| Konu: | Mamak'tan gelen muhtarlara, farklı yıllarda 3 Temmuzda şehit edilenlere, görüşülecek olan 215 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne, zaman yönetiminin önemine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine ve açıklanan enflasyon oranlarına ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 03.07.2025 |
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Mamak'tan gelen muhtarlarımızı da sıranın bana gelmesinden istifade ederek ayrıca tekrar selamlıyorum; hoş geldiniz, var olasınız. (Dinleyici locasından alkışlar)
Bugün 3 Temmuz, yıl dönümü 3 Temmuz tarihi olan 16 şehidimiz var, 3 Temmuzda hayatlarını kaybetmişler. Abdullah Horoz, Abdurrahman Gök, Nihat Köylü, Rıza Köstek, Tevfik Akkaya bunlardan sadece bazıları. Sizleri unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız. Allah gani gani rahmet eylesin, ailelerine de sabırlar versin diyoruz.
Bugün, maden kanunu görüşülecek. Kanun teklifinin detaylarına inmeyeceğim, Komisyon üyemiz geneli üzerine yapacağı konuşmada kanun teklifiyle ilgili itirazlarımızı dile getirecek; aynı zamanda, maddeler üzerinde de önergelerimizi verdik fakat önemli bulduğum bir hususun üzerinde durmak istiyorum, o da şu: Bu hâliyle, bizim Türkiye Büyük Millet Meclisine gelen kanun tekliflerini sağlıklı bir şekilde tartışma imkânımız yok arkadaşlar. Özellikle iktidar partisine sesleniyorum: Getirdiğiniz kanun teklifinin önemli, haklı bulunan tarafları olabilir ama bu usulle bunu anlatabilme imkânınız da yok. Neden bunu söylüyorum? Bakın, kendi koymuş olduğunuz kurallara uymama hâliniz var. 4 Haziran 2022'de, 31856 sayılı Resmî Gazete'de bizzat Cumhurbaşkanı tarafından yayımlanan bir uygulama var, diyor ki: "Her kanun teklifinde muhakkak etki analizi yapmak zorundasınız, etki analizi yapmak mecburiyetindesiniz." Şimdi "Anayasa'yı değiştirelim." diyorsunuz ya; ya, bırakın Anayasa'yı, koyduğunuz kurallara uymuyorsunuz. Etki analizi önemlidir. Tekrar söylüyorum: Getirdiğiniz kanun teklifinin içerisinde gerçekten memleketin hayrına olacak işler olabilir ama konuşacak zaman tanımıyorsunuz; bunu ya kötü niyetten yapıyorsunuz ya da iş bilmezlikten yapıyorsunuz. Böyle bir yönetim anlayışı olamaz.
Bakın, ben milletvekiliyim, koridorlarda çaycılar, gazeteciler, görevli çalışan arkadaşlarımız bana soruyorlar "Meclis ne zaman kapanacak, nasıl çalışacak?" diye. Grup Başkan Vekili olarak ben önümüzdeki hafta ne yapacağımızı bilmiyorum, hangi kanun teklifini konuşacağımızı bilmiyorum. Gelmişiz, temmuz ayının neredeyse ilk haftasını bitireceğiz, komisyonlardan geçirmiş olduğunuz 5 tane kanun teklifi var. Hangi birini getireceksiniz? Ya, Allah rızası için deyin ki mesela: "Önümüzdeki hafta Karayollarını getireceğiz." Biz de bütün grubumuz buna çalışalım. Ya da deyin ki: "Önümüzdeki hafta işte şu kanun gelecek." Ona çalışalım. Yani ya bunu iş bilmezlikten yapıyorsunuz, planlamanız yok, zaman planlaması nedir, bunun kıymetinin farkında değilsiniz -ülke yönetiyorsunuz ya, devlet yönetiyorsunuz- ya da niyetiniz bozuk, diyorsunuz ki: "Biz bunu anlatmayalım, saklayalım, imkân vermeyelim, fırsat vermeyelim, salı günü konuşulacak kanunu biz bunlara pazartesi duyuralım, bir gün içinde ne çalışacaklarsa çalışsınlar." Sonra da işte, ağaçlarımızın, ormanın, tabiatın konuşulacağı bir kanunla ilgili yirmi altı saat insanlık dışı bir çalışma ortamı yaratıyorsunuz. Buradaki güvenlik görevlisi arkadaşlar STK'den gelen vatandaşlarımızı hırpalamak mecburiyetinde, zorunda kalıyor -zorunda da değil, kabul edilemez- çünkü ortam geriliyor. Ya, böyle bir usul, böyle bir anlayış olamaz; köy yönetmiyorsunuz, şehir yönetmiyorsunuz, ülke yönetiyorsunuz, ondan sonra da buradan hayır çıkmasını bekleyeceksiniz. Böyle bir sağlıksız zeminde çıkacak hiçbir kanun teklifinin ne memlekete ne ülkemize faydası olmayacaktır; öncelikle bunu vurgulamak istiyorum.
Zaman yönetimi çok önemli. Ben yıllarca uluslararası şirketlerde çalıştım, hep zaman yönetiminden bahsedilirdi. Zaman zaman derdim ki hatta babam da söylerdi, dedem de söylerdi, "Ya, zaman kıymetlidir." derlerdi. Hakikaten o kadar kıymetli ki. Biz ocak ayında hangi ay tatile gideceğimizi bilirdik, hangi gün hangi toplantının olacağını bildirdik. Olağanüstü durumlar olabilir, araya başka konular girebilir ama sekiz aylık, üç aylık, beş aylık bir planı olur bir kurumun; yok çünkü zihniyet olarak buna uygun bir altyapınız yok. Evet, biz itiraz ediyoruz ve kabul etmiyoruz bu kanun teklifini ama beraberinde de gerekçesini sunuyoruz ve çözüm de öneriyoruz size.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Elbette ki bir ülkenin yer altı kaynaklarına, kömürüne, altınına, madenine o ülkenin insanlarının ihtiyacı vardır ama böyle olmaz. Diyoruz ki: Bağımsız denetleme mekanizmasını çalıştırın; öyle bürokrasiyi hızlandıracağız diye ÇED raporunu aradan çekemezsiniz, kararları hızlandıracağız diye Cumhurbaşkanı Yardımcısının başkanlığında toplanacak bir kurula bütün yetkiyi veremezsiniz. Zamanı planlayamadığınız gibi bu denetim, yönetim işlerini de hiç beceremiyor, hiç anlamıyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi bu ülkeye geldikten sonra, 8'inci yılında artık en ağır sonuçları milletimizin ve bizlerin burnuna dayamaya başlamıştır. En ağır sonuçlarıyla -ekonomik, hukuki, siyasi, çevre- her alanda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Neydi? Güya Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi her şeyi hızlandıracaktı, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi çok daha çabuk karar alma mekanizmasını getirecekti. Şu getirdiğiniz kanun teklifi bile onun itirafı. Diyorsunuz ki: "Bürokrasi çok ağır işliyor." Bakın, 8'inci yılı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin. Bürokrasinin hâlen çok ağır olduğundan bahsedip hızlandırmak için yeni kanun teklifi getiriyorsunuz çünkü getirdiğiniz sistemin bu memlekete, bu millete hiçbir hayrı yok. Şimdi de bunu düzeltmeye kalkıyorsunuz. 8'inci yıldayız biz; bu kafayla, bu ülke çok daha büyük belalarla karşı karşıya kalacak maalesef.
Enflasyon oranları açıklandı. Kurnaz bir tüccar mantığı var iktidarın; kendi memuruna, işçisine zam yaparken TÜİK'in verilerini esas alıyor ama vergilere, harçlara, cezalara zam yaparken ENAG'ı bir anda hatırlıyorsunuz, ENAG'ın rakamlarıyla zam yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - 8'inci dakika, son dakika.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum Başkanım, son sözüm.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Kendi insanına TÜİK rakamlarıyla zam yapan ama vergiye, harca, cezaya geldiği zaman bunun 2 katı, 3 katı zam yapan bir iktidar için herhâlde yapılabilecek en naif tanımlama "Kurnaz tüccar zihniyetiyle hareket eden, artık vicdanını kaybetmiş bir anlayışa sahipsiniz." olur. Bir an önce Türkiye'nin bu iktidardan kurtulması lazım diyorum.
Saygılar sunuyorum.