GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SPORDA ŞİDDET VE DÜZENSİZLİĞİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN VE ANAYASANIN 89 UNCU VE 104 ÜNCÜ MADDELERİ GEREĞİNCE CUMHURBAŞKANINCA BİR DAHA GÖRÜŞÜLMEK ÜZERE GERİ GÖNDERME TEZKERESİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:32
Tarih:09.12.2011

BDP GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı konuşmalar, gürültüler)

Sayın Başkan, lütfen sükûneti?

BAŞKAN - Evet, buyurun Sayın Önder.

NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) - Ayeti biliyor musun?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Ayeti biliyorum, biliyorum. Ayeti bilmez miyim? Ayeti biliyorum. Ayet demişken, bari o cami tartışmasından başlayalım o zaman.

CHP de, AK PARTİ de büyük bir bidata düştüler. Ben, kendim için değil, onlar için tasalanıyorum. İslam bir tapınak dini değildir arkadaşlar, gönlünüzü Kâbe ederseniz her yer camidir. Onun için, yıkılmış, yenisi yapılmış filan, bunlar üzerinden bir polemik gereksizdir. Aslolan, sizin gönlünüzü bir camiye çevirmenizdir.

Zaten, pek iyi idare edildiği de söylenemez. Bu vesileyle -içimde bir ukdedir- Diyanete buradan bir iki şey söylemek istiyorum. Allah'a inanıyorlar şüphesiz, amenna ve saddakna ama Allah'a güvenmiyorlar. Bütün camilere alarm taktırmışlar, kapılarına demir, pencerelerine demir yaptırmışlar. Bu, hiç olacak bir iş değil. Gerçekten, olacak bir iş değil. Giderek, giderek? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Arkadaşlar, giderek?

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Allah'a inanmayanlardan koruyorlar.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Bırakın şeytana uysun, onun hesabını Allah görür. Bırakın uysun. Gerçekten, bu?

Hiç başka ülkelerin camilerinde gördünüz mü siz bunu? Arabistan'da gördünüz mü?

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Kiliselerde var.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Evet, Hristiyanlıkta görebilirsiniz. O bir tapınak dinidir. Bizde öyle değildir oysa. Orada sünnetullah konuşulur, orada toplanılır, günlük istişareler yapılır. Bunu evinizde de yapabilirsiniz. Onun için tapınak dini değildir. Ben hiçbir şeye saygısızlık etmeyecek kadar bu konuda rikkatli bir insanım ama bu alarm meselesini Diyanet bir düşünsün derim yani. Ne gerek var?

Bir Necip Fazıl şiiriyle başlamak istiyorum bu şike meselesine: "Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul./Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa." Önümüzdeki Yasa tam da böyle bir taksimi yapıyor. Her türlü hırsızlığı, her türlü emek gaspını, zarafet dışı, centilmenlik dışı her türlü eyleyişi öyle bir affediyoruz, öyle ince bir düzenlemeler yapıyoruz ki sanki rahmetli Necip Fazıl bugünü görmüş de bunun için söylemiş gibi. Kuzulara şah olsa böyle bir taksim yapamaz.

Şimdi, Sayın Canikli'nin çok sık tekrarladığı bir tezi vardı, diyordu ki: "Eğer başlangıçta bu önerge oy birliğiyle gelmeseydi bu yasa Mecliste zaten görüşülmezdi." Bunda samimi olduğunu kabul ediyorum, samimi olduğuna da inanıyorum, evet. Bu suça herkesi iştirak etmeden burada bu riskin altına girmeye kimse cesaret edemezdi. Yürümekte olan bir davada, oynanmakta olan bir müsabakanın yarısında kuralları değiştirmek. Bu, herkesin kolay kolay göze alacağı bir şey değil.

Peki, buna inandık. Ondan sonra ne oldu? Ondan sonra AK PARTİ'nin yarısı neredeyse bu işten firar etti. Toparlamak için, toparlamak için? (AK PARTİ sıralarından "Söylemedik" sesi) Ben öyle zannetmiyorum, söylediklerinizin kamuya yansıyan kısmı. Sayın Elitaş bile Cumhurbaşkanının ilk açıklamasında "Cumhurbaşkanının sözünün üstüne söz söylemek olmaz." demişti. Sonra, Cumhurbaşkanının sözünün üstüne söz söylenebilir olduğunu gördük.

Bizim derdimiz, bir engelleme, uzatma, tavsatma falan değil. Biz ve siz? Sizden bunu sormaya cesaret edenler var, cesaret edemeyenler var. O cesaret edemeyenlerin de namı hesabına bir açıklama istiyoruz, niye? Bu kadar basit. Ne oldu da dün Sayın Başbakanın "Böyle bir şey olmaz." dediği, Sayın Arınç'ın başından beri karşı çıktığı, Sayın Bakanın "Bu bizim teklifimiz değildir." deyip arasına bir mesafe koyduğu -ya da "Bu bizim teklifimiz değildir, yasa teklifidir..." Karıştırdıysam bağışlasın- araya bir mesafe koyduğu işte, bu kadar iştahla, bu kadar coşkuyla, bu kadar kararlılıkla bu Meclise defaatle getiriyorsunuz. Çok basit bir sorunun cevabına bu görüşmeleri beş dakikada tadil edebiliriz. Niye? Buna bugüne kadar hiçbir cevap verilemedi. Niye biliyor musunuz sayın vekiller? Bunu bizatihi bihakkın savunanlar da burada kendi vicdanlarında bir cevap oluşturamıyorlar da o sebepten.

Elinizi vicdanınıza koyun "Ya, biz iyi bir şey yapıyoruz." duygusu gerçekten, hem vallahi hem billahi size geliyorsa, sözüne çok itimat ettiğimiz arkadaşlarımız var AK PARTİ'li vekillerin içinde, tamamı diyeyim, birisi kalksın Allah için desin ki "Ya, biz bunu vicdanımızda, arkadaş, gerçekten, bihakkın yarın öbür gün hem rûz'i mahşerde hem çoluk çocuğumuza hem bu kutsal düzlemde bunun hesabını verebiliriz." desin, biz de hemen rücu edelim, gidelim, rahat bir uyku uyuyalım. Şimdi, böyle bir şey yok.

Gelelim CHP'ye? Bir hakaret etme kastım yok fakat sayın CHP'liler, çok safsınız. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler) Kusura bakmayın, gerçekten çok safsınız. Bunu iyilik anlamında söylüyorum, bir hakaret etme kastıyla ya da kelimenin olumsuz çağrışımı anlamında değil. Şimdi, burada, alenileştirilmeyen her şeyi alenileştirmek bizim işimiz. İçten içe diyorsunuz ki "Ya, dur hele, bu bir allem kallem, bu yasa geçerse yarın öbür gün belki içeriden biz de vekillerimizi çıkartırız." (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Niye gülüyorsunuz?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Gerçekten de gülünecek bir şey yok, gerçekten gülünecek bir şey yok. Ben yerinizde olsam bu hâle ağlarım.

Şimdi, saflık burada. Gerçekten belki zımnen size böyle şeyler söylenmiş ya da ima edilmiş olabilir. İşte buradan söylüyorum rüyanızda görürsünüz. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler) Bu zulüm, bu çifte standart, bu riyakârlık egemen olmaya başladıkça çok kötü bir yola giriyoruz. Dün ak dediğinize bugün şartların hiçbirisi değişmeden ve ikna edici bir tek cümle kurulmadan bugün kara demek, bunu diyen bir zihniyetin yarın öbür gün haksızlığa uğramışlara, mazlumlara, mağdurlara şefaatçi olmasını beklemek gerçekten saflıktan başka, iyi anlamıyla saflıktan başka bir şey değil. Yapmayacaklar emin olabilirsiniz. Bu çark devam edecek. Bu programlanmış. Bu iş bir müddet daha böyle devam edecek.

Tekrar Sayın Canikli'ye sormak istiyorum: Peki Cumhurbaşkanının bu ülkede hiçbir kıymeti harbiyesi yok mu arkadaş, Sayın Cumhurbaşkanının? Eyyamcılıkla mı suçlayacaksınız onu da? Nitekim zımnen böyle ifadelerle suçlandı, itham edildi, ima edildi. Peki, Grubunuzda bayrak çekenler oldu, istifa tehdidi, bunu Ergenekon'la işbirliğine kadar vardırma. Hani bunu biz söylesek dara çekerdiniz bizi. E, sizin kendi vekiliniz söylüyor. Üstelik bu konuda uzman olduğu gibi de bir iddiası var. Üstelik sizin de bu uzmanlığına binaen buraya taşımış olduğunuz bir vakıa. E peki, bütün bunlar kıymetsiz mi? O arkadaşımız bugün burada yok. Keşke burada olsaydı. Keşke gazete gazete gezeceğine halkın kürsüsünde? Bakın, BDP'de bu konuda görüş ayrılığı çıktı, açık yüreklilikle bunu beyan ettik, birbirimizi bir şekilde ikna ettik, etmeyenler de kendi serbest iradeleriyle bu konuda tavır alacaklar. Bunda ne beis var? Nedir yani?

YILDIRIM MEHMET RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) - Bu Yasa için mi aranızda ihtilaf çıktı?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Evet, bu Yasa için ihtilaf çıktı. Ayrıca, her konuda da aramızda ihtilaf çıkabilir. Siyaset dediğiniz bir bölünme işidir zaten ama burada bir hak meselesi var. Yani hak söz konusu olduğunda? Arkadaşlar, topluluklar iyi duygular üzerine inşa edilirler ya da ortak iyilikler üzerine inşa edilirlerse kaim olurlar.

Bakın, bir kere değinmenin dışında hiç girmeyeceğim o meseleye. Çıkıp burada milletvekillerimizin durumundan, orantısız KCK tutuklamalarından, artık, siyasetin bir imhaya varmış gözaltı operasyonlarından falan hiç bahsetmeyeceğim, ayrı bir şey; ayrı değil ama ayrı tutmak istiyorum, sırf sizin vicdanlarınıza hitap edebilmek adına ayrı tutmak istiyorum. Onu başka bir zaman, başka bir vesileyle, her gün konuşuruz ama burada bir hak gasbı var. Cumhurbaşkanı bunu görüyor, partinizin söylemeye cesaret eden ve etmeyen arkadaşları? Bunu da olumsuz anlamda kullanmıyorum, hepimiz parti gerçeğinden, örgüt disiplininden haberdar insanlarız.

Buna renk aşkı da demesin Allah aşkına kimse. Renk dediğinin bir haysiyeti var ve bir pazar metaı değildir. Bunun gerçekten en büyük örneğini Beşiktaş Çarşı Grubu göstermiştir. Ben söyledim, millî takım dâhil hiçbir takımı tutmam, hiçbir yeşil sahanın içini görmemişim ama bir hukuki, evrensel hukuki değerlerle ve bir asgari etikle, ahlakla kendimi bağlı sayarım. Bunun için uzman olmaya da gerek yok, fazilet deryası olmak da gerekmiyor. Sürece baktığımızda, vallahi ve billahi bu suskunluk da buna delalet -ikidir yemin ediyorum- çünkü hiçbirimiz, hiçbiriniz kalbinizden bunun vesvesesini atamıyorsunuz.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Dinlememiz demek her söylediğini kabul ediyoruz demek değil.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Eyvallah, elbette ki değil, elbette ki değil.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Oraya verme yani. Söyleyecek çok şey var.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Ama söylenecek çok şeyleri söylemek için zaten buradayız Sayın Vekilim.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Tabii, öyle olması lazım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Siz de bizden sonra gelir söylersiniz. Biz de bunu murat ediyoruz. Aslında ikna edilmek istiyoruz yoksa farkındaysanız ne demagojiye sapacak, tenezzül edecek bir tavrımız var ne de başka bir şey.

Bu neden meselesine bir cevap istiyoruz. Bu göründüğünden çok daha fazla bir şeye tekabül ediyor. "Aman, bunlar uslandılar. Zaten örgütlü organizasyondan da yargılanacaklar, yarısı çıkacak, yarısı çıkmayacak." falan gibi geçiştirilemeyecek bir şey var.

Bir Finlandiya halk masalı vardır. Onur, bulut ve güneş bir araya gelmişler, saklambaç oynamaya karar vermişler. Her biri bir yere saklanmış. Güneşi gitmişler bir dağın arkasında gurup ederken bulmuşlar, rüzgârı bir derin koyakta bulmuşlar, onuru bulamamışlar. Yenilgiyi kabul etmişler "Hadi, neredeysen çık ortaya." demişler. "Ben bir kez kayboldum mu bir daha bulunamam." diye bir ses gelmiş.

Burada gidecek olan bir onurdur yani emeğin onuru, başkalarının hakkı. Gasp edilen sizinki değil ki bol keseden cömertlik edesiniz. Aslında tam sizin cömertlik edeceğiniz meselelerde kenar duruyorsunuz. Başkasının namı hesabına, atıyorum, belki Sivasspor şampiyon olacaktı -anlamadığım için- belki Bursa olacaktı, belki Bursa oldu bilmiyorum kimin şampiyon olduğunu da ama her kim ise bu allem kullem buna mâni oldu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Bilirsin, bilirsin?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Vallahi bilmiyorum Aslanoğlu, bilmiyorum.

Onun için bir başkasının gasp edilmiş hakkı üzerine ahkâm kurmak bizim işimiz değildir. Kısas geleneğinden gelen insanlarsınız ya da aşinalığınız var. Siz onun ne olduğunu sayın vekilim yanınızdaki vekile sorsanız size anlatır, o değilse, arkanızdaki.

Şimdi, olay şu: Devlete karşı işlenmiş suçlar, bakın, bu Meclisin konusudur. Burada her türlü alicenaplık anlaşılır çünkü dersiniz ki: Burası devletin kristalize olmuş en üst temsiliyet organı. A, biz bunda şu selameti gördük, şöyle bir aydınlığa götürür bizi, bu vesileyle bu kararı aldık. Bu sizin hakkınız, yetkiniz ve haddinizdir ama başkasının gasbedilen hakları üzerinden sizin alelusul, şaltere bağlamış gibi, bir indir, bir kaldır, olmadı bir daha getir falan, bunlar bizim ne hakkımız ne haddimiz. Başkasının emeği ve hakkı üzerinden burada alicenaplık yapmak bizim işimiz olmamalı. Biz vidanjör değiliz, haşa. Niye başkalarının pisliğini temizleyelim?

Soruyorum size, elinizi vicdanınıza koyun, kanayan bir yarası var bu memleketin. Biliyoruz, bir savaş sürüp gidiyor, adına ister "terörizm" deyin, ister "çatışma" deyin ister "düşük yoğunluklu iç savaş" deyin ister "savaş" deyin ister "münakaşa" deyin. Peki, elimizi vicdanımıza koyup soralım: Hiç bu konuda 2 kere yasa getirmek gayretkeşliğine girdik mi? Her gün Kürt, Türk evlatlarımız telef olup gidiyor. Bu, bizi, bu kadar seferber edebildi mi? Bunun verilecek bir cevabı var mı bizde? Büyüklerimiz her şeyi bizden daha iyi düşünür. Limanına demir atmışız, bu konuda hiçbir şekilde seferber olmuyoruz ama ne hikmetse nalla mıhın arasında bu Şike Yasası'nı temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp buraya getiriyoruz. Büyüklerimiz bizden daha iyi düşünür demişken, niye bu futboldan gelen arkadaşımızı bir kere biz bu konuda fikrini beyan ederken görmedik, benim gibi avamlara bu konuda konuşmak düşüyor? Merak ediyorum gerçekten, mesela, Hakan Şükür bu konuda ne düşünüyor? Çıkıp burada iki kelam etse meselenin içinden gelen birisi olarak. Burada, lobiler cirit atıyor. Bizim kendi vekilimiz var. Ehlivukufsa ondan daha iyi bilen var mı? Ahlakından şüphe etmediğimiz, karakterinden şüphe etmediğimiz, has, halis bir kardeşimiz, gelip "Yahu, ağalar, beyler, belki, siz şu konuda yanlış düşünüyorsunuz, o işin aslı şu değil, bu." diyebilir.

Sözlerimi bağlayayım. Sayın Canikli böyle bir mutabakatı gerekçe saymıştı. Bakın, hiç tezviratlara da girmiyorum, iddianamelerde adı geçen vekiller falan bahsine hiç girmiyorum. Böyle bir mutabakattan bahsetmişti. Bu mutabakat parça pinçik olmuştur, kırk yerinden çatlamış, etrafa saçılmıştır. Bir tarafında Cumhurbaşkanı var, BDP var, AK PARTİ'li bazı milletvekilleri var, Çok Saygıdeğer Sayın Bülent Arınç var, bir tarafta da belli ki Sayın Başbakanın iradesi var, arada da "Biz bunun hesabını vicdanımıza nasıl vereceğiz?" diyen bir iktidar partisi ve kendi vekillerinin de belki bir şefaatle, bu vesileyle oradan çıkacağını uman ana muhalefet partisi var. Protokol meselesindeki performansı şike meselesinden sonra yapacaklarının işaretidir.

Gelin, daha fazla polemiğe dökmeden, gelin, bu yasada şöyle bir şey yapalım: Belki isim isim yoklama, belki gerçekten "kabul edenler, etmeyenler" bahsine girmeden net bir oylama yapalım ama belli olsun arkadaş. Yarın, öbür gün "Ya, ben o arada elimi kaldırmamıştım, oylamaya gelmemiştim." bilmem ne, bunlara gerek yok. Gelin, böyle yapalım, böyle yapacaksak isim isim, biz de bu süreci fazla uzatmayalım, yarın da bütçe çalışması var. Derdimiz bağcıyı dövmek değil, bahçeyi talan etmek de değil.

Hepinizi bütün saygı ve hürmetimle selamlıyorum. Fazla amacını aşan şeyler olduysa özür diliyorum. Kastım hiç kimseye ve hiçbir şeye saygısızlık yapmak değildi, gerçekten hulûsi kalple içimden geleni söyledim.

Teşekkürler, saygılar arkadaşlar. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Önder.