| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 18.07.2025 |
ŞERAFETTİN KILIÇ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarım arazilerini, meraları, zeytinlikleri, ormanlık alanları doğrudan etkileyecek olan 215 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 14'üncü maddesi üzerine grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri takip eden aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün önümüzde duran bu teklif, sadece enerji ve maden yatırımlarını ilgilendiren teknik bir düzenleme değildir. Bu teklif, Türkiye'nin toprağını, suyunu, ormanını, merasını, zeytinliğini, kısacası yaşama dair ne varsa onu şekillendirecek, hatta dönüştürecek bir anlayışın yasal ifadesidir. Kendini "yatırım dostu" olarak tanıtan bu metin aslında yağma ve talana kapı açan bir içerik taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, sayın iktidar temsilcileri, gelin, meseleyi açık konuşalım: Siz, yatırım sürecini hızlandırmak adına çevresel denetimi ortadan kaldırıyorsunuz. Siz, kalkınma adına kamu yararı ilkesini ayaklar altına alıyorsunuz. Siz, enerji üretimi adına tarım ve hayvancılığı gözden çıkarıyorsunuz. Siz, hukuk adına hukukun üstünlüğünü rafa kaldırıyorsunuz ve siz, millet adına sadece bir zümrenin çıkarlarını gözetiyorsunuz. Bu teklifin kalbinde yer alan bir madde var ki yapılan düzenlemelerin niyetini, yönünü ve sonucunu apaçık ortaya koyuyor. Söz konusu 14'üncü maddede yenilenebilir enerji kaynak alanı projeleri için mera alanlarında artık ÇED raporu zorunluluğu kaldırılıyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Köylünün, çobanın, üreticinin geçim kaynağı olan meralar artık sorgusuz sualsiz enerji yatırımlarına açılacak demek. Oysa mera sadece otlak değildir; mera hayvancılığın temelidir, mera yem maliyetinin düşmesidir, mera etin ucuzlamasıdır, mera köylünün yurdunda kalması, üretimde tutulmasıdır, mera bu milletin gıda güvenliğidir, mera bereketin adıdır. Şimdi, bu bereket, yeşil enerji adı altında yok edilmek isteniyor.
Bir diğer vahim nokta şudur: Yatırımı hızlandırmak için kurulan karar mekanizmaları artık bilim insanlarından, yerel halktan, yargıdan değil siyasetin gölgesindeki kurullardan oluşuyor. İzin süreçlerinde itiraz hakkı ortadan kaldırılıyor, denetim kâğıt üzerinde kalıyor. Kamulaştırma yetkisi keyfî şekilde genişletilebiliyor. Stratejik denilen bir maden sahası artık özel mülkiyetin önüne geçebiliyor. Bu tablo hukuk devletiyle değil sermaye vesayetiyle açıklanabilir ancak.
Değerli milletvekilleri, bugün çıkarılmak istenilen bu yasa çevresel korumayı şeklî hâle getiriyor. Yatırımcı lehine hazırlanan her madde kamu yararını ve doğayı ikinci plana atıyor. Halkın görüşü, bilimsel değerlendirme, bağımsız denetim; tüm bunlar törpüleniyor çünkü bu yasa doğayı değil yatırımı koruyor, üreticiyi değil müteahhidi koruyor, köylüyü değil büyük sermayeyi kolluyor. Biz, her alanda olduğu gibi, burada da adil düzeni savunuyoruz. Biz, enerji yatırımlarına karşı değiliz ama bu yatırımlar meralar, zeytinlikler, ormanlar kurban edilerek yapılamaz.
Zeytinlikler, bu milletin sadece geçim kapısı değil, aynı zamanda bu milletin kültürüdür, kimliğidir. Her bir zeytin ağacı bin yıllık bir hafızayı taşır. Zeytin Kur'an'da anılan, bereketin ve barışın simgesi olan kadim bir meyvedir. Siz şimdi bu ağaçları maden sahalarına feda ederek neyi kazanacaksınız? Kime ne vadettiniz ki bu halkın köklerine kıymayı göze alıyorsunuz? Biz, madenciliğe de karşı değiliz ama bu faaliyetler yargı denetimi yok sayılarak, çevreyi tahrip ederek, halkın rızasını hiçe sayarak yürütülemez. Kalkınma, sadece yol yapmak, maden çıkarmak, santral kurmak değildir; kalkınma, aynı zamanda toprağı korumaktır, ağacı yaşatmak ve çiftçiyi tutmaktır, köylüyü yaşatmak ve halkı doyurmaktır. Unutmayın, bu topraklar bize miras değil emanettir, emanete hıyanet edilmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ŞERAFETTİN KILIÇ (Devamla) - Mera bir kere elden giderse geri dönmez, zeytin ağacı bir kere kesilirse yerine dikilen aynı meyveyi vermez, orman bir kere yok olursa yerine gelen aynı kuşu getirmez. Özellikle meraları enerji şirketlerinin emrine veren yaklaşımı asla kabul etmiyoruz. Unutmayalım, tüketerek değil üreterek büyürüz, yıkarak değil yaşatarak kalkınırız; sadece bugünü değil yarını da düşünerek karar vermeliyiz. Doğayı, ormanı, çiftçiyi, köylüyü yok sayan bu yasayı kabul etmediğimizi bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)