GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Madımak katliamına ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:3
Birleşim:105
Tarih:03.07.2025

SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) -

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; katilin kim olduğuna, kimden olduğuna bakarak suçlu, maktulün de yine kim olduğuna, kimden olduğuna bakarak masum sayıldığı bu çağda bu idrak dayatmasının ülkemizi nasıl kuşattığının en hazin belgeleridir Madımak ve Başbağlar katliamları. 2 katliamda da selası okunan biz olduğumuz hâlde bize kendi cenazelerimizi onlar saydıran iki kanlı tezgâhtır Anadolu'nun orta yerinde.

Asuman ve Yasemin'in hikâyesi Madımak'ta neyin katledildiğinin en yalın örneğidir bana göre. Yoksul bir ailenin birisi 16, birisi 19 yaşında, birisi lise, birisi üniversitede, zekâ ve azimlerinden başka hiçbir şeyleri olmadan üstün başarılar gösteren 2 kızı, bu 2 kız kardeş, semah ekibiyle gittikleri Sivas'ta ağızlarından "Allah" düşmeyen Allah'sızlarca yakılırken Ankara'da yaşayan anneleri Yeter ana, 2 kızının yine bu ağzından "Allah" düşmeyen Allah'sızlarca katledildiğini nerede öğrendi biliyor musunuz? Hacı tebriğine gittiği komşusunun evinde.

İşte, bizi yığından millete dönüştüren, bütünleştiren dolayısıyla da inancımızın, inanma şeklimizin, inancımızı yaşama şeklimizin hiçbir zaman bir ayraca dönüşmemesini sağlayan birlik hâlimiz, birlikte yaşama kabiliyetimizdi asıl yakmak istedikleri Sivas'ta. Yıllarca her kim ki "Madımak" dese "ama Başbağlar" duvarı bu maksatla örüldü karşısına, her kim ki "Başbağlar" dese "ama Madımak" diye bir bariyer yükselsin istendi hemen karşısında ki hep bir rüşt ispatı gereksin, ortaklaşılamasın doğrudan hiçbir duyguda ki temeli de ortak vicdan olan milletleşme harap olsun biraz daha.

Değerli milletvekilleri, otuz iki yıldır kıvrandığımız bu temmuz sancısını en geçiremeyecek şey bu "ama"lardır aslında. Yüz yıl da geçse üzerinden Madımak'ın bir yana, Başbağlar'ın başka bir yana düşmediğini, Madımak Oteli'nde yanan 12 yaşındaki çocuğun yası ile Başbağlar'da saklandığı evde yakılan kadının yasının birbirlerinin ikamesi olmadığını, olamayacağını anlamadıkça geçmeyecek bu sancı. Madımak'ı saran ateş hepimizin yüreğini dağlamadıkça ve hepimizin yüreğini delip geçmedikçe Başbağlar'a yağan kurşunlar geçmeyecek, iki katliamın da katilleri kutsanmaya devam ettikçe geçmeyecek. Madımak'ta Alevileri katledenler ile Başbağlar'da cami cemaatini katledenlerin yolbaşçı saydıkları Şeyh Sait'in, ikisinin de "Din elden gidiyor." diye yani aslında aynı maskeyle gizlenmiş olması üzerine düşünme zahmetine girmedikçe hiçbirimiz geçmeyecek. Zira kaç bin kere öldüysek aynı katilin maktulüydük aslında her seferinde bu ülkede, Çorum'da da Maraş'ta da Güçlükonak'ta da İkiyaka'da da Güvenpark'ta da Merasim Sokak'ta da. Daha birkaç gün önce Irak'ın kuzeyinde yerlerini öğrendikleri teröristlere operasyon yapamasınlar diye baskına uğradıkları iddia edilen Mehmetçik'imize kumpası kuran her kim ise, dünden bugüne bu ülkenin üniversitelerini, amfilerini, kantinlerini, kahvehanelerini, sokaklarını, mahallelerini ayıran kim ise işte oydu katlimize ferman yazan, hem Madımak hem de Başbağlar'da. Ben çocuk sayılacak yaştaydım, nasıl kazındı biliyor musunuz 2 Temmuz hafızama; insanlarının katlini izleyen ülke. İnsanların cayır cayır yakıldığını bildiğimiz hâlde neden hiçbir şey yapmadığımızı anlayamadığımı ve insanlık mefhumunun benim için nasıl hükmünü kaybettiğini hatırlıyorum. Başbağlar derseniz, 5 Temmuz derseniz, bu kadar bile tanıklığı yok onun. Üç gün sonra yaşandı oysa ama görmedik, bilmedik, sonradan duyduk ne yaşandığını. Başbağlarlıların garip köylüleri yalnız öldüler, kalan sağları adalet mücadelesini yalnız verdiler ve yaşamak denirse onu da yapayalnız sürdürdüler sonrasında. Adaletin tecellisinin engellenmiş olmasının, aslında bir kere daha hançerlenmiş olmanın sükûtuhayaliyle. 20 fail yakalanmıştı oysa Başbağlar'da. Yargılamanın yeri değişti, köylülerin müdahillik talepleri reddedildi -oysa isim isim biliyorlardı bazı failleri- itirafçı olan teröristler vardı mahkeme dinlemedi, yakalananlar da serbest bırakıldı, tutuklama isteyen savcı görevden alındı. Sonuç: Katilleri aramızda her manada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

SELCAN TAŞCI (Devamla) - Anacak, anlatacak çok şey var, isyan edecek çok yanlış var, ibret alacak çok gaflet. Irak'ın hangi temelde bölündüğüne bakmak yeter, Suriye'nin hangi damardan koparıldığına bakmak yeter ama son söz: Madımak'ta yazarları linç için bekleyen kalabalığın arasına atan itfaiyeciler gibi değil de linçten kurtarıp hastaneye götüren o komiser gibi olmayı seçebilir insan isterse; emrindeki güvenlik güçlerine kalabalığı dağıtmak emrini veremeyen amirler gibi değil de yangından kaçmaya çalışanlara el uzatanlar gibi olmayı seçebilir. Bugün mesela bizler de konfor alanımızı kaybetmemek için bile bile yanlışa ortak olmak yerine direnmeyi seçebiliriz, seçmeliyiz, bunca acıdan zerre ibret düştüyse eğer hissemize.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)