GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:101
Tarih:25.06.2025

MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) - Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin 5'inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Hemen hemen her kanunda olduğu gibi, ismiyle müsemma olmayan bir kanun teklifini görüşüyoruz. Kanun teklifinin ismi "iklim" olsa da içerik bakımından ticaret kanunudur. Hükûmet için değişen iklim, bozulan ekolojik denge, betonlaşan tarım arazileri, çok ciddi seviyede yaşanan kuraklık hiç önemli değil. Yapılan kanunlarda öncelik insan ve doğa değil para ve güç olacak.

Sayın milletvekilleri, kanun yapıcılar da buradayken bir soru sormak istiyorum: 20 Şubat günü Meclise sunulan kanun teklifi 26 Şubatta Komisyonda kabul edildi. Kabul edildikten sonra sivil toplum kuruluşları teklife karşı imza kampanyası düzenledi, binlerce imzaya ulaşıldı ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu buna destek verdi. "Acaba bunlar ne diyor, neden karşı çıkıyor?" dediniz mi? Marjinal grupları kastetmiyorum ancak kanun teklifine karşı çıkan bilim insanlarını, önemli STK'leri neden, niçin dinlemiyorsunuz? Dinlemeyecekseniz bu kadar STK'ye, onca yetişmiş bilim insanlarına ne gerek var? Tarım arazilerini betonlaştırıyorsunuz, doğaya karşı savaşıyorsunuz. İlim bilim desen zaten Hak getire. Biz ne desek boş, kime ne anlatıyoruz ki.

Değerli milletvekilleri, 2021'de Paris Anlaşması onaylandı. Ülkemizin ilk iklim kanunu 2025'te geldi. Bu kadar süre geçmesine rağmen kanun teklifi iklim adaleti sağlamaktan çok uzak. "İklim adaleti" diyoruz ama vatandaş diyor ki: "Hangi adalet sağlandı ki iklim adaleti de sağlansın." Mevcut sistemde gelir, servet ve kaynak dağılımı adaletsiz iken iklim felaketlerinin bu adaletsizliği daha da derinleştireceği açıktır. Üretilen "emisyon ticareti" gibi çözümler yeni piyasalar yaratırken kırılgan topluluklara ve bölgelere net çözüm sunmamaktadır. Toplumsal ve iklimsel adaletsizliğin birbirini tetiklediği ve derinleştirdiği göz önünde bulundurulmalıdır. İklim adaletinin tüm ekosistemi kapsayan bir kavram olduğu unutulmamalıdır. Tarihî eserler ve kültürel mirasımız için iklim adaletinin sağlanması gerekmektedir, aksi takdirde iklim kriziyle mücadele ederken adaletli bir dünya yaratma fırsatı kaçırılmış olacaktır.

Değerli hazırun, sadece iklim ve çevre politikalarını değil; ekonomi, sanayi, eğitim, istihdam piyasaları, vergi, dış ticaret, sosyal koruma politikalarını da kökünden değiştirmemiz gereken bir iklim çağına, yeni bir iklim rejimine giriyoruz. İklim krizinin etkileri her yönüyle değerlendirilerek turizm yatırımları çeşitlendirilmelidir. Mekânsal olarak dağılımının sağlanması ve alternatif turizm çeşitleri çoğaltılmalıdır. Doğa ve çevreyle uyumlu, ekolojik dengeyi gözeten, bizden sonraki nesillere yaşanılabilir bir Türkiye bırakmak ana hedefimiz olmalıdır. Dünyada çevre koşulları ve iklim değişikliği konusunda artan hassasiyet ülkemiz için önemli bir fırsata dönüşebilir. Doğru yatırımlarla yeşil dönüşümün kazanan ülkesi olmalıyız. Bunu sağlayabilmemiz için firmalarımızı yeşil dönüşüme hazır hâle getirmeliyiz. Firmalarımızın yeşil dönüşüme uyumunu sağlayalım diyeceğim ama Ankara'da, ülkemizin başkentinde internet altyapısı olmayan sanayi bölgeleri var. Yeşil dönüşümü iktidarın iyi kavraması gerekiyor. Doların yeşiline, şehit kanlarıyla sulanmış aziz vatanın yeşilliklerini heba etmeyin.

Sayın milletvekilleri, doğal ormanların zenginliğinin artırılması gerekirken, ormanları katlederek zenginleşenlerin sayısı artmaktadır. Defalarca söyledik, doğayla savaşırsan tabiat intikamını alır; bu, kazananın dahi kaybedeceği bir savaştır.

Sayın milletvekilleri, sürdürülebilir tarım ve gıdaya kesintisiz erişimi millî güvenlik meselesi olarak görmemiz gerekiyor. İklim dostu tarım uygulamalarının artırılmasına yönelik destek ve teşvik sistemleri günümüz şartlarına uygun şekilde düzenlenmelidir. Tarım 4.0 yurdun her yerinde uygulanmalıdır. Teknolojik gelişimi ve dönüşümleri eğitimli, nitelikli iş gücüyle desteklemeliyiz. Bunun için bölgelere tarım meslek liseleri kurulmalıdır. Coğrafi özelliklere, tarım ve bitki çeşitliliğine göre tarım meslek liselerinin müfredatı belirlenmelidir. Müfredatın içeriği, en etkili öğrenme yöntemi olan yaparak ve yaşayarak olmalıdır. Bundan sonraki yapacağımız kanunların zengin ve çıkar odaklarının değil, halkın ve hakkın kanunu olması ümidiyle yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)