GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:98
Tarih:18.06.2025

MUSTAFA BİLİCİ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşmekte olduğumuz 212 sıra sayılı Kanun Teklifi ne yazık ki bir kez daha Meclisin yasama işlevinin nasıl etkisizleştirildiğini gözler önüne sermektedir. Elimizde tuttuğumuz bu kanun teklifi tipik bir torba kanundur. Onlarca farklı kanunda onlarca farklı alana dair değişiklik bir araya getirilmiş, milletvekillerinin bunları sağlıklı biçimde incelemesi, tartışması, değerlendirmesi imkânsız hâle getirilmiştir. Daha da vahimi bu teklif yine ve yeniden sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmüştür. İçeriğinde spor hukuku, yerel yönetim hukuku ve yükseköğretim gibi uzmanlık gerektiren konular yer almasına rağmen ilgili tali komisyonlara sevk edilmemiştir. Böylece Meclisin denetim ve müzakere işlevi devre dışı bırakılmış, yasa yapma süreci Cumhurbaşkanlığından gelen metinlerin el kaldır-indir yöntemiyle geçirilmesine indirgenmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi bu torba teklifin içinde yer alan 3 düzenlemeye yani 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanunu'nda, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nda ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nda yapılan değişikliklere birlikte bakalım.

İlk olarak 7258 sayılı Kanun'daki değişiklikle Spor Toto Teşkilat Başkanlığının bayilik verme ve ruhsatlandırma yetkilerinin özel hukuk tüzel kişilerine devri öngörülmektedir. Özel hukuk tüzel kişilere devirle birlikte artık kamu eliyle yürütülmesi gereken bu görev ticari şirketlere ihale edilebilecektir. Bu ne demektir? Bu, kamu hizmetlerinin piyasaya açılması demektir. Kamu gücü kullanılarak sağlanan lisans ve ruhsatlama işlemleri Anayasa’nın 128'inci maddesine göre yalnızca kamu görevlileri eliyle yürütülmelidir. Bu düzenleme kamu hizmetinin özelleştirilmesi anlamına gelmektedir. Oysa, bahis ve şans oyunları sektörü sadece ekonomik değil aynı zamanda sosyal, kültürel ve ahlaki sonuçlar doğuran bir alandır. Bu alanda kamu kontrolünün zayıflatılması istismara, yolsuzluğa ve kayıt dışılığa kapı aralayacaktır. Ayrıca, bu değişiklikle birlikte ruhsatlandırma süreçlerinde şeffaflık ve denetim mekanizmaları iyice bulanıklaştırılmakta, hangi özel şirketlerin bu yetkileri kullanacağı, hangi kriterlerle seçileceği, denetimin nasıl yapılacağı belirsiz hâle getirilmektedir. Bu ise keyfîliğe ve rant odaklı uygulamalara davetiye çıkaracaktır.

Gelelim 5393 sayılı Belediye Kanunu'nda yapılan değişikliğe. Bu değişiklikle, bir yerleşim yerinde mahalle kurulması, kaldırılması ya da sınırlarının değiştirilmesi için artık sadece İçişleri Bakanlığının teklifi yeterli olacak ve nihai karar Cumhurbaşkanlığınca verilecek. Şimdi soruyoruz: Bu ülkenin mahallelerini Ankara'daki bir bürokrat mı bilir yoksa orada yaşayan halk mı? Bu yetkinin tek merkezde toplanması yerel yönetimlerin idari özerkliğine doğrudan bir müdahaledir. Anayasa’nın 127'nci maddesi yerel yönetimlerin karar alma süreçlerinde merkezî idarenin vesayet yetkisini sınırlandırmıştır. Bu düzenleme ise o vesayeti azami seviyeye çıkarmaktadır. Üstelik mahalle sınırlarının belirlenmesi sadece idari değil, aynı zamanda siyasal bir meseledir. Seçim çevreleri, hizmet götürme sınırları, bütçe planlaması bu sınırlara göre yapılmaktadır. Merkezî idarenin yani yürütmenin bu konuda sınırsız yetkiyle donatılması, siyasi mühendislik operasyonlarının önünü açmaktadır. Bu teklifin altında yerel yönetimlerin güçlendirilmesi değil, yerelin denetlenmesi, merkeze bağlanması ve siyasallaştırılması amacı yatmaktadır.

Ve son olarak en çok tepki çeken düzenlemelerden biri olan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'ndaki değişikliğe gelelim. Bu değişiklikle Yükseköğretim Yürütme Kurulu üyelerinin tamamı artık Cumhurbaşkanı tarafından atanacaktır. Peki, bu ne demektir? Bu, üniversitelerin bilimsel ve idari özerkliğinin ortadan kaldırılması demektir. Bu, üniversitelerin akademik kadrolarının ve karar alma mekanizmalarının yürütmeye bağlanması demektir. Bu, akademik özgürlüğe vurulmuş bir darbedir. Unutmayalım ki üniversiteler sadece eğitim kurumları değil aynı zamanda düşüncenin özgürce geliştiği, eleştirel aklın üretildiği, toplumun geleceğini şekillendiren yapılardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkürler, ilave süre vermiyorum.

MUSTAFA BİLİCİ (Devamla) - Peki, teşekkür ederim. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)