Konu: | Genel Kurulda "Başkan" sıfatıyla ilk kez bulunuyor olması nedeniyle konuşması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 97 |
Tarih: | 17.06.2025 |
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer milletvekilleri, Başkan sıfatıyla ilk kez sizlerle buluşuyorum. Bu onurlu sorumluluğu üstlenmemi sağlayan partime ve siz değerli milletvekillerine şükranlarımı sunuyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
Bu Meclis bir savaşın ardından değil savaşın tam orta yerinde kuruldu. O nedenle bu çatı, kutsal bir çatıdır. Bu vesileyle demokratik ve laik cumhuriyetimizin en önemli kurumu olan Meclisimizin kurucusu ve ilk Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Birinci Meclisten ve bugüne kadar görev yapmış milletvekillerinden aramızdan ayrılanları rahmetle anıyor, hayatta olanlara sağlık ve huzur dolu bir yaşam diliyorum.
Meclisimiz tarihi boyunca ardında demokratik birikimler bıraktığı gibi, yüz beş yıllık tarihi boyunca dramatik olayların da yaşandığı bir yer olmuştur. Ne yazık ki bu dönemde de acı kayıplar yaşadık. Değerli Milletvekilimiz Hasan Bitmez, bu kürsüde, tarihin gördüğü en büyük zulümlerden birine maruz kalan Filistin halkının acılarını dile getirirken hayata veda etti. İşgalci, saldırgan, katliamlarında dur durak bilmeyen, Orta Doğu'yu âdeta bir yangın yerine çeviren Netanyahu'yu ve iş birlikçilerini lanetliyordu. Sözlerinde büyük bir samimiyet, yüreğinde derin bir hüzün vardı; kürsüde diline söz geçirdi ama kalbine söz geçiremedi ve aramızdan ayrıldı.
Bu koltuğa her oturuşunda esprileriyle, hitabetiyle, kendine has tarzıyla iz bıraktı Sırrı Süreyya Önder; sanatçı kişiliğinin yanında ömrünü barışa adamıştı, o âdeta barışın büyükelçisiydi.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi "barış" sihirli bir sözcüktür ve hangi dilde söylenirse söylensin o dilin en kutsal sözcüğüdür. Barış, savaşın, şiddetin ve silahın panzehridir. Sırrı Süreyya Önder, barışı savunanların tarihe derin bir iz bıraktığını bizlere bir kez daha gösterdi. İnanıyorum ki kendisi gitti ama ruhu bir barış güvercini gibi bu çatı altında olacak ve umuyorum ki Sırrı Süreyya Önder'in barış çabaları önümüzdeki süreçte hepimizin ortak çabası olacak.
Yakın zamanda bir büyük üzüntü daha yaşadık. Manisa'mızın değerli evladı, Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek'in vefatı tüm Türkiye'yi yasa boğdu. Manisa halkı âdeta sel olup cenazesine aktı. En uzaktakinden en yakınına varıncaya kadar tüm Türkiye büyük bir hüzünle Ferdi Zeyrek kardeşimizi uğurladı ve gördük ki milletin güçlü bir sağduyusu ve derin bir vicdanı vardır. Milletin vicdanını kamplaşmayla, kutuplaşmayla teslim almak mümkün değildir.
Başta andığım bu kıymetli insanlar olmak üzere Yaşar Kemal'in de söylediği gibi: "O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler." Bu iyi insanlar ile milletin temsilcisi olmuş ve bugün aramızda olmayan tüm kayıplarımızı rahmetle, saygıyla anıyorum.
Değerli milletvekilleri, biliyoruz ki bizi bu çatı altında birleştiren güç milletin egemenliğidir, milletin iradesidir. Halkın iradesinin hayat bulduğu, farklı seslerin ve düşüncelerin istişare edilerek milletin ortak geleceğinin oluşturulduğu yerdir ancak bu iradenin en temel dayanaklarından biri olan temsiliyet hakkı bu dönemde ciddi bir ihlale uğramıştır. Halkın oylarıyla seçilen Can Atalay'ın hâlâ cezaevinde tutulması çok açık bir Anayasa ihlalidir. Dört duvar arasında tutuklu olan sadece Can Atalay değil, ona oy veren 75 bin Hataylı vatandaşımızın iradesidir. Milletin kayıtsız şartsız temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuda üzerine düşen görevi yerine getirmeli ve bu hukuksuzluk ortadan kaldırılmalıdır.
Bugün millî iradenin ihlali söz konusu olduğunda yalnızca bu örneklerle sınırlı olmayan bir tabloyla karşı karşıyayız. Seçimle göreve gelmiş yerel yöneticilere uygulanan hukuk dışı uygulamalar, kayyum atamaları halkın iradesine duyulan güveni sarsmakta, demokrasimizin işleyişini tehdit etmektedir. Hukukun üstünlüğü, adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi gibi evrensel hukuk ilkeleri hiçbir şekilde göz ardı edilemez. Milletin seçtiklerine duyulan saygı demokrasimizin en temel gereğidir ve bu Meclis bu gerçekliği savunmalıdır. Unutulmamalıdır ki bu Meclis sadece yetki veren değil yetkiyi denetleyen bir kurumdur. Halk iradesi, hukukun üstünlüğü ve eşit vatandaşlık ilkeleri cumhuriyetimizin temelidir. Cumhuriyetimizin 2'nci yüzyılında gençlerimizin geleceğe umutla baktığı, kadınların özgürce yaşam sürebildiği, çalışanların haklarını alabildiği, doğanın ve insanın korunduğu bir Türkiye için hep birlikte emek harcamalıyız. Demokrasi, yalnızca çoğunluğun yönetimi olarak görülmemeli; demokrasi, azınlıkların da hakkını korumayı bilen bir erdem rejimidir. Bu Mecliste söz ne kadar özgürse halk o kadar güvende olur. Bu kürsüde sözler ne kadar çoğulsa Türkiye o kadar özgür olur. Siyaset ancak hakikate sırt çevirmediği sürece halk nezdinde karşılık bulur.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da cumhuriyet değerlerine, insan haklarına, hukuka, adalete, demokrasiye ve eşitliğe tavizsiz bir şekilde taraf olacağım. Ancak Başkan Vekili sıfatıyla yürüteceğim tüm çalışmalarda, her siyasi görüşten milletvekillerimizin söz hakkını özgürce kullanabildiği, düşüncelerini rahatlıkla ifade edebildiği, çoğulculuğu esas alan bir çalışma iklimi oluşturmaya özen göstereceğim. Çoğulculuğun bu çatı altında korunması, halkın iradesinin tecelli etmesi Türkiye Cumhuriyeti'nin ilerleyebilmesinin garantisidir. Görevimi yürütürken İç Tüzük'e ve evrensel hukuk ilkelerine bağlı kalacağım, adaletle ve Meclisimizin tarihine yakışır bir ciddiyetle görevimi yerine getireceğim.
Bu duygu ve düşüncelerle Meclisimizin tüm çalışmalarının ülkemizin ortak yararına hizmet etmesini diliyor, hepinizi bir kez daha sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)