| Konu: | 21 Mayıs Çerkez soykırımına, Kırım Tatarlarına yapılan zulmün yıl dönümüne, İstanbul Üniversitesinde yetim çocuklar için planlanan etkinliğe, 21 Mayısta terörle mücadelede hayatını kaybetmiş vatan evlatlarına, "terörsüz Türkiye" sürecine ve Can Atalay'a ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 90 |
| Tarih: | 21.05.2025 |
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben de sözlerime, öncelikle, 21 Mayıs 1864 yılında yani bundan tam yüz altmış bir yıl önce Çarlık Rusyası tarafından sürgüne uğrayan, soykırıma uğrayan yüz binlerce Çerkez'i anarak, hayatını kaybedenleri saygıyla, rahmetle anarak başlamak istiyorum. Bu vesileyle de ülkemizde bulunan tüm Çerkez vatandaşlarımızın acısını, bu konudaki üzüntülerini de paylaşıyorum.
Dün Kırım Tatarlarını andık. Gene, Stalin döneminde, Rusya sınırları içerisinde sürgün edilen ve Türk dünyasında bugün çok ciddi katkıları olan İsmail Gaspıralı'nın memleketi Kırım'daki Kırım Tatarlarına yapılan bu zulmü de ve bunun yıl dönümünü de bir kez daha hatırlatıyor, hayatını kaybeden bütün soydaşlarımıza da Allah'tan rahmet diliyorum.
Soydaşlarımız deyince, biliyorsunuz, Doğu Türkistan'da, Çin'de Uygurlara karşı sistematik bir soykırım uygulanıyor. Az önce değerli bir milletvekilimiz konuya değindi. İstanbul Üniversitesinin Gençlik Festivali'nde bir aktivite içerisinde kendini ifade etmek isteyen yetim Uygur çocuklarının bu festivale katılımını İstanbul Üniversitesi yönetimi engelledi. Bu, anlaşılabilir, kabul edilebilir bir davranış, bir tavır değildir. Gerekçe olarak da "Çin'le diplomatik ilişkilerimiz bozulabilir." gerekçesi gösterilmiş. Şimdi, bir taraftan bu gerekçeyi göstereceksiniz... Bugün ben bir soru önergesi verdim İçişleri Bakanına. Eğer diplomatik ilişkilerin bozulmasından endişe ediyorsanız... 10 Çinli ajan yakalandığına dair bir haber, bir bilgi var -işte, bunlar araçlara taktıkları dinleyicilerle, cihazlarla özellikle ülkemizde bulunan Uygur Türkü soydaşlarımızı dinliyor ve takip ediyorlar, bunlar tespit edildi- çok merak ediyorum, bunlarla ilgili nasıl bir muamele yapılacak ve nasıl bir çalışma izlenecek? Acaba bu araştırmanın kapsamı genişleyecek mi? Yoksa aynı İstanbul Üniversitesi yönetiminin gösterdiği tavra benzer bir tavırla "Aman, Çin'le diplomatik ilişkilerimiz bozulmasın." diye bu konuda da kulağının üstüne yatacak bir iktidarla mı karşı karşıya kalacağız, bunu çok merak ediyorum. Umarım bu karşılıksız kalmaz ve Dışişleri Bakanlığımız en yüksek düzeyde, en sert tepkiyi, şiddetli tepkiyi verir.
Türkiye'nin gündemi, biz ne kadar farklı konulara değinsek de malum, yürütülmekte olan bir süreçten dolayı şu anda adı "terörsüz Türkiye" diye nitelendirilen -ki o da gerçekten iyi çalışılmış, herhâlde İletişim Başkanlığının da bu konuda ciddi katkısı olmuş- terörsüz Türkiye. Terörsüz Türkiye'ye burada, bu çatı altında "Hayır." diyebilecek bir tek milletvekili bulamazsınız. O anlamda, çok düşünülerek ve arkasında bayağı bir çalışılarak hazırlanmış bir terim olduğu çok açık ve net. Biz milletvekiliyiz. Her devlet, her ülke gibi canımızı, malımızı ve vatandaşlarımızı korumak mecburiyetindeyiz. Dolayısıyla terörü sonlandırmak hepimizin görevi. Bu yönde atılacak, bu yönde gösterilecek her çaba da elbette ki kıymetli. Dolayısıyla, öncelikle güvenlik güçlerimizin terörle mücadelesinde biz bu konudaki hassasiyetimizi hep gösterdik, hep yanlarında olduk çünkü dediğim gibi, bu bir devletin, bu ülkenin her vatandaşının bir görevidir ve bu konuda en fazla çabayı gösteren, en büyük bedeli de ödeyen güvenlik güçlerimizdir.
Ben bu vesileyle... Bugün 21 Mayıs, bu günde terörle mücadelede hayatını kaybeden 17 şehidimiz var. Tam bu günde, 21 Mayısta terörle mücadelede hayatını kaybetmiş 17 vatan evladını burada rahmetle, minnetle anıyorum. Adnan Kırımlı, Ali Yılmaz, Bülent Dinç, Dinçer Demir, Ercan Kurt, Erkan Çörtük, Hasan Elveren, Hidayet Erdoğan, İsmail Kurt, İsmail Yaşar, Süleyman Aydın, Şevket Karakoç, Şükrü Vural, Turgut Kayhan Sevinç, Urfani Tazegüllü, Yavuz Başayar ve Zülfi Çelik, 17 vatan evladı 21 Mayısta terörle mücadelede şehit olmuşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin Sayın Kavuncu.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Şimdi, terörsüz Türkiye kapsamında yapılan çalışmalar... Bizim de buna itirazımız var. İki şeye bakıyoruz biz burada. Bir: Bu süreç "Terörü bitireceğim." iddiasıyla acaba daha büyük bir belayı ve daha büyük trajedileri bu ülkenin başına açabilme kapasitesi taşıyor mu? Bunun endişesini taşıyoruz biz ve bunu da dillendiriyoruz, bunu da anlatmaya çalışıyoruz.
İki: Sürecin samimiyetine vurgu yapıyoruz. Sürecin samimiyetine vurgu yaparken de şunu sormaya hakkımız olduğuna inanıyorum: Ya, bu konuda en büyük iftiralara uğradık. "DEM PARTİ, HDP kapatılsın." diyenler bizi, ittifak ortağımızın yanında, yakınında HDP var diye Kandil'den talimat almakla suçladı. Biz tabii ki bunun samimiyetini sorgulayacağız ya. Yani bununla ilgili bir soru işareti koymaya hiç mi hakkımız yok?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Hakkınız yok tabii yani.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - PKK tarafından suikast listesine alındık biz. Bana Emniyet Müdürlüğü İstanbul İl Başkanıyken evrak getirdi "Dikkat et kendine." dedi. "Neye dikkat edeceğim?" dedim, "Eve girip çıkarken dikkat et." dedi. "Neye dayanarak söylüyorsunuz?" dedim. "Tekirdağ'da yakaladığımız bir militan size karşı suikast hazırlığı iddiasında; iddia da değil, suikast hazırlığında olduğunu bize itiraf etti." Emniyetin bana getirdiği evrak var. Şimdi bu samimiyeti sorgulamak, bununla alakalı soru işaretine sahip olmak da kimseyi rahatsız etmeyecek arkadaşlar, hiç kimse rahatsız olmayacak. Bu cevabı aramak da bizim en doğal hakkımız.
Türkiye'nin gündemi... İşte, deniyor ki: "Tarihe bakarak bunun üzerinden birbirimizi hırpalamayalım." Elbette, elbette ama önce o zaman ta Lozan'a giden... Ya, hadi onu bırakın, dün Sayın Meclis Başkanı kendisiyle ilgili yapılmış bir eleştiriye burada çok doğru bir şekilde cevap verdi, ifade etti ama bir bakıyorsunuz, Şah İsmail'le uğraşılıyor, bir bakıyorsunuz Emir Timur'a gidiliyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Hani, "Tarihteki acılar üzerinden siyaset yapmayalım." deniyor da bir bakıyorsunuz, Lozan Anlaşması'na atıfla, işte, cumhuriyetin kurucu iradesine atıflarla böyle bir süreç yürütülecek, ondan sonra da tarih üzerinden birbirimize "Şunu yapmayalım, bunu yapmayalım..." Burada biz, dediğim gibi, hakikaten, sürecin samimiyeti konusunda ve bunun, bu sürecin plansız programsız, şeffaf olmayan bir şekilde ilerletilmesi ve cumhuriyetimizin kıymetli değerlerine, kurucu iradeye saldırılmasının neticesinde daha büyük bir belayı başımıza açma endişesini taşıyoruz; bunu da anlatabildiğimiz, dilimizin döndüğü kadar, izah edebildiğimiz kadar izah ediyoruz.
"Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir komisyon kurulsun." Bu komisyon neyi konuşacak? Bu komisyon aklımıza geldi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Her şeyi konuşacak ya.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bu kadar gücü düşürülmüş, bu kadar itibarı zedelenmiş bir Mecliste komisyon kurma akla geldi, şu anda akla geldi. Önce Can Atalay meselesini halledin o zaman.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kavuncu, lütfen toparlar mısınız.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Madem bu Türkiye Büyük Millet Meclisi konusunda bu kadar hassassınız -Can Atalay'la ilgili biz de bugün imza verdik- seçilmiş, burada, bu koltuklarda oturma hakkına sahip Hatay Milletvekiliyle ilgili -madem bu kadar önemsiyorsunuz- hadi gerekli adımı atın. Anayasa Mahkemesinin kararı ortada. Biz bu sürecin samimiyetini de, bu süreçle ilgili şüphe ve endişelerimizi de söylemeye devam edeceğiz. Bizi barış karşıtı olmakla, bizi barışa karşı duruş sergiliyor olmakla itham etmek hiç kimsenin de haddine değil. Hele de terör örgütlerine ağzını açamamış hiç kimse bizi bu konuda itham edemeyecektir.
Teşekkür ediyorum.