| Konu: | İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 02.07.2025 |
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime, otuz iki yıl önce, peş peşe önce Madımak'ta, sonra Başbağlar'da yaşadığımız acıyı hatırlatarak, bu acıların kurbanlarını rahmetle anarak ve faillerini, göz yumanlarını ve bu iki acı olayın da aydınlatılmasına engel olanları lanetleyerek başlamak istiyorum. Bu aradan geçen otuz iki yıl sonra, bu acılardan ders alarak, gerçek anlamda demokratik, çoğulcu bir hukuk devletine dönüştüğümüzü ileri sürmek zor. Ümit ediyorum -ki iktidar tarafından, özellikle Sayın Devlet Bahçeli tarafından- devlet kurumlarının yeniden organizasyonunu, hukuk devletini merkeze alan bir yaklaşımı içeren terörsüz Türkiye'nin önümüzdeki döneminde Türkiye gerçek anlamda demokratik, çoğulcu bir hukuk devletine dönüşümün ilk adımlarını atar.
Bugün iklim kanunuyla ilgili bir görüşme yapıyoruz ama kabul edelim ki bu bir iklim kanunu değil. Bu, ancak bir yeşil mutabakat kanunu, ancak bir karbon dengeleme kanunu olarak kabul edilebilir. Bunlar da iklimi, doğayı, çevreyi değil ticareti ilgilendiren, sanayiyi ilgilendiren düzenlemelerdir. Bu düzenlemeler yersiz midir, bu düzenlemeler yanlış mıdır? Özellikle bu global çağda ihracatımız açısından gerekli olabilir ama böyle bir düzenlemenin iklim kanunu gibi birçok konuyu kuşatması gereken bir başlıkla getirilmesinin yanlış olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. İklim krizi var mıdır, yok mudur, bu tartışmalara girmek yersiz ancak bugün Türkiye bir kuraklık krizinin içerisinde. Yüzyılın don felaketi kabul edilen bir don felaketinden geçtik ve hiçbir devlet kurumu, ne göz göre göre gelen yüzyılın don felaketine karşı ne içinde bulunduğumuz kuraklık krizine karşı başta su yönetimi olmak üzere çiftçilerimize doğru bir mihmandarlık yapmadılar. Biz, sanayiye, tüccara bu konularda alan açıncaya kadar, başta çiftçilerimiz olmak üzere, artık şehirlerimizin içme suyunun dahi sıkıntıya girdiği bir dönemde doğrudan insanımızı ilgilendiren konularla ilgili olarak iktidarı daha ciddi bir inisiyatif almaya davet ediyoruz.
Bu teklif içerisinde kulağa hoş gelen maddelerden biri de karbon dengeleme yaklaşımıdır. Doğrusu, ilkelere ve belli bir denetime bağlı olarak yapıldığında belki bir işlev görebilir ancak bunu her derde deva bir husus gibi sunmak ciddi bir yanılgıdır. Örneğin, Batman'da doğaya verdiğiniz zararı İstanbul'da gidermeye çalışmak ne kadar adil ve hakkaniyetlidir. Dünya genelinde de bu mekanizmalara dair ciddi soru işaretleri mevcuttur. Süreçlerin şeffaf yürütülmemesi, izleme ve doğrulama mekanizmalarının yetersizliği ve en önemlisi emisyonların çifte sayımına dair kaygılar sistemin güvenilirliğini zedelemektedir. Yani bu sistemi bu şekliyle doğru kabul etsek bile kendi içinde ciddi tutarsızlıklar taşıyan bir yaklaşımla karşı karşıyayız.
Mevcut teklif sertifikaların alınıp satıldığı bir modeli öne çıkarmaktadır ancak bu yapının sahadaki emisyonları gerçekte düşürmek yerine yalnızca belgeler üzerinde bir azalma sağlanmış gibi bir görüntü oluşturacağı açıktır. Kaldı ki bu sistemin en çok dayandırıldığı uygulamalardan biri olan ağaçlandırma projeleri için ülkemizde yeteri kadar bir alan olup olmadığı da tartışma konusudur. Teklifin öngördüğü sistem çevreyi korumaktan ziyade çevreyi merkeze alan yeni bir ticaret mekanizması üretmektedir ve bu sistem doğru yapılandırılmadığı zaman işletmelerin emisyon azaltımını yapmadan yalnızca belgeler üzerine sağlanan bir "karbon nötr" ilanına sebebiyet verebilecektir ve bu hâliyle yeşil mutabakat değil şirketlerin, tesislerin ve piyasanın işine yarayan bir tekliftir. Bilimsel verilerden, şeffaflıktan, katılımcılık ilkesinden uzak yasa teklifi ne ülkemize ne de vatandaşlarımıza bir fayda sağlamayacaktır; sadece Avrupa Birliğinin ticaret için, ihracat için öngördüğü şartlardan biri belki karşılanmış olacaktır.
Şüphesiz içinde bulunduğumuz kuraklık hâlinin en önemli çıktılarından biri de yangınlar. Orman yangınları dört bir yanda her gün nefesimizi kesiyor âdeta. Seçim bölgem, ilimiz Mersin'de de orman yangınlarıyla sık sık karşılaşıyoruz ancak orman yangınlarından ayrışan bir de Göksu Deltamız var ki 300'den fazla kuş çeşidiyle flamingoların, pelikanların, yalıçapkınlarının, turnaların sığınağı olan, binlerce yıldır göç eden kuşların uğrak yeri olan bir sazlık alan ve bu alanda son bir yılda -bugün Mersin Milletvekilimiz Sayın Gülcan Kış da ifade ettiler- 3'üncü kezdir yangın çıkıyor.
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Buradaki tarım baskısı, kaçak balıkçılık, çevre kirliliği ve şimdi de çıkan yangınlarla hayatları yok edilen binlerce çeşit emsalsiz bir kuş yuvalanma alanı Göksü Deltası'na ilişkin defalarca çağrıda bulunduk; özel bir yangın müdahale birimi kurulmalıdır, gözetleme kuleleri inşa edilmelidir, Ramsar Sözleşmesi'nin gerekleri eksiksiz olarak uygulanmalı ve denetimi yapılarak kamuoyuyla sonuçta şeffaf bir şekilde bilgilendirmelidir; yangın sonrası zarar tespitleri, kuş göç yolları ve yumurtlama alanları için bilim adamlarından destek alınarak mevcut durum bir eylem planına bağlanmalıdır ve en önemlisi yerel halk da bu işleyişin bir parçası kılınmalıdır yoksa Göksu için yarın konuşma vakti çok geç olabilir.
Teşekkür ederim. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)