GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SPORDA ŞİDDET VE DÜZENSİZLİĞİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN VE ANAYASANIN 89 UNCU VE 104 ÜNCÜ MADDELERİ GEREĞİNCE CUMHURBAŞKANINCA BİR DAHA GÖRÜŞÜLMEK ÜZERE GERİ GÖNDERME TEZKERESİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:32
Tarih:09.12.2011

CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen 6222 sayılı Yasa'da değişiklik yapılmasına dair 6250 sayılı Yasa daha önce burada görüşülmüştü. O görüşmeler sırasında burada uzun uzun maddeler üzerinde ve tümü üzerinde konuşmalar yapıldı. Aşağı yukarı sayın Genel Kurulun bu konudaki iradesi orada şekillendi, ortaya çıktı ve 6250 sayılı Yasa burada kabul edilerek kanunlaştı, ancak son işlem Cumhurbaşkanlığının, Sayın Cumhurbaşkanının onama aşamasında süreç tamamlanmadı ve tekrar geldi. Adalet Komisyonunda dün görüşüldü ve bugün de Genel Kurul gündemine geldi.

Değerli arkadaşlar, konuyla ilgili -tekrar ediyorum- daha önce uzun uzun konuşuldu. Burada sanıyorum ilginç olan ve iki günden bu yana kamuoyunu yoğun biçimde meşgul eden nokta, Sayın Cumhurbaşkanının bu yasayı tekrar görüşülmek üzere veto edip Meclise geri göndermesidir. Tabii, bundan önceki yasalarda da aynı şekilde benzer uygulamalar olmuş olsaydı bu kadar gündemi işgal etmeyecekti herhâlde.

Değerli arkadaşlar, bunu anlamakta herhâlde zorlanıyor olmamız oldukça normal. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanımız Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, Türkiye'de çok önemli, hatta ulusal çıkarlarımız açısından çok önemli temel kanunlar buradan -hem de mutabakatla değil, sadece Adalet ve Kalkınma Partisinin, iktidar partisinin oylarıyla- çıkıp önüne gönderildiğinde, kamuoyunda uzun uzun tartışıldığında, "Bakın, bu onanırsa Türkiye'nin ulusal çıkarları şu ölçüde ciddi biçimde zarar görür." diye tartışıldığında, "Sayın Cumhurbaşkanı, siz son makamsınız, onaylamayın, bir kere daha Meclise gönderin." dendiğinde, her ne hikmetse Sayın Cumhurbaşkanımız bu feryatlara bugüne kadar kulak vermemişti.

Bakın, mayınlı araziler meselesini hatırlayın. Mayınlı arazilerin yabancılara peşkeş çekilmesiyle ilgili yasa bu şekilde buna tam da örnek olacak bir yasadır, daha sonra Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. O yasada aynı duyarlılığı beklerdik Sayın Cumhurbaşkanından, Cumhurbaşkanlığı makamından; olmadı. Çok uzağa gitmiyorum, çok örnekleri var maalesef -maalesef çok örnekleri var ama çok uzağa gitmiyorum- yakın zamanda; 12 Haziran seçimlerinin hemen öncesinde bu Meclis bir yetki kanunu çıkardı arkadaşlar, Anayasa'nın 91'inci maddesine göre kanun hükmünde kararname çıkarma konusunda bir yetki kanunu çıkardı.

Değerli arkadaşlar, Anayasa'nın Üçüncü Kısım Birinci Bölümü devletin organlarını sayarken "yasama organı" der, Türkiye Büyük Millet Meclisini "yasama organı" diye tarif eder. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama görevi dışında bir de denetim görevi vardır ama temel görevi yasama görevidir. Yasama görevi devredilemez bir yetkidir, devredilemez bir görevdir, devredilemez bir haktır. İstisnai olarak, Anayasa'nın 91'inci maddesinde kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi tanınmıştır ama istisnai durumlarda, acele hâllerde ve kısa sürede sonuçlandırılmak üzere.

Değerli arkadaşlar, 12 Haziran seçimleri öncesinde, bir yetki kanunuyla bütün bir devlet düzenini yeniden şekillendirme imkânı verdi Türkiye Büyük Millet Meclisinin AKP çoğunluğu, tamamı değil. Türkiye Büyük Millet Meclisinin AKP çoğunluğu, bütün bir devlet düzenini yeniden şekillendirme yetkisi verdi. Kime? Hükûmete. Ne zaman? Seçimlerin hemen öncesinde.

Değerli arkadaşlar, oturup düşünmek lazım. Seçimlerin hemen öncesinde bu acele niyeydi? Bakın, bununla Adalet Bakanlığıyla ilgili düzenleme yapıldı, Bayındırlık Bakanlığıyla ilgili düzenleme yapıldı, birçok yeni bakanlık tesis edildi, bakanlıklar bölündü, bakanlıklar kuruldu, il müdürleri, daire müdürleri belirsiz bir şekilde "Benim durumum ne olacak?" diye aylarca bekledi. Bu, bütün devlet sisteminde kadrolaşmanın aracı hâline getirildi.

Değerli arkadaşlar, bir devlet düzeni topyekûn kanun hükmünde kararnameyle şekillendirilemez. Bu, doğrudan doğruya yasama yetkisinin devridir. Bu, doğrudan doğruya? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Şikeye gel, şikeye.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Spora gel.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Hiç rahatsız olmayın. Sizin yetkinizi hatırlatıyorum. Sizin yetkinizi hatırlatıyorum. Kıskançlıkla elinizde tutmanız gereken yetkinizi hatırlatıyorum, hiç rahatsız olmayın.

Değerli arkadaşlar, bir devlet düzeni?

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Yasayla ne alakası var?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Alakasını göreceksiniz yasayla. Neyi görüşüyoruz, göreceksiniz şimdi. Bir devlet düzeni tepeden tırnağa Hükûmetin eline bu şekliyle devredilemez. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin "Ben yasama yetkisini kullanmaktan feragat ediyorum." demesidir, başka bir anlam taşımaz. Şimdi şuraya geleceğim "Ne ilgisi var?" diyorsunuz, oraya geliyorum.

Değerli arkadaşlarım, hadi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde iktidar çoğunluğu parmak hesabıyla "Hükûmet de bizdendir -iyi niyetle söylüyorum yani başka bir sebeple değil- ya, nasıl olsa bizim Hükûmetimiz yanlış yapmaz -iyi niyetle- devlet düzenini yeniden düzenleme ihtiyacı doğdu." diye -iyimser konuşuyorum- bu yetkiyi verdi diyelim ki! Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anayasa'daki kuralları uygulamak ne kadar göreviyse Cumhurbaşkanının da Anayasa'ya uygunluk konusunda hassasiyet göstermesi en az o kadar önemli bir görevidir.

Değerli arkadaşlar, o Yetki Kanunu gittiğinde, o zaman da bu Yetki Kanunu'nun onaylanmaması konusunda aynı hassasiyeti görmek isterdik ama Sayın Cumhurbaşkanı bir devlet düzenini tepeden tırnağa şekillendiren, hem de seçim öncesinde şekillendiren, hem de bir daha iktidara gelip gelmeyeceği dahi belli olmayan Parlamentonun, görev süresi sona eren Parlamentonun verdiği Yetki Kanunu'nda maalesef aynı hassasiyeti göstermedi. Şimdi, 6250 sayılı Yasa görüşülürken burada ağırlıklı bir mutabakat sağlandı. Bu ağırlıklı mutabakat? Sadece bir grup buna katılmadığını beyan etti, saygı duyarız ama geri kalan grubun ağırlıklı mutabakatıyla onaylandı ve Sayın Cumhurbaşkanımız, affınıza sığınıyorum, Cumhurbaşkanı olduğunu hatırladı.

Değerli arkadaşlar, bunu anlamak mümkün değil. Tabii, hâl böyle olunca kamuoyunda, basında günlerce bunun konuşulmasından daha doğal bir şey yok. Vatandaş şunu merak ediyor: "Bunun arka planında ne var?" Bu Meclisin yasayı geçirmesinin arka planını değil, "Bugüne kadar hassasiyet gösterilmeyen konularda bugün Cumhurbaşkanlığı makamının bu kadar hassasiyet göstermesinin arka planı nedir?" diye merak ediyor. "İktidar partisindeki, iktidar çoğunluğundaki bu çatlamanın sebebi nedir?" diye merak ediyor.

Değerli arkadaşlar, tabii, bunu izah edecek, bunu anlatacak durumda olan biz değiliz; bunu, ilgili arkadaşlarımız bu konuda düşüncelerini beyan edeceklerdir.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu Yasa, 6222 sayılı Yasa yani tartışmanın başındaki Yasa "Şike Yasası" diye tabir edilen Yasa, 14 Nisan 2011 tarihinde çıkıyor. Şimdi, sözü edilen, Sayın Cumhurbaşkanının fezlekesinde de bahsettiği "Kişiye özel kanun çıkarılmıştır intibaı yaratılıyor." dediği soruşturma, yani hep o bildiğimiz şike soruşturması, 10 Aralık 2010'da başlamış. Basına yansıdı bunlar, teknik takipler 10 Aralık 2010 tarihinde başlamış yani Yasa'nın çıkmasından yaklaşık beş ay önce, dört buçuk ay önce teknik takip başlamış. Bununla ilgili suç işlenmiştir, işlenmemiştir; orasını bilemem, soruşturması devam ediyor, onunla da meşgul değilim ama bununla ilgili dinlemeler var, kayıtlar alınıyor, o ona şunu söylemiş, bu buna bunu getirmiş, işte, bugün o ortaya serilen olaylar yaşanıyor, dört buçuk ay olmuş, Şike Yasası 14 Nisanda çıkıyor! O ana kadar operasyon yapılmıyor, o ana kadar bekleniyor, o ana kadar Türk Ceza Kanunu'nda buna ilişkin bir düzenleme yok. 14 Nisan 2011'de, soruşturma devam ederken şikeyle ilgili bu Yasa çıkıyor.

Arkasından, devam ediyor teknik takipler, soruşturmalar, düğmeye basıldığı tarih 20 Temmuz 2011. Niye? Çünkü 12 Haziranda seçimler var. Seçimlerden önce böyle bir düğmenin nerenin sigortasını attıracağı belli değil, hangi sigortayı attıracağı belli değil belli ki ve yine basına yansıdığı kadarıyla, bu konuyla ilgili daha önceden Sayın Başbakana brifing veriliyor operasyona başlanmadan önce. O brifingler verildikten sonra operasyona başlanıyor ve işte ortaya çıkan tablo bu.

Değerli arkadaşlar, kişiye özel düzenleme ne zaman yapılır, nasıl yapılır, ben bunu bilemem, bizim grubumuzun da bunu bildiğini zannetmiyorum. Kişiye özel düzenlemeler bizim tecrübemizde yoktur, biz öyle bir tecrübeye sahip değiliz ama -daha önce de dile getirildi- bu Genel Kurulda AKP İktidarının çoğunluğuyla, maalesef, kişiye özel düzenlemeler bizim Parlamento tarihimizde yaşanmıştır ve bugün?

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Sizin de desteğiniz var.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - O, demokrasiyi yerleştirme açısından bir adımdı, o başka bir şey. O başka bir şey, onun biliyoruz ne olduğunu. O başka bir şey.

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) - Desteklediler de ne oldu yani?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - O sizin Sayın Tayyip Erdoğan'ın Başbakan yapılmasını söylüyor, siz rahatsız olmayın, destek verin bana. Onu söylüyor, buradan kastettiği şey. Orada Türkiye demokrasisi için attığımız önemli bir adımdır, onun ne olduğunu biz biliyoruz. Keşke o olgunluğa şimdi siz de sahip olabilseniz de 8 tane tutuklu milletvekili için bunu yapabilseniz, Parlamentonun bu iradesini sağlayabilseniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, sabrınızı daha fazla zorlamayacağım, sadece şunu söylüyorum: Biz, Sayın Cumhurbaşkanının, en azından bu olayla ilgili, Cumhurbaşkanlığı makamının yetkilerini hatırlamış olmasından dolayı memnunuz ve mutluyuz. Biz, bu yasayla ilgili, Adalet Komisyonunda yine daha önceki imzamızın arkasında durduk ve yine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu değişikliğe, bu yasaya aynı şekilde kabul oyu vereceğiz ve bundan sonraki arzumuz, dileğimiz şudur: Sayın Cumhurbaşkanının ve bütün Parlamento çoğunluğunun Türkiye'de terör tarifiyle ilgili de aynı duyarlılığı göstermesi, demokratik açılımlarla ilgili de aynı duyarlılığı göstermesi, tutuklu milletvekilleriyle ilgili de aynı duyarlılığı göstermesi. Parlamentoda millî iradenin tam olarak teessüs etmesi açısından da aynı duyarlılığı göstermesini arzu ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tezcan.