GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:98
Tarih:18.06.2025

KAYIHAN PALA (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, Değerli Divan üyeleri; yeni görevlerinizde başarılar diliyorum.

Ben, üniversitelere rektör atanması sürecinin yanlışlığıyla ilgili konuşacağım. Önce sizi 1924'e göndereyim: Türkiye'de, 1924 yılında darülfünun rektörü öğretim üyeleri tarafından seçiliyor, sonra 1933 reformu, 1980 askerî darbesine kadar bu ülkede rektörler seçimle işbaşına geliyor. 80 darbesinden sonra Anayasa’nın bazı hükümleri ve 2547 sayılı Yasa'ya göre, hepimizin bildiği gibi, öğretim üyeleri 6 adayı belirliyor, YÖK bunu 3'e indiriyor, daha sonra Cumhurbaşkanı tarafından bir atanma süreci gerçekleştiriliyordu. Ne zamana kadar? FETÖ kalkışmasına kadar. FETÖ kalkışmasından sonra, 2016 yılında bir KHK yayımlandı ve öğretim üyelerinin rektör belirlenme süreçlerindeki rolü ortadan kaldırıldı. YÖK 3 aday belirlemeye başladı, Cumhurbaşkanı bu adaylar içerisinden birisini atamaya başladı. Ne zamana kadar? 2018 yılına kadar. 2018 yılında Sayın Cumhurbaşkanı YÖK'ün 3 aday belirlemesini de ortadan kaldıran bir KHK'yle doğrudan kendisi rektör atamaya başladı. 2024 yılında Cumhuriyet Halk Partisinin başvurusu üzerine altı yıl aradan sonra Anayasa Mahkemesi bu hükmü iptal etti ve on iki aylık bir süre verdi Meclise yeni bir yasal düzenleme yapması için. Bu yasal düzenleme süresi geçti biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde ve bu bir yıllık sürede Sayın Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bu kural üzerine 60'tan fazla rektörü atadı.

Bakın, Anayasa’nın 130'uncu maddesi çok açık, aynen okuyorum: "Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre rektörler Cumhurbaşkanınca seçilir ve atanır." Dolayısıyla burada bir seçim ve atama sürecinin birlikte olacağı Anayasa'da hükme bağlanmış. Bugün buraya getirilen kanun içerisinde rektörlerin yalnızca Cumhurbaşkanı tarafından atanması açıkça Anayasa'ya aykırıdır, yeniden Anayasa Mahkemesine gidilecek ve bu kural iptal edilecektir. (CHP sıralarından alkışlar)

Ayrıca şunu söylemek gerekir: 2016'dan sonra Sayın Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektörlerin performansı ortadadır. Dün değerli meslektaşım burada tek tek isim vererek zamanı yettiğince ne kadar kötü bir performans olduğunu ortaya koydu. Bir tanesini söyleyeyim, tek ölçüt değil ama: Bugün ülkemizdeki rektörlerden bazılarının H-İndeksi 1, bazılarının 2, bazılarının 3; örneğin Uludağ Üniversitesi rektörü gibi. Yani gerçekten H-İndeksi bu kadar düşük insanlarla bu süreci yönetmeye çalışmak yükseköğretim konusunda bir ilerlemeyi asla hedeflememek anlamına geliyor.

Değerli milletvekilleri, bakın, burada uluslararası endeksler tarafından ortaya konan bir gerçeklik var: Türkiye'de akademik özgürlük 1973 ile 2023 arasındaki elli yılda korkunç gerilemiş, bütün ülkelerin gerisine düşmüşüz. Şu anda akademik özgürlükteki düzeyimiz maalesef Afganistan'la aynı düzeyde. 2000'li yılların başında akademik özgürlük açısından dünyada ilk 60 ülke arasında olan Türkiye'de artık bunlar çok geride kalmış durumda. Şu anda akademik özgürlük açısından dünya sıralamasında 160 ülkenin gerisindeyiz, bir sıralamaya göre 166'ncı sıradayız; bunlar utanç verileridir. Bakın, URAP dünya sıralaması ölçütlerine göre -ülkemizin önde gelen üniversitelerinden söz ediyorum- Hacettepe, İTÜ, ODTÜ, Ankara, İstanbul ve Boğaziçi -bilmiyorum görebiliyor musunuz- şuradaki en büyük geriye gidiş Boğaziçi Üniversitesini gösteriyor ama bütün güzide üniversitelerimizde geriye gidiş var. Öyle ki Boğaziçi Üniversitesinden örnek vereyim: 2014-2015 döneminde URAP dünya sıralamasında 575'inci olan Boğaziçi, tam 820 sıra gerileyerek 2023-2024'te 1.395'inci sıraya gerilemiş. Değerli milletvekilleri, bu utanç verici bir düzeydir. Artık bir rektör atamasından değil, kendileri yüksek liseye dönüştürülmüş kurumlara bir müdür atanması sürecinden maalesef söz etmek durumundayız. Türkiye eğer yükseköğretimde gerçekten bilimsel düzeyi yüksek bir ülke konumuna gelmek istiyorsa bir an önce yükseköğretimi düzenlemeli ve rektörleri mutlaka seçimle iş başına getirecek bir düzeni hayata geçirmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

KAYIHAN PALA (Devamla) - Bazı sorunlar: Örgütsel özerklik yok, akademik özgürlük yok, Türkiye'deki benzer atama sistemi Avrupa'da hiçbir ülkede yok, rektör olabilmenin bilimsel koşulları yok; akademik ünvanların alınmasıyla ilgili doçentlik sınavlarındaki sıkıntılar gibi çok ciddi sorunlar var, alan dışından görevlendirmeler var. Değerli milletvekilleri, bir hukuk fakültesi açılıyor, hukuk fakültesi dekanı hukuk eğitimi almamış. Gerçekten bu kabul edilebilir mi? Yani insan bunu söylerken bile gerçekten nasıl böyle bir şey olabilir diye hayretle bu cümleleri aktarmak zorunda kalıyor. Siyasi baskı var ve bilim akademisi raporlarına bakın, askerî cunta dönemini andıran müdahaleler var; barış imzacıları örneğinde olduğu gibi akademisyenler hedef alınıyor, bilimsel erozyon var ve üniversiteler dünya sıralamasında geriliyor. Mutlaka rektörlerin seçimle işbaşına getirileceği bir sistemi kurmak zorundayız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)