| Konu: | Toplumda oluşmaya başlayan ortak iradeye, Can Atalay'a, Devlet Bahçeli'nin komisyon kurulması fikrine, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Şahin'in barış akademisyenleriyle ilgili sözlerine, TÜİK'in açıkladığı işsizlik verilerine, çiftçilere ve geçen hafta Muş'ta gerçekleştirdikleri çiftçi buluşmasına, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 90 |
| Tarih: | 21.05.2025 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, Türkiye, zor bir dönemden geçiyor ama bu zorluğu aşmak konusunda toplumda güçlü bir ortak irade oluşmaya başladı.
Tabii ki bu ortak irade çok kolay bir ortaklaşmaya mahal vermeyebilir; zorlanacağımız konular var, karşı karşıya gelip tartışacağımız konular var ama burada samimiyet gerçekten önemli ama bu "samimiyet" adı altında acıları yarıştırmak ya da polemiklere boğulmak samimiyeti besleyen bir şey olamaz.
Can Atalay'dan bahsediliyor, ya, sevgili Can Atalay kim? Can Atalay benim yoldaşım, bizim yoldaşımız, bizim ittifakımızla milletvekili olan arkadaşımız. Dolayısıyla Can Atalay'ı getirip bugün bizim sürdürmeye çalıştığımız politikaların karşısında bir polemik unsuru olarak koymayı kabul etmemiz mümkün değil. Can Atalay gerçekten bu ülkede hukuk, demokrasi adına mücadele veren mümtaz insanlardan biridir. Yeri cezaevi değildir, yeri burasıdır ve bunun mücadelesini de veren her zaman DEM PARTİ olmuştur. Şimdi, bugün kalkıp Can Atalay'ın adını zikredip âdeta buradan bir polemik yaratmak kabul edilebilir bir şey değil, her şeyden önce bunu belirtmek istiyorum.
Diğer taraftan, Sayın Devlet Bahçeli'nin söylemiş olduğu komisyon fikri ilk defa duyulmuş bir şey değil, her zaman için Meclisi çalışmaya davet eden bir şey fakat önemli bir zamanda önemli bir hamledir, Sezar'ın hakkı Sezar'a. Şimdi, böyle doğru bir şey geldiği zaman "Bizden gelmezse kötü, bizden gelirse iyi." deme lüksümüz artık yok. Eğer doğru bir şey, iyi bir şey varsa gelin ortaklaşalım. Biz de o yüzden bunu olumlu karşıladık, olumlu karşıladığımızı da burada çok net, bütün açık yüreklilikle de ifade ettik. Keşke başarabilsek, keşke hızlı bir şekilde başarabilsek de acıların üzerinde tepinmek yerine, acılarımızla yüzleşip acılar üzerinden siyaset yapmak yerine geleceği tasavvur eden siyaseti biz burada bir arada var edebilsek.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP milletvekili Sayın Mehmet Şahin demiş ki: "Barış akademisyenleri nerede?" Merak etmiş, kendilerine söyleyelim: Barış akademisyenleri akademide değil; işsizler, cezaevindeler, sürgündeler ve 350'den fazla barış akademisyeni arkadaşımız barış istedikleri için bugün mesleklerinden uzaklaştırılmış durumdalar, cezaevindeler, sürgündeler. Onlardan biri de arkadaşımız Cenk Yiğiter, Ankara Hukuk Fakültesinden ihraç edilmişti kanun hükmünde kararnameyle. Maalesef evinin önünde silahlı saldırıya uğradı, şu anda yoğun bakımda; kendisine, ailesine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Bir an önce barış akademisyenleri akademiye dönmelidir.
Bu kanun hükmünde kararnamelerle ilgili buraya sürekli olarak, ha bire yasalar geliyor, düzenliyoruz da kanun hükmünde kararname mağdurlarıyla ilgili bir şey yapmak hiç kimsenin aklına gelmiyor. Barış akademisyenleri de bu mağduriyetin en başında gelen insanlardır. Barış istediler, bütün emeklileriyle barış mücadelesi içinde yer aldılar. Barış istedikleri için dünyada cezaevine konan, işinden atılan akademisyen arıyorsanız Türkiye'de buluyorsunuz. Buna son verme zamanı gelmiştir; bu konudaki yanlışlardan, hatalardan dönmemiz gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülkede, evet, barış olmadığı sürece ekonomik krizin çözülemeyeceğine dair yıllardır, ısrarla sürdürdüğümüz bir siyaset anlayışımız var. Ekonomi ve siyaset arasındaki bu ilişkiyi âdeta defalarca dile getirdik ve kanıtladık. Dedik ki: Siz savaşa, silahlanmaya, militarist anlayışla bütçeler oluşturmaya devam ettiğiniz sürece bu ülkede ne işsizlik biter ne enflasyonla mücadele edebilirsiniz ne bütçe açıklarını kapatabilirsiniz ne de ekonomiyi doğru dürüst bir raya, hatta oturtabilirsiniz.
İşte, TÜİK işsizlik verilerini açıklamış. Bakın, ilginç bir şey, demiş ki TÜİK: "İşsizlik 183 bin kişi azaldı." Yani "183 bin kişi işsizken iş sahibi oldu." diyor fakat altında başka bir açıklama var, komedi de tam burada başlıyor: Yine aynı dönemde 266 bin kişi işinden olmuş. Yani TÜİK diyor ki: "183 bin kişiye iş bulduk ama 266 bin kişi de işsiz oldu." Ama yine aynı TÜİK "İşsizlik düştü." diyor. Yani rakamları çarpıtmaya, enflasyonda olduğu gibi işsizlik rakamlarını da çarpıtmaya devam ediyor. Türkiye'deki işsiz sayısı Bursa nüfusundan fazla.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin Sayın Temelli.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.
Bu denli çok sayıda işsizimiz var ve özellikle kadınlardaki işsizlik oranı çok daha yüksek, gençlerdeki işsizlik oranı çok daha yüksek, üniversite mezunlarındaki işsizlik oranı çok daha yüksek, yüzde 40'lara kadar varabiliyor. Şimdi, bu kadar vahim rakamlarla karşı karşıyayız. Neden? Çünkü bir kamu istihdam politikamız yok. Yani Türkiye'de önümüzdeki dönem nüfus artışı, buna bağlı olarak istihdam alanındaki gelişmeleri planlayacak bir kamu istihdam politikası yok. İkincisi, çalışma barışını sağlayacak politikalar üreten bir yerden değil, tam tersine, çalışma barışını dinamitleyecek bir yerden politikalar ürettiğimiz için insanlar ama ha bire işsiz kalıyor, işyerleri kapatılıyor. Şimdi de yine büyük bir holdingin finansal zorluklardan dolayı 2 binden fazla insanı işten çıkartacağı haberini dün hep birlikte okuduk. Dolayısıyla bu işsizlikle mücadele önemli bir mesele, enflasyonla mücadele kadar önemli bir mesele.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin Sayın Temelli.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Merkez Bankası kendini sadece enflasyonla mücadeleye kilitlediği için -ki böyle olması gerektiği yıllardır IMF tarafından deklare edilir ve IMF politikalarının aslı budur ama- işsizliği ihmal eder fakat işsizliğin olduğu bir ülkede enflasyonla mücadelenin de başarısız olduğu yine gün gibi ortada.
"Enflasyon" demişken Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarıma da değinmek gerekiyor. "Enflasyonla mücadele edeceğiz." diye çiftçinin elinde avucunda ne varsa alındı, âdeta çiftçilik öldürüldü diyebiliriz. Şimdi, Tarım ve Orman Bakanlığı yaş çay alım fiyatını 2025 yılı için 25 lira 44 kuruş olarak açıklamış, geçen sene 19 lira. Artışa bakın, resmî enflasyona, manşet enflasyona bakın; kaldı ki tarımsal girdi fiyatlarındaki yükseliş resmî enflasyonun çok çok üzerinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.
Buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Mesele sadece çayda değil, bunun ötesinde bütün alanlara baktığımızda, her alanda çiftçinin çok ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Bu taban fiyat uygulamasında da artık çiftçinin sorunlarını giderecek bir yerden politikalar üretmeliyiz.
Geçen hafta Muş'ta çiftçi buluşması gerçekleştirdik. Oraya gelen çiftçiler de özellikle süt, tütün, şeker kamışı ve hayvancılık alanlarındaki sorunlarını ilettiler. Sorunları dinleyince inanamıyorsunuz; dönüp bakıyorsunuz, dünyanın en verimli, bereketli ovalarından biri Muş Ovası; Muş Ovası burada bu kadar bereketliyken bu kadar yoksulluk nasıl var ediliyor, bu da bizi, hepimizi hayretlere düşürmesi gereken bir konu.
Son olarak Sayın Özdağ'a bir şeyler söylemek istiyorum: Bu maaşlarla bu ülkede konut alamadığınızdan bahsettiniz; evet ama İngiltere'de alabilirsiniz, bakan maaşıyla 163 metrekare bir konut sahibi Londra'da olabilirsiniz. Bunu da size hatırlatmak isterim.