GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:110
Tarih:17.07.2025

MEHMET AKALIN (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada toprağın, suyun, ormanın ve bu vatanın asli unsurlarından olan doğanın talanı için hazırlanmış bir düzenlemeye itiraz etmek üzere söz almış bulunuyorum.

3213 sayılı Maden Kanunu'nun 13'üncü maddesinde yapılmak istenen bu değişiklik yani önümüze gelen 5'inci madde ne yazık ki bir yasa metninden çok, sermayeye verilmiş bir af kâğıdını andırmaktadır. Sözde çevre hassasiyetiyle süslenmiş bu madde gerçekte şirketlere şöyle diyor: "Doğayı yok et, yeter ki paranı zamanında yatır, sonra nasıl olsa geri alırsın." Böyle bir anlayış söz konusu. Bu madde, Anadolu'nun derelerinin yönünü değiştiren kepçeyi, dağları parçalayan dinamitleri, ormanı kül eden cevher iştahını aklamak için yazılmış bir yasadır.

Sayın milletvekilleri, bu maddede "rehabilitasyon bedeli" diyorsunuz. Evet, güzel bir kelime, yıkılanı onarma fikri insana bir umut veriyor ama soruyorum size: Kaz Dağları'nın içi oyulduğunda oradaki doğal yaşam kaç vadeli hesapla geri gelir? Erzincan'ın zehirle boğulan suyuna hangi faiz oranı çare olur? Maalesef bu düzenleme çevreyi bir yatırım riski gibi görmektedir. Sanki bir fabrikanın çatısı akmış da kâr marjı düşük diye tamiri ertelenmiş gibi. Artık öyle bir noktaya geldik ki doğamız bile devletten değil doğrudan şirketlerden soruluyor. Ruhsat sahibine diyor ki devlet: "Sana güveniyorum, sen kaz, sen tahrip et, sen biraz para yatır; sonra da kendi kendine 'Ben doğayı düzelttim.' de ve paranı geri al." Soruyorum size: Bu nasıl bir sistemdir, bu nasıl bir kamu anlayışıdır? Şimdi diyeceksiniz ki: "Bir denetim var." Hani nerede o denetim? Kim denetliyor? Bağımsız mı bu denetim? Üniversiteler mi var, bölge halkı sürece dâhil mi? Ben size söyleyeyim, böyle bir şey yok, bunların hiçbiri yok. Ne meslek odası var ne çevre mühendisleri var ne sivil toplum var; sadece şirket var, sadece para var. Doğayı kârla, rehabilitasyonu teminatla, suyu da faizle yönetebileceğini zanneden bir sistem var maalesef.

Değerli milletvekilleri, aslında, bu düzenleme bir sonuçtur ve bu sonucun temeli 2018'den sonra kurumsallığı tasfiye eden, denetimi ortadan kaldıran Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemidir. Bu sistemin bize bıraktığı miras şudur: Talimatla işleyen kamu, raporla süslenen yıkım ve denetimsiz bir çevre sömürüsü. Şimdi, bu düzenlemeyle rehabilitasyon bedelinin geri ödenmesi mümkün hâle geliyor; üstelik neye göre, hangi başarı kriterine göre? Soruyorum: Biyolojik çeşitlilik mi korunmuş olacak, yer altı suları mı temizlenmiş olacak, toprak eski verimine mi kavuşmuş olacak? Maalesef bunların hiçbiri yok. Rehabilitasyon başarı sayılacak çünkü birileri kâğıt üstünde "Başarılı." yazacak.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle, çevresel sorumluluk bir kamu görevi olmaktan çıkarılmış, âdeta özel sektörün vicdanına havale edilmiştir. Yani "Bir yandan madeni işle, para kazan, diğer yandan kendini denetle." denmiştir.

Sonuç olarak, bu düzenleme sadece çevreyi değil hukuku, kamu yönetimini, devletin ciddiyetini de delik deşik etmektedir. Biz İYİ Parti olarak bu maddenin tekliften çıkarılmasını talep ediyor, yüce Meclisi bu ülkenin ve milletin havasına, suyuna, toprağına sahip çıkmaya davet ediyoruz çünkü bu mesele sadece çevre meselesi değil bu mesele vatan meselesidir diyor, yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)