| Konu: | İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 25.06.2025 |
YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz İklim Kanunu Teklifi'nin 6'ncı maddesi üzerine İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Meclise "İklim Kanunu" adıyla getirilen bu teklif aslında bir karbon piyasası düzenlemesidir. Doğayı değil dövizi, çevreyi değil sermayeyi, yerli üreticiyi değil küresel sermayeyi gözeten bir düzenlemedir. Kanunun özü, karbon salımına para ödenerek izin verilmesini ve bu yolla emisyonun ticarileştirilmesini öngörmektedir. Yani bu bir iklim yasası değil, karbon ticareti yasasıdır. Üstelik bu yaklaşım sadece içeriğiyle değil, hazırlanış süreciyle de sorumluluktan uzaktır.
Yasa teklifinin komisyon süreci başlı başına bir usul faciasıdır. Tali komisyonlar toplanmamış, sivil toplum dinlenmemiş, Meclis yine işlevsiz bırakılmıştır. Teklif sahipleri ortada yoktur; savunmayı milletvekilleri değil, atanmış bürokratlar yapmıştır.
Meclise bir dayatma olarak sunulmuş bu teklif, iki ay önce kamuoyunun ve muhalefet olarak bizlerin haklı tepkisiyle karşılaşmıştır, sonucunda da geri çekilmiştir fakat bugün en küçük bir değişiklik dahi yapılmadan, komisyonlarda yeniden değerlendirilmeden aynen Genel Kurula getirilmiştir. Bu durum ne demokratik teamüllerle ne de Meclisin saygınlığıyla bağdaşmaktadır. Meclisin denetim ve değerlendirme işlevi yok sayılmış, halkın hassasiyetleri hiçe sayılmıştır.
Değerli milletvekilleri, Paris İklim Anlaşması imzalanırken bu anlaşmanın tüm yönleri Türkiye ölçeğinde tartışılmış mıdır; tarım, sanayi, hayvancılık üzerindeki etkileri incelenmiş midir; küresel iklim politikalarının altında yatan ekonomik ve siyasi çıkar çatışmaları dikkate alınmış mıdır? İklim değişikliği artık sadece çevre değil egemenlik meselesidir. Bugün, burada "Öyle uygun görülüyor." diye önümüze konulan her teklifi kabul etmemiz mümkün değildir. Biz, Türkiye'nin egemenliğini, üreticisini, çiftçisini, sanayicisini, uluslararası dayatmalara feda etmeyeceğimizi açıkça ilan ediyoruz. Peki, bu karbon piyasası sistemi ne öngörmektedir? Büyük sanayi karbon salımını sürdürecek, karşılığında ödeme yaparak temiz sayılacaktır; küçük üretici ise bu maliyeti taşıyamayacak, sistem dışına itilecektir. Etki analizi yapılmamış, bölge eşitsizlikleri dikkate alınmamıştır; üreticiye, çiftçiye, sanayiciye bu dönüşümün nasıl yapılacağı hiç sorulmamıştır. Peki, sonuç ne olacaktır? Sağlanan karbon tahsisleri belirli sermaye çevrelerine avantaj sağlayacak, piyasa daha da tekelleşecek, üretim maliyetleri artacak ve küçük işletmeler bir bir düşecektir.
Özetle bu yaklaşım, iklimi değil rantı, dönüşümü değil tekelleşmeyi hedeflemektedir. Ayrıca, bu teklif ne tarım politikasıyla ne enerjiyle ne su yönetimiyle ne de doğa temelli çözümlerle bir bütünlük içindedir; sadece kâğıt üstünde sıfır emisyon hedefini tutturmaya çalışan, sahada değil sadece borsada etkili olacak bir metindir. Çevre politikasının piyasa aklıyla değil kamu yararı ve sosyal adalet ilkeleriyle yürütülmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz. Türkiye'nin ihtiyacı olan şey; gerçekçi, bütüncül, üreticiyi ve egemenliği önceleyen dayatmalarla değil akılla ve yerli iradeyle şekillenen bir çevre politikasıdır.
İYİ Parti olarak bu sorumlulukla hareket ediyor, bu dayatmacı ve eksik teklifi reddediyor, Genel Kurulu ve bunlara sessiz kalmayacak aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)