GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 215 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne, kamu işçilerinin durumuna, çeşitli mağduriyetlere, gerçek gündeme, Siyasi Partiler Kanunu’nda değişikliğe ihtiyaç olduğuna ancak Anayasa’da değişikliğe ihtiyaç olmadığına ve Suriye’de yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:111
Tarih:18.07.2025

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, burada uzun zamandır bir yasa teklifini görüşüyoruz -enerji yasası- 215 sıra sayılı Yasa Teklifi. Dün 11'inci maddeyi görüştük biliyorsunuz ve bu teklif gelirken Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarından "Mükemmel yasa, yasa hükümlerinin her kelimesi titizlikle çalışıldı." denilmişti Komisyonda, sonra milletin feryadını muhalefet olarak bu kürsülere taşıdık, "Yapmayın, etmeyin." dedik; bizimle kafa buldular, hakaret ettiler, lakap taktılar, "Siz istemedikçe bizim yapasımız geliyor." dediler. "Bu yasa teklifi tam bir adrese teslim metindir." dedik, "Hangi adresten geldiği ve hangi adreslere gideceği herkesin malumu bir teklif." dedik ve hâlâ diyoruz, ısrarlıyız.

Bize iftira atmaya başladınız; nükleer enerjiye, madenlerimizi çıkarmaya karşıymışız, enerjiye ihtiyacımız varmış ama mesela "HES'leri, termik santralleri de istemiyorsunuz." dediniz. Biz niye "Madenlerimizi çıkarmayalım." diyelim yahu! HES'ler de olsun, termik santraller de bir yere kadar olsun, nükleer enerjiye de sahip olalım ve ekonomimize, üretimimize katkı sağlayalım istiyoruz ama bir şey daha istiyoruz dedik: Şirketler daha fazla kâr etsin diye ormanlarımızın, derelerimizin, ovalarımızın ve özellikle de zeytinliklerimizin vahşice tahrip edilmesine göz yummayın dedik, izin vermeyin istiyoruz. Sonra tuttunuz, o çok mükemmel teklifinizi önergeyle değiştirmeye kalktınız. Niye? Hani titiz bir çalışmaydı; halkımızı, toprağımızı, zeytinlerimizi koruyan bir metindi; ne değişti? Eskisi iyiyse şimdiki mi kötü? Şimdiki kötüyse eskisi mi iyiydi? Yahu, sizin, bu ülke ve millet için ilaç niyetine tek bir şey yapmaya niyetiniz yok mu hiç? Allah lillah aşkına, biraz izan, biraz vicdan, birazcık memleketinizi sevin kardeşlerim diyorum; paranın, rantın, sermayenin kulu, kölesi gibi davranmaktan biraz ar edin. Siz bu milletin oylarıyla seçildiniz, niye bu millete bu kadar düşmanlık yapıyorsunuz? Yahu, sizin eşiniz dostunuz, aileniz, çocuklarınız da mı uyarmıyor sizleri "Bunu yapmayın." diyerek? Biz buna ve adı "torba" olan hangi düzenlemeyi getirirseniz getirin "ret" vereceğiz. Adrese teslim, yandaş semirten, millete diyet ödeten, akla ziyan işler yapmayın diye de sizleri milletimiz adına uyarmaya devam edeceğiz.

Bir de kamu işçilerinin durumu var değerli milletvekilleri. Yaklaşık beş aydır 630 bin kamu işçisini toplumun diğer kesimlerine yaptığınız gibi süründürmeye devam ediyorsunuz. Aylardır bir toplu iş sözleşmesini bile yapamıyorsunuz ama dünyaya nizamat vermekte üstünüze yok. 2025 yılı kamu toplu iş sözleşmelerinin görüşmeleri resmen çocuk oyuncağına döndürüldü. Görüşmeler 27 Şubatta başladı; 16 Nisan, 27 Nisan, 16 Mayıs tarihlerinde devam etti. Ne oldu, halloldu mu? Elbette hayır. TÜİK ve kurtarıcı Şimşek efendinin, enflasyon oranlarını eksik göstereceği rakamları mı bekliyorlar? Evet, sanırım öyle. Zaten öyle bir iktidarla karşı karşıyayız ki eskinin "görüntü var, ses yok" "vaat var, netice yok" ve "çalıyorlar ama çalışıyorlar"ı yerini "ne ses ne vaat ne söz ne de görüntü var" politikasına bıraktı; yani "yok"un bile yok olduğu bir yoklukla milletimiz terbiye edilmeye çalışılıyor.

Kamu işverenlerini temsil eden TÜHİS -Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası- görüşmelerde üç farklı teklif sunmuştu. İlk teklifinde 2025 yılı için ilk altı ayda yüzde 16, ikinci altı ayda yüzde 8, 2026 için yüzde 7 ve yüzde 5 zam öneren TÜHİS ikinci teklifinde oranları sırasıyla yüzde 17 ve yüzde 10'a yükseltmişti. Bu sabah medyaya yansıyan haberlere göre teklifini yüzde 17'den 24'e yükseltmiş. Buna göre TÜHİS'in üçüncü teklif için ilk altı ay için yüzde 24, ikinci altı ay ve sonrası için gerçekleşecek enflasyon olarak teklif verdiği anlaşılıyor. İşçi tarafının ise taban ücretin günlük 1.800 TL'ye çıkarılması, 2025'in ilk yarısı için yüzde 50, ikinci yarısı için yüzde 25 zam ve bunlara ek olarak yüzde 10 refah payı talebini sürdürdüğünü biliyoruz. Benim buradan taraflara bir çağrım olacak: Sakıza döndürülen bu işi bir an önce sonuçlandırın ve bu mesele insanların gündeminden çıksın artık diyoruz çünkü eğer siz, bu sözleşmeyi ilk zamanlarda yani ilk tarihte, 27 Şubatta yapmış olsaydınız -o günkü enflasyon ile bugünkü enflasyon arasında dağlar kadar fark var- bu işçiler mağdur olmayacaklardı. Şimdi, bu insanlara geriye dönük olarak bu zamları vermiş olsanız bile 27 Şubattaki para ile şimdi, bugün, temmuz ayındaki para aynı olmayacaktır. O nedenle, yapmış olduğunuza bir noktada hülle diyeceğim, hülle diyemiyorum; hile diyeceğim, hile diyemiyorum; muvazaalı iş diyeceğim, muvazaalı iş diyemiyorum. O nedenle, bu mağduriyeti bir an önce ortadan kaldırmanız lazım. Bu meseleyi de çözmeniz gerekiyor. Gerçi, hangi işi çözebildiniz ki? EYT'lileri yıllarca inim inim inlettiniz, sonra yarım yamalak bir iş yapıp yeni mağduriyetler yarattınız; 5000 prim günü olanları emekliye ayırmadınız, 3600 kısmi emekli prim günü olanları kısmi emekliye ayıracaktınız, ayırmadınız. Çıraklık mağdurları var, 5000 prim günü olanlar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Söz verdiğiniz hâlde 3600 prim günü olanları hâlâ emekli etmediniz ve yardımcı hizmetler sınıfının görev tanımını niçin yapamadınız? Ekonomik ve hukuki sorunlarını gideremediniz. "Ücretli" "kadrolu" diye öğretmenleri mobbinge ve açlığa mahkûm ettiniz, yetmedi mi? Söz verdiğiniz hâlde 1'inci derecede memur olan herkese 3600 ek gösterge verecektiniz, sadece 4 meslek grubuna verdiniz. Buna 2018'de ve 2023'te söz vermiştiniz, hâlâ yapamadınız; tüm 1'inci derece memurlar bunu bekliyorlar. Emeklilere seyyanen zam verecektiniz, veremediniz, bunları da halledemediniz.

Şimdi, bir Anayasa değişikliği teklifiyle gündemi de değiştirmeye çalışıyorsunuz. Gündem yoksulluk, gündem fakirlik, gündem uyuşturucu müptelalarının sayısının çoğalması, intiharlar, kiraların ödenememesi ve de kredi kartlarından dolayı 4 milyon kişinin icralık olması, yaklaşık 16 milyon kişinin bugün yargıda dosyalarının bulunması, 24 milyon kişinin de Türkiye'de icralarla ve mahkemelerle uğraşmış olması. Tutturdunuz bir Anayasa değişikliği, ben buradan tüm Parlamentoya sesleniyorum: 360 milletvekiliyle Anayasa değişikliği yapılabiliyor, bu da referanduma gidiyor. Bazı milletvekilleri, iktidar kanadının milletvekilleri "400 milletvekiliyle de bu Anayasa geçerse onu da referanduma götürelim." diyorlar. Gelin, hep beraber Anayasa’nın bu maddesini değiştirelim, 360 alt limit olsun. 360'ın üzerinde geçireceğimiz her Anayasa değişikliği teklifini referanduma götürelim; isterseniz 592 milletvekiliyle geçsin, bunu da referanduma götürmemiz lazım; o zaman samimiyet testiniz ortaya çıkmış olur. Bu bir turnusol kâğıdıdır, yapmamız çok kolaydır, bir günlük iştir, başka bir şey değildir ama bir yandan transferler yaparak, milletvekilleri transferleri yaparak 400 milletvekilini sağlamaya çalışıyorsunuz ki bu doğru değil. Bütün partilere sesleniyorum: Kim hangi partiden seçildiyse başka bir partiye transfer olmamalıdır, bağımsız kalabilir ama başka bir partiye transfer olmak bu Parlamentonun mehabetine zarar vermekte. Milletvekillerinin zaten çok fazla itibarı yok; itibarımızın her geçen gün yere düşmesine, ayaklar altına alınmasına sebebiyet veriyoruz. O nedenle, birileri nereden seçildiyse orada kalmalıdır ama bir diğer taraftan da "Balı olanların sineği çok olur." Cervantes öyle diyordu. Milletvekilleri böyle güce doğru tamah etmemelidirler, hakkı savunmalıdırlar, hakikati savunmalıdırlar. Hangi partiye giderse gitsin... Gelin, bununla ilgili olarak bir kanun teklifi verelim, herkes bulunduğu yerde kalsın ama yapmıyoruz. Siyasi Partiler Kanunu'na ihtiyacımız var, bir Anayasa değişikliğine ihtiyacımız yok. Anayasa değişikliği yapsak ne olur? En mükemmel Anayasa'yı getirsek ne olur? Mevcut Anayasa'ya uymuyorsunuz ki. Yani uydunuz mu? AYM kararlarına uyuyor musunuz? Anayasa Mahkemesi kararlarına uyuyor musunuz? Soru önergelerimize cevap veriyor musunuz? Vermiyorsunuz ki. Ama bunu yapmadığınız hâlde, şimdi kalkmışsınız, diyorsunuz ki: "Anayasa'yı değiştirelim." Peki, bu Anayasa'yı değiştirirseniz Türkiye'ye zenginlik mi gelecek? Yo, gelmeyecek ki. Çünkü sizin istekleriniz yerine gelmiş olacak. Bir daha Cumhurbaşkanı seçmenin yollarını araştırıyorsunuz. Zaten bugün de Sayın Uçum şunu söyledi, dedi ki: "Efendim, bizim Anayasa değişikliğine ihtiyacımız yok. 360 milletvekiliyle bunu sağlarız."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Toparlıyorum efendim müsaade ederseniz.

Teşekkür ederim.

Son kez şunu söylemek isterim: Burada bir erken seçim kararı alacaksınız, o gözüküyor ama ne zaman alacağınızı bilmiyorum. Erken seçim kararı aldığınız zaman 360 milletvekiliyle alacaksınız. O zaman niye bu Anayasa değişikliği üzerinde duruyorsunuz ki? Neden duruyorsunuz? Mevcudu uygulayın, samimiyet testinden geçin, eyvallah diyelim.

Suriye'de yaşanan olaylar var, biliyorsunuz. Cumhurbaşkanımızın oğlu şöyle diyordu, Galata'da bir mitingde şöyle söylüyordu... O mitingi de niçin yaptılarsa, kime yaptılarsa ben de onu anlayamadım bir türlü. Başkaları miting yaparsa, bununla ilgili, İsrail'in aleyhine gösteri yaparsa tutuklanıyorlar. Şöyle diyordu: "Suriye'yi fethettik. Sıra nerede? Kudüs'te, Gazze'de." Ya, bırakın Allah aşkına, bu tür mavalları, masalları, hikâyeleri; siz Türkiye'yi koruyun. Türkiye zengin olursa, Japonya gibi teknolojide zengin olursa, Almanya gibi sanayide zengin olursa, büyük olursa o zaman İsrail bu tür pervasızlıkları yapamaz, size hiçbir şey de diyemez. Füzeleriniz olur, uçaklarınız olur, ağır sanayiniz olur, Türkiye'yi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Teşekkür ederim.

İyi çalışmalar diliyorum.

İnşallah bu Parlamento güzel işler yapar ve Türkiye zengin olur, özgür olur ve mutlu olur diyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum efendim.