Konu: | Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 107 |
Tarih: | 09.07.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA MUSTAFA BİLİCİ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde girdikleri mağarada metan gazına maruz kalarak şehit olan 12 askerimizi rahmetle anıyor, acılı ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün burada görüşmekte olduğumuz 217 sıra sayılı Kanun Teklifi, bu Meclisin asli görevi olan halkın gerçek temsilcisi olma vasfını nasıl yitirdiğinin ve yasama organının yetkilerinin nasıl adım adım törpülendiğinin en çarpıcı göstergesidir. Yıllardır bu millete dillerden düşmeyen "güçlü Meclis" söylemleri anlatıldı, "Milletten başka kimseye hesap vermeyiz." diye meydanlarda sloganlar atıldı ama geldiğimiz noktada bu sözlerin hiçbir karşılığı kalmadı. Bugün, bu çatı altında halkın geçim derdine, yoksulluğuna, çaresizliğine çözüm getirecek, mutfağına bir tas sıcak aş, cebine üç kuruşluk nefes katacak bir düzenleme değil, belli bir kesimin koltuklarını, imtiyazlarını, nüfuz alanlarını korumaya yönelik torba kanunları görüşüyoruz. Bakın, vatandaş her sabah umutla uyanmak istiyor, çocuğunun beslenme çantasını doldurmayı, mutfağındaki yangını biraz olsun söndürmeyi istiyor ama karşılaştığı tek gerçek artan fiyat etiketleri, market raflarındaki zamlar, her gün katlanan faturalar ve maaşının pula dönüşmesi. Memur dertli, emekli umutsuz, çiftçi tarlasına küsmüş, esnaf kepenk kapatmak zorunda kalıyor. Milyonlarca vatandaş bu Meclisten çözüm, adalet, hakça paylaşım beklerken biz neyi konuşuyoruz; bir yanda ordunun köklü hiyerarşik düzenini birkaç kişinin hırslarına göre şekillendirmeye çalışan düzenlemeleri, öbür yanda turizm tesisi işletmelerine ilişkin maddeleri, İŞKUR'un veri paylaşımına dair değişiklikleri, döner sermaye işletmelerine yönelik düzenlemeleri. Bu torba teklifin içinde vatandaşa umut olacak, vatandaşın sofrasına bir dilim ekmek katacak tek bir düzenleme yok. Yıllardır söylüyoruz, bu Meclisin gündemi ile milletin gündemi arasında bağ kalmamıştır, göz göre göre milletin derdi arka plana atılmakta, asıl meseleler halının altına süpürülmektedir. Üstelik bu düzenlemeler Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilerek geçirilmek isteniyor. Savunma konuları var, sağlık alanına dokunan hükümler var ama Milli Savunma Komisyonu devre dışı, Sağlık Komisyonu devre dışı çünkü artık bu kürsüden değil, daha dar ve tek sesli bir gruptan çıkıyor kararlar, kapalı kapılar ardında şekilleniyor her şey, milletin vekillerinin onuru ve söz hakkı hiçe sayılıyor, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, Anayasa’nın açık hükümleri tek tek ayaklar altına alınıyor. "Yasama organının görüşü değil, birkaç kişinin kararı esastır." deniliyor. Bu nedir? "Demokrasi sadece sandıktan ibarettir." anlayışının kuvvetler ayrılığına, kurumlar arası dengeye tamamen aykırı bir biçimde çürümüş olduğunun ilanıdır.
Bu teklifin en dikkat çekici ve en çok tartışmaya muhtaç kısmı hiç şüphesiz Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesine yönelik yapılan düzenlemelerdir. Genelkurmay Başkanının yaş haddi 72'ye çıkarılıyor, orgeneral ve oramiral seviyesindeki komutanların görev süresi 72 yaşına kadar uzatılabiliyor. Yüksek Askerî Şûra eliyle hizmet süresi uzatılabilecek general ve amiral sayısı artırılıyor. Sormak istiyoruz: Nerede kaldı liyakat, nerede kaldı kurum kültürü; nerede genç subaylara, genç general adaylarına yol açmak? Dünyanın gelişmiş ordularında bu tür düzenlemelere örnek var mı? Yok. NATO ülkelerinde 65 yaşın üzerinde Genelkurmay Başkanı var mı? Yok. Ama bizde bazı koltuklar asla değişmesin diyerek ordunun dinamizmi yok ediliyor. Açıkça söylüyoruz; bu düzenleme kişiye özel düzenleme kokmaktadır. Askerî vesayeti tasfiye ettiğini söyleyenler, onun yerine başka vesayetler yerleştiriyor. Üstelik Harp Akademisi mezuniyet şartı kaldırılarak zaten örselenmiş liyakat sisteminin son kırıntıları da süpürülüp atılıyor. Kim kazanıyor? Koltuğunu sağlama almak isteyen birkaç isim. Kim kaybediyor? Bu ülkenin güvenliği, ordunun kurumsal kimliği ve genç subaylar.
Değerli arkadaşlar, bir süredir düzenli olarak biz düzenliyoruz, Anayasa Mahkemesi iptal ediyor. Neden? Çünkü Anayasa'ya aykırı düzenlemeler ısrarla, tekrar tekrar bu Meclise getiriliyor. Torba tekliflerin içine Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği maddeler yeniden konuluyor çünkü asıl amaç hukuka uygunluk değil, iptal kararını birkaç yıl erteleyerek düzenlemeleri fiilen yürürlükte tutmak isteğidir. Bu yaklaşım, hukuk devleti ilkesine apaçık aykırı bir durumdur.
Bir yandan hukukun üstünlüğü diyoruz, bir yandan her türlü denetim mekanizmalarını etkisiz hâle getiriyoruz. Bu Meclisin itibarı her torba kanunla biraz daha zedelenmiş oluyor. Yetmezmiş gibi, birbiriyle ilgisi olmayan düzenlemeler Plan ve Bütçe Komisyonunda yığılıp duruyor. Ordunun komuta düzeninden turizm teşvikine, doğa korumadan İŞKUR veri paylaşımına kadar her şeyi tek pakete sıkıştırmaya çabalıyoruz. Sormak gerekmez mi; Plan ve Bütçe Komisyonunun asıl gündemi askerî düzenlemeler mi olmalıdır? Turizm işletmeciliği neden tali komisyonlara sevk edilmez? Bu durum yasama tekniğine de, Anayasa'ya da aykırıdır.
Değerli arkadaşlar, "teknolojik gelişme", "verimlilik", "kurumsal sürdürülebilirlik" gibi süslü cümlelerle toplumun aklı bulandırılmak isteniyor. Hangi verimlilik, hangi sürdürülebilirlik? Milyonlarca insan market market dolaşıyor, sofrasına koyacağı ekmeği ucuzlatmak için gece gündüz çabalıyor. TÜİK'in makyajlı verileriyle gerçek enflasyon gizlenerek mi verimlilik sağlanacak? Emeklisi elektrik faturasını ödeyemez hâle gelmiş, torununa bayram harçlığı veremez hâle gelmiş fakat hâlâ "teknolojik gelişme" gibi kavramlar öne çıkarılmaktadır. Oysa bu ülkede verimlilikten önce adalet, dijitalleşmeden önce vicdan, sürdürülebilirlikten önce liyakat gereklidir. Siz halkı yoksulluğa, adaletsizliğe mahkûm ettikten sonra hangi sistemi kurarsanız kurun o sistem çürümeye mahkûmdur.
Bu Meclis bir kişinin, bir grubun, bir şirketin çıkarını korumak için sabaha kadar mesai yapmayı biliyor ama sıra asgari ücretlinin, emeklinin cebine 1 lira fazla girmesine geldi mi kulaklar sağır, gözler maalesef kör oluyor; milyonlarca insan kök maaşla sefalet sınırında yaşamaya mahkûm ediliyor. Bu çifte standardı bu millet görüyor. Bu kürsülerde asgari ücretliye umut vadeden sözler raflarda kalırken generallerin koltuğunu koruyacak düzenlemeler jet hızıyla gündeme getiriliyor. Bunun adı yasama değildir, bunun adı apaçık adaletsizliktir.
Değerli arkadaşlar, bu teklif sadece bir yasama meselesi de değildir. Bu teklif, bu Meclisin halkın gerçek sorunlarını bir kenara bırakıp bir avuç çıkar çevresine nasıl hizmet ettiğinin açıkça itirafıdır. Bu teklif "Önce koltuğumuzu koruruz, sonra orduyu kendimize göre dizayn ederiz." anlayışının bir belgesidir. "Yargı denetimi boşa düşsün, Anayasa Mahkemesi kararları geciksin." planının uygulamasıdır.
Türkiye'nin ihtiyacı torba kanunlar değildir, Türkiye'nin ihtiyacı liyakate dayalı, denetime açık, şeffaf bir devlet düzenidir. Türkiye'nin ihtiyacı, yaş haddini arttırarak generallerin makamını korumak değil, genç, dinamik kadrolarla geleceğe hazırlanan güçlü bir orduyu kurmaktır.
Bizim bu komisyonlarda susmamız, bu kürsüde söylediklerimizi görmezden gelmeniz ve Anayasa Mahkemesi kararlarını yok saymanız mümkündür ancak unutulmamalıdır ki milletin vicdanı susmaz. Buradan da açıkça ifade ediyoruz ki: Türkiye'nin gerçek gündemi TÜİK'in masabaşı verileri değil, vatandaşın mutfağıdır. Bu ülkenin gerçek meselesi generallerin koltuğu değil, milyonların açlık sınırının altında hayatta kalma mücadelesidir. Bu ülkenin gerçek çözümü torba kanunlarda değil, adil, şeffaf, Anayasa'ya uygun yasama sürecindedir. Gelin, bu torba kanun alışkanlığından, kişiye özel düzenleme mantığından vazgeçelim. Gelin, bu Meclisin itibarını, yasama erkini, denetim hakkını yeniden hep birlikte ayağa kaldıralım.
Sözlerime son verirken bir kez daha ifade ediyorum: Bu teklifin hem yöntemi hem ruhu yanlıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bilici, lütfen tamamlayın.
MUSTAFA BİLİCİ (Devamla) - Sağ olun.
O yüzden bu teklife karşı duruyoruz. Milletin vekilleri olarak bir avuç makam sahibinin değil 85 milyonun hakkını savunmaya devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)