| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 33 |
| Tarih: | 10.12.2011 |
CHP GRUBU ADINA ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Bazen Sayın Başkan konuşmaya başlamadan süreyi işletiyor, ona baktım ben.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Zaman azlığı nedeniyle sunumum sınırlı konulara ilişkin olacaktır.
Bilindiği gibi, Türk kamu yönetimi sistemi içinde köklü bir yeri olan İçişleri Bakanlığı, devlet ve toplum yaşamında önemli işlevler üstlenmiş bir bakanlıktır. Kısaca, devletin topluma dönük yüzüdür İçişleri Bakanlığı.
Başta mülki idare amirleri olmak üzere, Bakanlığın ve bağlı kuruluşların tüm personeline başarı, sağlık ve esenlik diliyorum.
Bakanlığa verilen görevler, il sistemi içerisinde, vali ve kaymakamlar tarafından ve bağlı kuruluşların personeli tarafından yerine getirilmektedir. Valilerimizin İl İdaresi Kanunu'nda belirtilen görev ve statü tanımına uygun olarak görevlerini yapmaları, iktidarın valisi değil devletin ve tüm halkın valisi olarak hizmet yürütmeleri, günlük siyasi rüzgârlara göre değil mevzuata uygun davranmaları, bakanın ve iktidarın geçici, devletin ve bakanlığın daimi olduğunu düşünmeleri ve ona göre davranmaları milletimizin temel beklentisidir. Biraz önce AKP Grubu adına konuşan bir konuşmacı burada mülki idare amirlerini âdeta rencide eder şekilde onların Sayın Başbakan tarafından yönlendirildiğini ve Sayın Başbakanın telkin ve tavsiyeleriyle nasıl davranacaklarını o şekilde ayarladıklarını, düzenlediklerini ifade etti ve ben bundan çok üzüntü duydum. Şöyle: Ben otuz üç yıl mülki idare amiri olarak görev yapan bir arkadaşınızım. Mülki idare amirleri, valilerimiz ve kaymakamlarımız nerede, nasıl ve ne şekilde davranacaklarını çok iyi bilirler, bunu bilmenizi isterim.
Sayın milletvekilleri, biraz evvel ifade ettim, çok önemli görevler ifa ediyor İçişleri Bakanlığı. Bunların en önemlisi de asayiş hizmetleridir, iç güvenliktir. Şimdi biraz geriye gidelim. AKP iktidara geldiğinde terör örgütünün başı yakalanmış, terör örgütü eylem yapma yeteneğini kaybetmiş ve Türkiye'de terör minimum seviyeye inmişti ancak şimdi bakıyoruz Hükûmet tarafından izlenen yanlış, tutarsız, zikzaklı politikalar, ikircikli politikalar neticesinde terör bugün ülkemizde en üst seviyeye gelmiştir.
Hükûmet bir dönem terör olaylarının artması üzerine yeni bir konsepte geçileceğini ifade etmiş, profesyonel askerlerin bu görevde kullanılacağını ifade etmiştir. Bir süre geçmiş bu sefer emniyet teşkilatının, emniyet mensuplarının daha aktif kullanılacağını ifade etmiştir.
Sayın milletvekilleri, hem emniyet teşkilatının mensupları hem jandarmamız hem polisimiz hem de görev verildiği takdirde silahlı kuvvetlerin diğer unsurları elbette kullanılacaktır, biri diğerinin alternatifi değildir. Bunu böyle bilmemiz lazım.
Bir başka örnek, Sayın Başbakan terör örgütü yöneticileriyle görüşüldüğü söylendiği zaman, bu konunun basında yer almasından sonra bunu şiddetle eleştirmiş, dile getiren muhalefet liderlerini suçlamıştı. Sonra ne oldu? Sonra baktık ki çok önceden bu görüşmeler başlamış ve o tarihten sürdürülmeye başlanmıştır. Sayın Başbakan adına Başbakan Yardımcısı görüşmelere iştirak etmiştir ve Başbakan adına iştirak ettiğini orada ifade etmiştir. Zaten daha sonra Sayın Başbakan da bunu doğrulamıştır. Ama ne demiştir Sayın Başbakan? "Biz görüşmedik, devlet görevlileri görüştü."demiştir. Şimdi, bu, inanılacak bir şey mi arkadaşlar? O zaman şunu demeyin: "Biz demir yolu yaptık" demeyin, "Biz kara yolu yaptık." demeyin. Başında Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları var, onu devlet yapıyor, kara yollarını da devlet yapıyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Şimdiye kadar niye yapmadınız?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Siz yapmıyorsunuz. Siz yapmıyorsunuz, devlet yapıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Valim? Sayın Valim?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Dinleyin? Dinleyin? Dinleyin arkadaşlar.
OSMAN ÇAKIR (Düzce) - Mülki amir yapıyor!
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Benim nasıl yaptığımı sor.
Yine deniyor ki: "Yüzde 90-95 oranında anlaşma sağlandı." Millet merak ediyor, herkes merak ediyor, siz etmiyor musunuz? Yüzde 95 neydi anlaşılan, anlaşılamayan yüzde 5 neydi, siz merak etmiyor musunuz? Arkadaşlar, insanlar bunu merak ediyor.
Daha sonra bir de başka bir örnek vereyim: Biliyorsunuz "Kürt açılımı" adıyla başlatılan bir süreç var, adını henüz tam kararlaştıramadınız. Önce "Kürt açılımı" dediniz, sonra "demokratik açılım" dediniz, sonra "Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi" dediniz; değerli arkadaşlar, isminde anlaşamadınız. Sayın Başbakan, o zamanki İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay'la beraber toplumun değişik kesimlerini bir araya getirdi. Biz de zannettik ki o toplanan kişilere bilgiler verilecek -değerli arkadaşlarım zamanım az- ama sonra gördük ki bu kamuoyu oluşturma toplantısıdır, bu başka bir toplantı değildir. "Komisyonlar kuruldu." denildi, onu millet bilmiyor. "Kamu kuruluşlarından görüş alındı." denildi, onu millet bilmiyor.
Değerli arkadaşlarım -hızla geçiyorum- aslında AKP hiçbir sorunu çözmüyor, her sorunu kullanmak istiyor, terörü de öyle, yoksulluğu da öyle. AKP'nin terörü önleyecek basireti, cesareti, bilgisi yok. Bakıyoruz, terörle mücadele edeceğine bazı sayın bakanlar başka şeylerle ilgilenmişler. Ne yapmışlar? Deniz Fenerinin üstünün örtülmesi için çalışmışlar. Ne yapmışlar? Deniz Feneri yolsuzluğunu soruşturan savcıların görevden alınmasıyla uğraşmışlar. Daha ne yapmışlar? Bazı şüphelilere bilgi sızdırmakla uğraşmışlar.
Sayın milletvekilleri, iktidar, belediyeler üzerindeki denetim yetkisini çok kötü kullanmaktadır. Belediyelerde denetim ve inceleme muhalefete gözdağı vermek amacıyla kullanılmaktadır. Muhalefete mensup belediyelere operasyonlar yapılmakta, belediye başkanları ve çalışma arkadaşları sabahın köründe, kameralar eşliğinde evlerinden alınmakta, şeref ve haysiyetleriyle oynanmaktadır.
Biz yolsuzluk konusunda çok hassas bir partiyiz. Suç varsa soruşturulsun, suçlu varsa cezalandırılsın ama muhalif her hareketi bu şekilde sindirme yoluyla devre dışı bırakmak iktidarın yapacağı bir şey değildir. Denetim ve soruşturma yetkisi siyasi mülahazalarla değil, gereğinde kullanılmalıdır. İzmir Belediyesinde 52 vergi müfettişi, 20 civarında bilirkişi şu anda inceleme yapmaktadır, mülkiye müfettişleri ve Sayıştay denetçileri gelip gitmektedir. Neden İzmir? Çünkü İzmir Büyükşehir Belediyesini ve İzmir'in ilçelerini, 30 ilçenin 28'ini, CHP'li belediye başkanları yönetmektedir. İktidar bunu hazmedemiyor arkadaşlar, ancak tüm Türkiye'de olduğu gibi tüm İzmirlilerde iktidara günü geldiğinde gerekli cevabı vereceklerdir, hiç kuşkunuz olmasın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Gün ne zaman gelecek?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Ayrıca, şunu da söyleyeyim... Zamanı gelecek, söyleyeceğiz size.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Biraz zor gelir. On senedir o gün gelmedi daha, on senedir.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Şunu da unutmayın, hiç kimse unutmasın: Keser döner sap döner, gün olur hesap döner. (CHP sıralarından alkışlar) Hiç kimse bunu unutmasın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Elli sene oldu.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, iktidara mensup belediye başkanlarına dokunmuyorsunuz, Kayseri Belediyesine dokunmuyorsunuz. Mülkiye müfettişlerinin soruşturma talep ettiği iktidara mensup belediye başkanları için soruşturma izni vermiyorsunuz. İşte, bu şekilde çiftçe standart uyguluyorsunuz arkadaşlar. Bu, yapıcı bir anlayış değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Serindağ.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum, hepinize iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Serindağ, süreyle ilgili söylediğiniz söz, ben dördüncü dönem Başkan Vekiliyim, ilk defa siz söylediniz, sözünüzü Genel Kurulun ve kamuoyunun vicdanına havale ediyorum.
Buyurun.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Sayın Başkan, ben de çok toplantı yönettim. Gördüğümü ifade ettim.
Teşekkür ediyorum.