GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:112
Tarih:19.07.2025

İBRAHİM AKIN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri heyecanla izleyen sevgili halklarımız; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Ben de sözlerime başlamadan önce sevgili Altan Öymen'e, CHP camiasına, gazeteci camiasına ve demokrasi güçlerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Evet, Türkiye'nin kaderini belirleyecek önemli bir yasayı görüşüyoruz ancak sözüme başlamadan önce dünkü konuşmam üzerine Komisyon Başkanımızın bir itirazı olmuş ve aynı zamanda bir özrü galiba benden istemiş ama konu şuydu, tekrar onu söylemek isterim. Yirmi yedi saatlik görüşmemiz sırasında 7 tane toplantı yapıldığını söylediler ve bu söylenen toplantı içerisinde Komisyon Başkanımız olmadığını söyledi ama toplantı yapılmış olması bizim açımızdan şuydu: Biz bu toplantılarda dâhil değildik, yasama yapılma sürecinde dâhil değildik ancak sanayi şirketleri, maden şirketleri ve diğerleriyle yapılan toplantının bilgisini aktardım. Kendisi katılmadığımı söyledi, bunu düzeltirim, başka bir konu yoktur Başkanım.

Şimdi, konu şu arkadaşlar: Evet, dünden bu yana görüşüyoruz. Ben şahsen bu dönemin yeni bir milletvekili olarak böyle bir Mecliste, böyle bir ortam içerisinde çalışmaktan mutsuzum. Çünkü burada biz aslında halkı temsil ediyoruz yani milleti temsil ediyoruz. Karşınızdakiler siyasi rakipleriniz olabilir ancak onlar aynı zamanda bu ülkenin halkını temsil eden birer vekil, dolayısıyla bir düşmanlık ilişkisi kurmaya gerek yok çok kaba söylemem gerekirse. Demokrasiden anladığımız bizim açımızdan şu değil: Dört yılda ya da beş yılda seçim yaparak çoğunluğu elde ettiğinizde çoğunluk diktatörlüğünü kuracak bir Meclis demokrasi için yeterli değil, aynı zamanda olumlu değildir. Bu, tam aksine, bir çoğunluğun diktatörlüğü hâline gelmiş durumdadır. Böyle bir süreçte milyonlarca insanın temsilcisi olan ve onların sözünü söyleyenleri yok saymak demek aynı zamanda bu konuda bu süreç içerisinde var olan itirazları görmemek anlamına gelir. Demokrasi, eşit, özgür, siyasal katılım süreçlerini ve temsil süreçlerini eğer kapsamıyorsa bir diktatörlük ilişkisine dönüşmüş duruma gelmektedir. Tarihte böylesine yapılar vardır ve bunun birçok örnekleri de vardır.

Bakın, sizleri çoğunluk olarak burada görüyoruz ve şu anda da birçok arkadaşımız burada. Maalesef sıralar şimdiye kadar boştu. Ama şunu anlatmak isterim: Bu yasama sisteminin gerçek anlamda demokratik olabilmesi için azınlıkların da ya da size göre çoğunluk olmayanların da sözünü dinlemek, onları da anlamak, onların da görüşlerini kapsamak durumundasınız. Aksi takdirde böyle bir demokratik hayatın inşa edilmesi mümkün değildir. İnanınız, çok samimi söylüyorum, siz, bir avuç azınlık şirketin temsilcisi gibi görünüyorsunuz ama bunun karşısında milyonlarca insanın da hakkını gasbettiğiniz bir durum ortaya çıkmış oluyor. Karşınızda olan insanlar köylüler, çiftçiler, enerjiden mağdur olan insanlar ve köyünden yok edilmek istenen insanlar ve bu insanlar dışarıda bekliyorlar ve bu yasanın çıkmamasını istiyorlar, biz de onların sözünü burada dillendirmeye çalışıyoruz. Bizi muarız görebilirsiniz ancak halkla karşı karşıya kalıyorsunuz. İnanın benim gittiğim yerde, birçok AKP'li, MHP'li seçmenler bu sürecin çok ciddi bir şekilde mağduru oluyorlar ve "Ya, keşke bu oyu ben böyle kullanmasaydım, bunlara oy vermeseydim, burada yaşamamı ortadan kaldıran bir durum ortaya çıkardılar." diye itiraz ediyorlar. Bakın, göreceksiniz, bu yasa teklifi şimdiye kadar sizlerin 20 kere, 30 kere değiştirdiğiniz yasalardan çok farklı. Biz zeytin yasasını tartışmıyoruz, aynı zamanda bir bütün olarak ekolojiyi, çevreyi, doğayı, hayatımızı, suyumuzu ortadan kaldırabilecek bir sürece doğru gidiyor bu durum. Farkında değilsiniz ama buradan geri dönüş yok. Siyanürle yapılan bir maden şirketinin yetmiş yıl sonra bile oradaki hayvanları, balıkları öldürdüğünü Balıkesir'deki arkadaşlarımız görüyorlar ve biliyorlar. Öyle bir rehabilitasyon merkezi falan yok. Yaşadığımız pratikte bunların hepsi mümkün ve yaşanan gerçekler. Dolayısıyla birbirimizin karşısında sanki rakip siyasetçiler gibi konuşarak, onların sözünü dinlemeyerek değil, gerçek anlamda hayatın içinden konuştuğumuzun farkına varın ve gerçek anlamda bu yasanın nereye gittiğini görün. Biz acil bir durum olduğunu ve gerçekten bu havamızın, suyumuzun, toprağımızın kirlenmesi sonrası geri dönülmez tehlikeli bir yola girildiğini görüyoruz, yaşıyoruz ve yaşadığımız şeyi size anlatıyoruz. Dolayısıyla bu yetkiyi bu şekilde antidemokratik olarak kullandığınız sürece bu ülkede mutlu, birlikte, ortak vatan içinde yaşama şansımızı öldürüyorsunuz. Bu ülkede eğer barış olacaksa, toplumsal müzakere yapılacaksa, birlikte yaşamamız temin edilecekse bunun yolu birbirimizi duygu ve düşüncede anlamak, insan olarak görmek, yurttaş olarak görmek ve yurttaşlık hakkımız çerçevesinde de haklarımızı ifade ettiğimizi görmek gerek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, tamamlayalım.

İBRAHİM AKIN (Devamla) - Şunu söyledim dünkü yasama sırasında: Aslında şu anda her türlü hukuksuz kararı alsanız bile anayasal haklarımız bize demokratik hak olarak bunu veriyor ve ben size tekrar söylüyorum, gerçekten ben 12 Eylülde yedi yıl cezaevinde yatmış, hukuksuz bir şekilde yatmış bir insanım ama 12 Eylül Anayasası'nı değiştirmek için yıllardır uğraşıyoruz. Ama ne gariptir ki şu anda 12 Eylül Anayasası'na dayanarak hakkımızı savunmaya çalışıyoruz. Tekrar ediyorum bunu, bu çok vahim durumdur. Bizim, kırk yıl sonra ya da kırk beş yıl sonra 12 Eylül Anayasası'na dayanarak bu kadar çağın geliştiği bir yerde, bu kadar hukukların geliştiği bir yerde hâlâ çok geriye giden bir durumu kabul etmemiz mümkün değil. Azıcık ülkedeki ve dünyadaki gerçeklerle yüzleşerek devam edelim, azıcık haklarımız ve hukuklarımızı iyileştirmek için uğraşalım, daha çok geriye gitmeyelim. Değiştirdiğiniz bütün yasalar daha kötüye gitmek, daha otoriter sistem kurmak, daha baskı kurmak, toprağı, havayı, suyu katletmek üzerine kuruluyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu aklen de vicdanen de mantıken de mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, bir dakika vermiştim.

İBRAHİM AKIN (Devamla) - Ben bu yasanın bir an önce çekilmesini istiyorum.

Peki, ben teşekkür ediyorum arkadaşlar. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)