Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 111 |
Tarih: | 18.07.2025 |
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 215 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 13'üncü maddesi üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifinin Komisyon sürecinde, ilgili taraflar olan köylü, çiftçi, zeytinci, STK temsilcileri, dernek başkanları ve yöneticileri konuşturulmamış; teklif, sermayenin istediği biçimde Genel Kurula indirilmiştir. Bugün, burada, bu kanun teklifini değil, bu ülkenin binlerce yıllık kültürünü, emeğini, doğasını ve geleceğini savunmak için konuşuyorum. Adına "zeytin kanunu" dedikleri bu düzenleme, aslında, zeytine ve köylüye karşı açılmış bir savaşın kanun hâline getirilmiş şeklidir. Zeytin bu toprakların alın teridir, Anadolu'nun bereketidir, Ayvalık'tır, Akbelen'dir, Edremit'tir, Milas'tır, Tekirdağ'dır, Mardin'dir. Zeytin ağacı öyle alelade bir ağaç da değildir; o bir kültürdür, bir geçim kaynağıdır, barıştır, hafızadır. Zeytine göz dikmek, çiftçinin ekmeğine, halkın sofrasına, doğanın kalbine göz dikmektir. Zeytin ağacı kalkınma engeli gibi gösterilmekte, zeytinlik alanlar sözüm ona elektrik ihtiyacını karşılamak bahanesiyle talana açılmaktadır. Peki, nasıl? Teklifte belirli haritalar, koordinatlar ve özel ruhsat alanlarıyla zeytinliklerin sınırları âdeta yeniden çizilmiş. Tabii, bununla da sınırlı değil, eğer bir şirket "Başka yerde bir madencilik faaliyetini yapamıyoruz." derse Bakanlık devreye girip kamu yararı gerekçesiyle zeytin ağaçlarını sökebilecek, başka yere taşıyabilecek yani bir gecede yılların emeği olan zeytinlikler şirketlerin insafına bırakılıyor. Bu, doğrudan anayasal çevre hakkının, kamu yararı ilkesinin ve mülkiyet hakkının ihlalidir.
Sayın milletvekilleri, "süper izin" adı altında meşrulaştırılmaya çalışılan bu düzenleme Türkiye'nin egemenlik haklarını, çevresel varlıklarını ve hukuk sistemini uluslararası sermayenin çıkarları uğruna aşındırmakta; kamusal denetimi devre dışı bırakarak doğa talanını, hukuki eşitsizliği ve kamusal kaynakların yağmalanmasını kurumsallaştıran bir rant rejimine dönüştürmektedir.
Değerli arkadaşlar, 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu'nun 20'nci maddesi açık: Zeytinlik alanlarda zeytinin gelişimine zarar verecek hiçbir tesis kurulamaz; kimyasal atık bırakan, toz ve duman çıkaran sanayiye izin verilmez; zeytin ağacı zaruret hâli olmadıkça kesilemez, sökülemez. Ama şimdi siz ne yapıyorsunuz? Zeytinliği bir bürokratik prosedürle rafa kaldırıp üç beş zenginin çıkarına göre yeni bir hukuk inşa ediyorsunuz. Hem de kimin için? Limak, İçdaş, Aydem gibi özel imtiyazlı şirketler için. Kime rağmen? Toprağını, ormanını, zeytinliğini savunan köylülere rağmen. Buradan açıkça soruyorum: Bu kanun teklifi kamunun yararına mı yoksa sermayenin kâr hanesine mi yazılmıştır? Oylamadan önce bunu vicdanınıza sorun, üç beş zengini mutlu edeceğiz diye karar vermeyin; çocuklarınızın, ülkemizin geleceğini düşünün.
Bu teklif, Anayasa’nın 56'ncı maddesine, Çevre Kanunu'nun 3'üncü maddesine, Zeytincilik Yasası'nın 20'nci maddesine ve en önemlisi de halkın vicdanına karşı yapılan bir saldırıdır. Kamuoyu baskısıyla daha önce geri çektirilen bu kanun teklifi şimdi koordinat oyunlarıyla geri getirilmeye çalışılıyor. Sadece Muğla'da değil, Türkiye'nin dört bir yanındaki zeytinlikler risk altındadır. Peki, sadece zeytinlikler mi? Tabii ki hayır, her şeyimiz risk altında, yaşadığımız gerçekler bize bunu gösteriyor. Tapuların, diplomaların, işletmelerin, mevduatların hatta ve hatta hayatlarımızın garantisi yok.
Cumhur İttifakı'nın sayın vekilleri, zeytine kazma vurmayı tercih etmeyin, fosil yakıtlardan çıkış planlarını hazırlayın. Unutmayın, bu ülkenin her zeytin ağacı sizin bu yasa teklifinizden daha köklü, daha adil ve daha meşrudur. Uyarıyorum, vatandaşın sabrı taşmıştır, zeytin ağacına dokunan el yanar. Bu teklif geri çekilmezse bu Meclisin tarihine bir utanç vesikası olarak kazınacaktır. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yıkım düzenine razı değiliz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
NURTEN YONTAR (Devamla) - Bu kanun geçerse sadece zeytinlikler değil köyler yanar, ocaklar söner, doğa ağlar.
Sözlerimi Nazım'ın dizeleriyle bitiriyorum:
"Yazık!
Davaya ibadet diye diye,
Toprağına ihanet edensiniz.
Lakin unutmaz toprak!
Bakın göreceksiniz...
Yakan, yıkan, bozan,
Ölüm saçan ellerinizden ayırmayın gözünüzü,
Onlar boğacak sizi.
Yavaş ve acı içinde kesilecek nefesiniz,
Henüz gelmeden eceliniz.
Yaktığınız can kadar yanacaksınız."
Bu kanun teklifini desteklemeyeceğimizi söyleyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)