 1.000 TL olarak belirlenen ikramiyeler altı yılda yalnızca 4 kat artarken TÜFE yaklaşık 10 kat artmıştır. Bayram ikramiyesinin amacı, bayram sevincini yaşatmak, emekliye bir nebze nefes aldırmaktı ancak gelinen noktada bu ikramiye bir lütuf değil bir simgeden ibarettir, reel değeri erimiş, anlamı kalmamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu adaletsizlikler sadece emeklilerimizi değil gelecekte emekli olmayı bekleyen tüm çalışanları da ilgilendirmektedir. Bir sistem düşünün ki insanlar ne kadar çok çalışırsa çalışsın emeklilikte açlık korkusu duysun, bir sistem düşünün ki bireylerin güven duyması gereken Sosyal Güvenlik Kurumu bir belirsizlik ve güvensizlik kaynağına dönüşsün. Üstelik tüm bu sorunlar yaşanırken Hükûmet bireysel emeklilik sistemini yönetirken kamusal güvenceden uzaklaşmaktadır. Otomatik katılım sistemiyle çalışan, gönüllü değil zorunlu olarak bireysel emeklilik sistemine dâhil edilmektedir. Bu da devletin kendi anayasal yükümlülüğünü özel sektöre devretmesi anlamına gelmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Karaman, lütfen tamamlayın.
MEHMET KARAMAN (Devamla) - Muhterem milletvekilleri, bizler bu milletin mayasından yoğrulmuş bir siyasi gelenekten geliyoruz. Bizim anlayışımıza göre devlet, vatandaşına yük değil vatandaşın yükünü taşıyan bir yapıdır. Sosyal adalet, İslam ahlakının da millî vicdanımızın da temelidir ve bu adaletin sağlanması bu Meclisin omuzlarındadır. Emekli maaşlarının eşitlikçi biçimde hesaplanması, güncelleme katsayısının büyümeyi yansıtması, adil ve öngörülebilir olması, bayram ikramiyelerinin reel olarak artırılması ve kamu emeklilik sistemine güvenin yeniden tesis edilmesi artık ertelenemez bir zorunluluktur.
Biz, Saadet Partisi olarak adaletin ve adil düzenin tarafındayız; biz, emeğin hakkını savunuyoruz; biz, sosyal adaleti devlete sadece bir slogan değil bir yükümlülük olarak görüyoruz. Allah bu millete hizmet eden herkese hakkını vermeyi, adil düzene ulaşmayı nasip etsin diyor, hepinize teşekkür ediyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)