GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:112
Tarih:19.07.2025

SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Sayın Divan, değerli milletvekilleri; Meclis de milletin olmasına rağmen aramıza duvarlar sokuldu. Günlerdir dışarıda ağaçlarını, topraklarını, ocaklarını, yurtlarını, vatanlarını savunan Akbelenli köylülerimizi, İkizköylüleri, Gökçeyazılıları, Türkmendağlıları, İkizderelileri, Anzerlileri, bilge kadınlarını ülkemin -en çok da onları- az sonra çıkacak olan kararın peşin mahcubiyetiyle selamlıyorum. Demek ki neymiş? İrfan tahsile tahvilli değilmiş. Hangi üniversiteden mezun olursanız olun -köylünün idrakine ulaştıramadığımıza göre günlerdir burada bazı arkadaşlarımızı; kimin, hangi üniversiteden, nasıl mezun olduğu- Anadolu köylüsünün irfanı sizden daha aydınlanmacı, aydınlatıcı olabiliyormuş.

Kanun görüşmelerinin artık sonuna geldik ve ben haksızca infaza sürüklenen, boynunda bir kirli urgan, sehpası tekmelenmeden önce usulen son sözü sorulan bir milleti temsil ediyor gibi hissediyorum şu anda maalesef burada kendimi. Son sözümüz de bu manada ilk sözümüzden farklı değil: Bu yasa teklifini geri çekin, hâlâ geç değil. Yasaya karşı teknik, ekonomik, vicdani hatta dinî bütün itirazlar yapıldı. Kanunla ilgili söyleyecek hiçbir şey kalmadı ama kanunu yapan zihniyetle ilgili söyleyecek çok şey var. Ben o zihniyetin kurbanı olmuş bir ili, Tekirdağ'ı, o zihniyetin kurbanı olmuş Trakya'yı temsil ediyorum. Her şeyden önce bizim yaşadıklarımızı Muğla da, Manisa da, Rize de, İzmir de, Balıkesir de, Çanakkale de yaşamasın diye bu teklife "hayır" demeyi görev biliyorum. Bu zihniyet, benim on binlerce hektarlık dev bir gıda deposu olan, bir ayçiçeği cenneti, bir çeltik ambarı, üzüm, kiraz bağları, ülkenin mutlak korunacak tarım arazisine en yüksek oranda sahip olan bölgemi güneş, rüzgâr enerjisinden faydalanma potansiyeli de varken üstelik ne yaptı biliyor musunuz? On binlerce dönüm tarım ve orman alanını, meşeliğini termik cehenneme çevirmeye girişti. Istrancaları taş ocağı kevgirine çevirdi, dünyadaki üç longozdan 1'i olan İğneada'yı nükleerle tehdit etti. Doğal gaz boru hattını insanın denize girmeye bile kıyamadığı Selvez Koyu'ndan karaya çıkardı. Ergene'yi sözde koruma projesiyle parasını bastırıp kirletme özgürlüğü tanıdığı 2 binden fazla ağır sanayi tesisiyle nehir olmaktan çıkarıp bir kanalizasyona çevirdi.

Peki, bu talan, bu yağma -yatırım deniliyor ya başından beri- bu tecavüz çok mu geliştirdi senin bölgeni; çok mu kalkındınız, çok mu zenginleştiniz böylelikle diye soracak olursanız: Ölüyoruz, ölüyoruz biz orada, ölüyoruz. Zehir yiyoruz, zehir içiyoruz, zehir soluyoruz. Kanser hastası olmayan aile yok Trakya'da. Su yok, sulama suyu yok, içme suyu yok. Kalkınmaya gelince hâlâ 2025'te 65 kişilik sınıfı olan, hâlâ 2025'te 3'ü, 4'ü birleştirilmiş okullarda okuyor çocuklarımız. Kalkınma nasıl, kalkınma iyi mi oluyor; takdirinize bırakıyorum.

Can suyu diye bıraktığı oranla derelere akabilme şansı bile bırakmayan tuhaf hidroelektrikçilikle sulak alanları yok olmuş bir ülkenin, yerel yönetimleri yüzde 80'lerde atık su arıtma tesisine sahip olmayan, siyanürlü madencilikle ekosistemi altüst olmuş, gıda güvenliğini garanti altına alamamış bir ülkenin vatandaşı olarak da yine bu yasaya "hayır" demeyi millî bir görev sayıyorum. Kendine "milletin vekili" diyen bir Allah'ın kulunun da aslında bu yasaya "evet" diyebileceğine inanmıyorum. Bu yasaya "evet" diyebilmek için tek satırını bile maalesef okumamış olmak gerekir ya da kendisine oylamada bir sayıdan ibaret olmayı yakıştırabiliyor olmak gerekir çünkü bu yasaya "evet" demek, bu ülkede yaşadıklarına göre iktidar sıralarındaki arkadaşlarımız da bu ülkenin havasını soluduklarına, suyunu içtiklerine göre onlar için de bir intihar eylemidir. Ölmeyi bu kadar arzuluyorsanız gerçekten bunun envaiçeşit yolu var, koca bir ülkeyi peşinizden sürüklemeyin.

Ve bu karşı çıkışın madencilik nefretiyle hiçbir alakası yok; başından beri bu söyleniyor. "Yapılırsa yaşam alanı olmaktan çıkar." raporu olan yeryüzü cennetlerinde madencilik yaptırma fütursuzluğuyla ilgisi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

SELCAN TAŞCI (Devamla) - Sonu İliç gibi olur mu umursamadan, sırf o ruhsatı verebilmek için malum şirketlere, heyelan bölgesine "Heyelan tehlikesi yok." raporu verdiren gözü dönmüşlükle ilgisi var. Yerin yedi kat dibinde 14 yaşında, kayıt dışı çalıştırılan çocuklarla ilgisi var. 16 bin maden işçisi bulunan ilçeye bir yanık ünitesi kurma gereği duymamakla, bu umursamazlıkla insan hayatını beş para etmez sayan rantçı fıtratla ilgisi var. Anmadan bitirmek istemiyorum: Bu yasaya "hayır" demek 3-5 ağaca kalkan oldu diye katledilen çocuklarımıza, üzerine TOMA sürülen Yörük analarına, Karadenizli kadınlara da en temel borcumuzdur arkadaşlar.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)