Konu: | İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 104 |
Tarih: | 02.07.2025 |
ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 198 sıra sayılı İklim Kanunu Teklifi'nin geçici 1'inci maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Maddeyle, kanunda tanımlanan sera gazı emisyon iznine ilişkin olarak geçiş sürecinde işletmelere kolaylık sağlanması ve bürokratik yoğunluğun azaltılması amacıyla üç yıllık geçiş sürecini ve idari yaptırımların düzenlenmesini amaçlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, amaç iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı önlem almak. "Bu adımlar her alanda atılacak." deniyor. Peki, yirmi üç yıllık AKP iktidarı bu zamana kadar çevreyle ilgili neler yapmış, hep beraber bir hatırlatalım: Orman Kanunu ve ilgili mevzuatta yapılan değişikliklerle ormanlık alanlarımızı madencilik, enerji ve inşaat projelerine kolaylıkla tahsis edilebilir hâle getirmediler mi? Kaz Dağları'nda altın madeni için ormanlar tıraşlanmadı mı? Muğla, Artvin, Erzincan, Akbelen gibi bölgelerde orman kıyımları gerçekleştirilmedi mi? Zeytinliklerle ilgili 12 kere talan yasası getirilmeye çalışılmadı mı? Çılgın proje olarak lanse edilen Kanal İstanbul su kaynakları ve ekosistem üzerinde büyük çevresel tehdit oluşturduğu gerekçesiyle bilim insanları ve çevre örgütleri tarafından eleştirildi, saray ne yaptı? "Yapın, ne yaparsanız yapın, biz bu projeyi yapacağız." diye açıklama yaptı. Proje çevresindeki tarım arazileri ve doğal sit alanlarını imara açtı. Kıyıların yapılaşmaya açılması, "turizm teşvikleri" adı altında doğal sit alanlarının betonlaştırılmasıyla âdeta çevre katliamı yaptı. Ayakkabıyla bile girilmemesi gereken, "Türkiye'nin Maldivleri" denilen Salda Gölü başta olmak üzere Kapadokya, Filyos Vadisi gibi birçok alan AKP iktidarının vizyonsuz projeleriyle tahrip edilmedi mi? Karadeniz ve Akdeniz Bölgelerinde yapılan hidroelektrik santraller ve kömürlü santraller nehirlerimizin kurumasına, tarım arazilerinin zarar görmesine ve biyoçeşitliliğin yok olmasına sebep olmadı mı? Karadeniz'de deresine sahip çıkmak isteyen, köyüne "HES kurulmasın." diyen teyzelerimizi, annelerimizi, amcalarımızı TOMA'yla, biber gazıyla, polis copuyla kovalayan kimlerdi? Koruma altındaki alanların statüsünü değiştirerek otel, yol ve maden sahası olarak kullanılmasının önünü açan da kim? Yine AKP iktidarı.
Sanayi bölgelerinde yeterli denetim yapılmaması bazı şehirlerimizde hava kalitesinin Dünya Sağlık Örgütü standartlarının çok altında kalmasına neden oldu. Memleketim Adana, İstanbul, Bursa, Ankara, Kocaeli gibi birçok şehrimizde hava kirliliği sebepli akciğer kanseri vakaları patlama yaşanırken iktidardan tek bir ses çıktı mı? Hayır.
Değerli milletvekilleri, ne yazık ki bütün bunlar yirmi üç yıllık AKP döneminde yaşandı. Deprem toplanma alanlarına, parklara, tarihî eser niteliğindeki yapılara dahi imar izni verip şehirlerimizi beton yığınına çevirmediler mi? Bugün iklim kanununu düzenlemeye kalkıyorlar. Saray iktidarı Türkiye'yi kendi yandaşları için şantiyeye çevirmiş durumda. Türkiye'nin en zenginleri maalesef kendi hafriyatçıları, yandaş müteahhitler değil mi? İktidar, kanun değişikliğiyle, göstermelik fidan dikim kampanyalarıyla ya da yeşil kalkınma devrimi gibi söylemlerle milletimizi yine kandırmaya çalışıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, hepimiz çok iyi biliyoruz ki AKP iktidarının yürüttüğü çevre politikaları doğayı korumaktan çok rantı büyütmeye yönelik bir anlayışın ürünüdür. Türkiye, Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında çevre bütçesine en az pay ayıran ülkelerden biridir. Atık yönetimi, hava kirliliğiyle mücadele, su kaynaklarının korunması gibi temel alanlara yönelik yatırımlar ya yetersiz kalmış ya da hiç yapılmamıştır. AKP'nin çevreye dair bakışı süreklilik arz eden değil günü kurtarma, yandaş sermayeye alan açma ve doğayı ekonomik fırsat olarak görme mantığıyla şekillenmektedir. Buradan tekrar uyarmak istiyoruz: Ne suyumuz ne toprağımız ne de ormanlarımız bu hoyratlığa artık dayanacak hâlde değildir. Türkiye'nin gerçek anlamda çevreci bir vizyon sahibine ihtiyacı vardır. Bu da ancak doğaya karşı değil doğayı koruma adına halkının talepleri için siyaset yapan bir yönetim anlayışıyla mümkündür. Avrupa'nın çöpünün Çukurova'nın verimli topraklarına karıştırıldığı, para için tarım arazilerinden vazgeçildiği, topraklarımızda bereket fışkırırken İngiliz'in, Fransız'ın, Alman'ın zehirli atıklarına bırakan bu anlayışı mutlaka değiştireceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)