Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 111 |
Tarih: | 18.07.2025 |
GÜLDEREN VARLİ (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Kendileri dışarıda, yürekleri burada olan direnenleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Direnenler, kazananlar bizler olacağız.
Artık krizleri yönetemeyen siyasi iktidar her gün yeni bir yasayla ülkenin doğal kaynaklarının yok olmasına zemin hazırlıyor. Görüşülen yasa teklifinin 14'üncü maddesiyle yenilenebilir enerji kaynak alanı ilan edilen bölgelerde mera tahsis amacı değişikliğinde ÇED sorumluluğunu kaldırmak istiyor. Bu düzenleme, çevresel etkiler değerlendirilmeden sermaye sahiplerinin, rant ve talancı şirketlerin doğrudan mera alanlarını yok etmesine zemin hazırlayacak yani çevresel etkiler dikkate alınmayacak, denetim olmayacak, mera alanları enerji yatırımları bahanesiyle sermayeye verilecek. Ayrıca, bu madde, hayvancılık yapan çiftçinin geçim kaynaklarını, doğal yaşamı ve ekosistemi ciddi biçimde tehdit ediyor. Yanlış politikalarıyla tarım ve hayvancılığı bitirme noktasına getiren iktidar, bu değişiklikte çiftçinin geçim kaynağı olan meraları denetim ve raporlar olmadan sermayedarlara peşkeş çekecek, toprağını alın teriyle eken çiftçiyi yok edecek, koltuklarda yapışanları değil.
Sormak istiyorum: Bu yasalar kimin için çıkıyor; koruduğunuz şirket sahipleri için mi yoksa korumadığınız çiftçiler için mi? ÇED raporları uygulamada iken yapılan yıkım ve talana bakınca ÇED uygulaması olmayınca doğa diye bir şey kalmayacağını çok iyi biliyoruz. İliç gibi binlerce doğa katliamını unutmadık ve yaşam alanımız olan doğayı sizin insafınıza bırakmayacağız. Yaptığınız usulsüzlükten dolayı yargıda güveni de bırakmadınız, şimdi yıkıma uğramamış alanlara göz dikiyorsunuz. Bu topraklar kimsenin mülkü, bahçesi değil, hepimizin yaşam alanı ve geleceğidir. Bakın, bu yöntemlerle daha önce ne yaptınız? Hasankeyf'i yok ettiniz; orası artık tarihî bir miras yeri değil, mezarlıktır. Baraj yapılmayan dere, maden yapılmayan dağ bırakmadınız, Şırnak'ta güvenlik gerekçesiyle ağaç bırakmadınız, talana da yıkıma da doymadınız. Doğa üzerinde söz kuramazsınız çünkü doğa kutsaldır, doğa tarihtir, doğa kültürdür, doğa yaşamın ta kendisidir. Allah'ın var ettiği yeri ve göğü siz kullar sermaye sahipleriyle yok edemezsiniz. Onun için, kutsal olan doğayı korumak bizim görevimiz. Cudi Dağı'nda yanan ağaç da Çanakkale'de yanan orman da bizim, yaşam alanlarımız olan doğanın yok olmasına izin vermiyoruz çünkü bu iktidar politikaları sadece doğayı değil toplumun geçmişini, kültürünü yok etmekte ve geleceğini de tehlikeye atmaktadır.
Tam doksan beş yıl önce Zilan katliamında 15 binden fazla kadın, çocuk ve yaşlı katledildi; 44 köy yakıldı, yıkıldı, toplu mezarlar oluşturuldu ve Zilan Deresi'nde kan aktı. Kalanlar göçe zorlanarak bölgenin demografik yapısı değiştirildi. Yaşanan bu katliamın izleri hâlâ Zilan'da ve bu gerçeklik tam da gözümüzün önünde. Zilan Vadisi'nde inşa edilen Koçköprü Barajı'nın 12 Aralık 2022'de su seviyesinin düşmesiyle ortaya çıkan insan kemikleri Zilan katliamının fiziksel ve hukuki izlerinin hâlen canlı olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu durum, etkili ve bağımsız bir soruşturmanın aciliyetini de ortaya koyuyor. Değerli milletvekilleri, Zilan Vadisi sadece trajik bir katliam mekânı değil aynı zamanda bölgenin kültürel, tarihsel ve ekolojik hafızasıdır. Ancak bugün Zilan Vadisi'nde HES projesiyle, taş ocaklarıyla geçmişin hafızası yok edilmekte ve doğası tahrip edilmektedir. Binlerce canlının ve endemik bitkinin yaşam alanı olan Zilan Vadisi'nin kuruyan dereleri, yok olan mezarları ve kesilen ağaçlarıyla yıllardır duyulmayan çığlığını duymamız gerekiyor. Bu vadiyi yok ederek yalnızca doğayı değil halkın hafızasını, kimliğini, geçmişiyle olan bağını da yok ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
GÜLDEREN VARLİ (Devamla) - Bu kürsüden sesleniyorum: Zilan Vadisi ekolojik, tarihsel, kültürel miras alanı olarak tanınmalıdır. Tüm talan projeleri derhâl durdurulmalıdır. Bugün Türkiye'nin demokratikleşmesi ve toplumsal barış için tarihî bir eşikteyiz. Yaşanılan olaylarla yüzleşme, tarihsel adalet sağlanmadan kalıcı bir barışın da inşa edilmeyeceği açıktır. Zilan Vadisi'nde yaşananlar geçmişte kalmış bir olay değil bugün ve yarını da ilgilendiren bir insanlık meselesidir. Zilan'da yitirdiğimiz tüm canları saygıyla, minnetle anıyorum. Talana değil yaşamaya onay verilmelidir.
Genel Kurulu selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)