GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:112
Tarih:19.07.2025

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Muhterem milletvekilleri, öncelikle, ben de Sayın Altan Öymen'in vefatından dolayı üzüntülerimi bildirirken başta Cumhuriyet Halk Partisi camiası olmak üzere milletimize, ailesine başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.

Muhterem milletvekilleri, son tahlilde, bu kanun teklifinizin içeriğine baktığımızda görüyoruz ki bu teklif yalnızca çevresel ve toplumsal hassasiyetleri hiçe saymakla kalmıyor, aynı zamanda Anayasa'mızın temel hükümlerine, kamu yararı anlayışına ve hukuk devleti ilkesine açıkça aykırı hükümler içeriyor. Kısacası, bu kanun teklifi doğrudan doğruya milletimizin anayasal haklarını elinden alıyor. Örneğin, Anayasa’nın 56'ncı maddesi "Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını güvence altına alır." diyor. 169'uncu madde ormanlarımızın korunmasını, devredilmemesini, yok edilmemesini emrediyor. 45'inci madde tarım arazilerinin ve zeytinliklerin korunmasını şart koşuyor. 35'inci madde ise mülkiyet hakkını temel hak olarak tanımlıyor. Şimdi soruyorum size: Bu teklif hangi Anayasa'yla bağdaşır, hangi hukuk devleti anlayışıyla açıklanabilir? Teklifin birçok maddesi "yatırım" adı altında çevresel denetimi ortadan kaldırmakta; önce izin, sonra denetim gibi hukuk dışı bir mantığı meşrulaştırmaktadır. Bu anlayış çevre hukuku değil çevreyi yok etme hukukudur. Daha da vahimi, karar alma yetkileri elinden alınarak merkezî yönetime devredilmekte, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Başkanlığında kurulacak bir yapıya geniş ve denetimsiz yetkiler verilmektedir. Yerel yönetimler, meslek odaları, bilim insanları, halk yani o kararların doğrudan muhatapları tamamen sürecin dışına itilmektedir. Bu, demokratik yönetişim değil otoriter bir planlamadır.

Daha açık söyleyelim: Bu teklifinizle doğal kaynaklarımızın özel sektöre, özellikle de yabancı sermayeye sınırsızca tahsisi söz konusudur. Vatandaşın öncelikle de köylülerimizin mülkiyet hakkı sermayeye sınırsızca tahsis edilmektedir. ÇED raporları bir formaliteye indirgenmekte, yöre halkının, birinci derecede kutsal kesimlerin söz hakkı elinden alınmaktadır ve en önemlisi kamusal denetim ve hesap verilebilirlik tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Kıymetli milletvekilleri, bu teklifin satır aralarında yazan şey şudur: "Devlet, yurttaşın yaşam alanları üzerindeki koruyucu elini çeksin; doğa ve toprak, sermayenin dilediği gibi kullanacağı sınırsız bir kaynak hâline gelsin." Peki, bu tekliften kim kazançlı çıkacak? Halk mı? Hayır. Köylüler mi? Hayır. Doğa mı? Asla. Kazançlı çıkan, kamu denetiminden muaf tutulan birkaç büyük şirket olacaktır. Kaybeden ise bu ülkenin çocukları, köylüleri, çiftçileri, ormanları, nehirleri ve toprağı olacaktır. Oysa hepimiz biliyoruz ki çevreye bir kez verilen zarar geri döndürülemez. Bu teklif yasalaşırsa sadece bugünü değil, geleceği de kaybetmiş olacağız.

Bu teklif yasa tekniği açısından da sorunludur. Belirsiz kavramlar, geniş takdir yetkileri ve hukuki denetime kapalı hükümler hem idari keyfîliğe yol açacak hem de yargı mekanizmalarını işlevsizleştirecektir. Bu nedenle çağrımız açıktır: Bu teklif tümüyle geri çekilmeli ya da anayasal ilkeler ve kamu yararı doğrultusunda baştan sona yeniden hazırlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Zira, mesele bir teknik düzenleme değil, bir vicdan meselesidir. Bu kürsüden bir kez daha sesleniyorum: Toprak vatandır, orman vatandır, zeytinlik vatandır ve biz bu vatanı asla talana teslim etmeyeceğiz.

Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)