GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:101
Tarih:25.06.2025

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

Evrilip çevrilip yine önümüze gelen İklim Kanunu Teklifi. Üstelik de büyük bir tepkiyle karşılanan ve geri çekilen, "Tekrar değerlendireceğiz." denilen İklim Kanunu Teklifi yine virgülü değişmeden önümüze geldi. Peki, bu İklim Kanunu Teklifi'nde amaç ne? Bir sürü süslü laf, süslü kavram içinde aslında bütün omurgasını veren Emisyon Ticaret Sistemi kanunu olması yani karbon piyasasının düzenlenmesi meselesi. Bakın, ne diyor teklifte? Birçok şey söyledikten sonra "Ayrıca ülkemizdeki başta kamu kurumları olmak üzere özel sektör tarafından gerçekleştirilecek yatırımlara dayanarak oluşturacak olan iklim modelleri çalışması..." Bir de "İklim dirençliliğini artıracak." diye dalga geçen bir kanun teklifi önümüzde. Ve burada, kanun teklifinin bütün özü: "Sen karbon salımı yapabilirsin, doğayı kirletebilirsin, yeter ki paranı öde." "Paran çoksa çok kirletebilirsin." kanun teklifiyle önümüze gelmiş durumda.

7'nci maddede ise İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu öneriliyor. Bu Koordinasyon Kurulu da valiliğe bağlı ve bu Koordinasyon Kurulunun nasıl işleyeceğini geçmiş örneklerden de biliyoruz biz. Asla orada yaşayanların fikirleri alınmadan, bilim insanlarının fikirleri alınmadan, ekoloji örgütlerinin fikirleri alınmadan, eylem, plan, programlar açıklanacak valinin emriyle; vali Cumhurbaşkanlığına bağlı olacak. Dolayısıyla bütün o maden kanununda -yine geri çekilen, muhtemelen bir süre sonra yine önümüze gelecek kanun teklifinde- olduğu gibi, ekolojiyi korumak, iklim değişikliği üzerine tedbirler almak falan filan, asla bu İklim Kanunu Teklifinin derdi değil. Peki, "Aslında. biz neye odaklanmalıyız?" diye baktığımızda, "Ne oluyor bu iklim değişikliği?" diye baktığımızda, mesela, Batı Karadeniz ormanlarında hortumlar çıkıyor, 2023'te binlerce ağaç yıkıldı hortumlar nedeniyle. Ne oluyor? Beş yılda düşen yağış yirmi dakikada düşüyor, seller oluyor. Mesela, 2019'da üstelik de finansmanını Avrupa Birliğinin yaptığı bir program vardı, Çevre Bakanı Murat Kurum dedi ki: "Biz bu programı 2019'da Karadeniz'e özel hayata geçireceğiz, acil eylem planı yapacağız bunları." Ondan sonra, tam iki yıl sonra büyük seller oldu; Batı Karadeniz'de 228 kişi yaralandı, 98 kişi öldü sellerde. Peki, bu kanun tekliflerinde bunları görüyor muyuz? Tabii ki görmüyoruz. Sonra -çok dikkat çekici- mesela, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Bartın Üniversitesi defalarca raporlar yayınlamış yapılacaklar üzerine ama kulaklar tabii ki tıkalı çünkü bütün amaç, dediğim gibi, burayı da piyasaya açmak, burayı da yandaş şirketlere kazanç hâline getirmek.

Bakın, bu iklim değişikliğinin ne kadar ilginç sonuçları var. Bu ormansızlaştırma nedeniyle kemirgenleri tüketen hayvanların nesli azalıyor, sayıları düşüyor. Sonra, bu kemirgenlerde konaklayan kenelerin nüfusu artıyor, aynı zamanda küresel ısınma nedeniyle sıcaklık artıyor, her 1-2 derecelik sıcaklık artışında kene popülasyonu 5-6 kat artıyor. Bunu niye anlatıyorum? Son dört gün içinde Yozgat, Gümüşhane, Sivas'ta 5 kişi kene ısırması nedeniyle hayatını kaybetti. Hemen hemen her gün bunu görüyoruz ama bunlar, oradaki vatandaşın yaşamı hiçbir şekilde önemli olmadığı için buna ilişkin herhangi bir şey görmek mümkün değil. Mesela, ben sormak istiyorum: Sel felaketleri, orman yangınları defalarca karşımızdayken hiçbir yasada "Biz orman yangınları için şu kadar helikopter aldık, biz sellerin önlenmesi için bu kadar tedbir aldık." diye tek bir satır duymak mümkün değil. Yangın mevsimi geliyor, yine gözlerimizin önünde ormanlar yanacak ama bu, yandaş şirketler için tabii çok iyi, güzel bir şey; "Hazır, ormanlar yandı, hadi madenlere orayı açalım." deyip bir de oradan, felaketin üzerinden bir daha kazanç sağlayacaklar.

Şimdi, gelelim vekili olduğum İstanbul iline. İstanbul ilinde ne oluyor? İstanbul ilinde adına "Kanal İstanbul" denilen bir proje devreye sokuluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

ÖZGÜL SAKİ (Devamla) - Bütün ÇED kararlarına rağmen, bütün mahkeme kararlarına rağmen iktidar bu projede kararlı. Ve su sorununu konuştuk, İstanbul'un su kaynaklarının tamamı bu Kanal İstanbul bölgesinde ve her biri çok büyük bir tehdit altında. Ya Kanal Ya İstanbul biraz önce bana ulaştı, diyor ki: "Adına 'Kanal İstanbul' denilen bu yağma, talan, betonlaşma projesiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Sazlıdere Barajı alanında 2,5 milyon metrekare yeni imar planı açıkladı. Bu Sazlıdere Barajı'nın hemen yakınında iş makineleri devreye girdi. İstanbul'un suyuna yine göz dikildi, tarım alanlarına yine göz dikildi; imar planları askıya alınmış vaziyette. Biz binlerce dilekçemizi yarın İstanbul'daki Çevre İl Müdürlüğüne ulaştıracağız. Bu sese kulak verin." Biz o sese kulak veriyoruz. Sizin yanınızdayız diyoruz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)