Konu: | Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 90 |
Tarih: | 21.05.2025 |
AŞKIN GENÇ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün yine bir torba kanun teklifiyle karşı karşıyayız. İçeriğinde daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş düzenlemelerin âdeta fotokopi çekilmişçesine aynı şekilde noktasına, virgülüne dokunulmadan tekrar Meclis gündemine taşındığını ne yazık ki görüyoruz. İktidarın uzun süredir benimsediği bu yöntem artık sistematik bir pratiğe dönüşmüştür. Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri dikkate alınmıyor, yalnızca kararın yürürlüğe gireceği tarih bekleniyor. Ardından, aynı düzenleme hızla teklif hâline getirilip Meclisten geçiriliyor. Yasama organı bir kez daha yürütmenin işlemlerini onaylayan bir notere indirgeniyor ancak ben bu kürsüde bugün bu teknik usulsüzlüklerden ziyade daha tehlikeli bir tabloya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında konuşmak, halkın vergileriyle oluşturulan bütçenin akıbetini sorgulamak bizlerin asli görevidir. Bugün bu kürsüden bir gerçeği tekrar ifade etmek durumundayız: Türkiye ne yazık ki bir faiz cumhuriyetine dönüşmüştür. Bakınız, Hazine ve Maliye Bakanlığının verilerine göre 2024 yılında merkezî yönetim bütçesinden faiz ödemelerine ayrılan kaynak yirmi dört yıl sonra ilk kez anapara ödemelerini geride bırakmıştır. 2025 yılında da aynı tablo derinleşerek devam ediyor; yalnızca nisan ayında bütçeden 260 milyar lira faiz ödemesi yapılmış, aynı ayda personel giderlerine ayrılan kaynak 274 milyar lira yani faize giden para neredeyse tüm memurlarımızın maaşı kadar. 2025 yılının ilk dört ayında toplam faiz gideri 724 milyara ulaşmış durumda. Bu da bütçedeki her 100 liranın 17 lirasının faize gittiği anlamına geliyor ki faiz ödemelerinde geçen yıla kıyasla artış oranı yüzde 99. Sormak lazım, bu ülke kim için yönetiliyor? Emekçi için mi, emekli için mi yoksa alacaklıların keyfi kaçmasın diye mi?
Değerli milletvekilleri, ilk 4 ayda 885 milyar TL bütçe açığı verilmiş durumda. Aynı dönemde toplam 2 trilyon 810 milyar TL vergi toplanmış ama ne yazık ki halkın sofrasına ilave bir dilim ekmek konamamış çünkü vergiler halka değil faize ve israfa akıyor. İsraf demişken bir kalemi özellikle anmak gerek, Diyanet İşleri Başkanlığını; 2025 bütçesinden Diyanete ayrılan ödenek tam 130 milyar 119 milyon TL. İlk 4 ayda bunun 42 milyar lirası harcanmış. Bu bütçe, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının, Dışişleri Bakanlığının ve Kültür ve Turizm Bakanlığının bütçesinden çok daha fazla yani iktidarın önceliği sanayi değil, diplomasi değil, üretim değil önceliği tek merkezden şekillendirilmiş bir ideolojik yapı. Bu kürsüden defalarca söyledik, bu bir tercihler bütçesidir ve iktidar tercihini bir kez daha ortaya koymuştur. İktidar, yatırım yerine yandaşa, üretim yerine borca, adalet yerine faize kaynak aktarmaktadır. Bakınız, sermaye giderleri yani yatırıma ayrılan pay ilk 4 ayda 249 milyar TL, faiz ödemesi ise bunun neredeyse 3 katı yani ülke, geleceğine değil geçmişin borçlarına çalışıyor ve bu borçların yapısı hiç de iç açıcı değil. Brüt borç stokunun yüzde 54'ü döviz cinsinden. Kur oynaklığı demek bu ülkenin bütçesini Londra swap piyasasına emanet etmek demek. Kur arttıkça borç büyüyor, borç büyüdükçe faiz artıyor, bütçenin kaderi Londra piyasalarında yazılıyor.
Değerli milletvekilleri, bu bir bütçe değil bir borç ödeme planıdır ve bu planın tek kazananı halk değil alacaklılardır. Türkiye, üretmeden borçlanan, borçlandıkça faize bağımlı hâle gelen bir döngüye mahkûm edilmiştir. Faiz ödemeleri anaparayı geçti. Bütçe açığı vergiyle değil gelecek nesillerin sırtına yüklenen borçla kapatılıyor. Buna artık "bütçe" demek mümkün değil; bu, ekonomik vesayet rejimidir. Faiz kaleminin tahakküm ettiği bu düzende milletin cebine değil yalnızca alacaklıların kasasına çalışılıyor.
Buradan, bu teklife Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak "ret" oyu vereceğimizi ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın.
Buyurun.
AŞKIN GENÇ (Devamla) - Sözlerime son vermeden önce, 21 Mayıs 1864 Çerkes soykırımı ve sürgününün yıl dönümünde yaşamını yitirenleri rahmetle anıyorum. Bu büyük acı insanlık tarihine kazınmış kara bir lekedir. Sürgüne direnen Çerkes halkının hafızasını ve onurlu mücadelelerini saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)