| Konu: | Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 112 |
| Tarih: | 19.07.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 19 Temmuz, Rojava devriminin 13'üncü yılı. 19 Temmuz 2012'de Kobani'de başlayan ve tüm Kuzey ve Doğu Suriye'ye yayılan Rojava devrimi, tüm Orta Doğu halklarına bir yaşam umudu oldu. Kadın özgürlükçü, ekolojik ve demokratik bir toplumsallık capcanlı, en yalın hakikatle bizlere tüm dünya halklarına başka bir dünyanın mümkün olduğunu gösterdi. Bugün Dürzilere, Alevilere yönelik devam eden katliamlar bir kez daha kanıtlamıştır ki Rojava'nın demokratik ve ortak yaşam modeli, barışçıl bir gelecek için karanlığa karşı umut olmayı sürdürüyor. Bu onurlu devrimi ve kazanımlarını, meşalesini yakan halkları, öncülük eden kadınları, demokrasi ve özgürlük mücadelesini selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinin genel gerekçesinde kayıt dışılıkla mücadele edilmesi, vergi adaletinin güçlendirilmesi, indirim ve istisnaların sınırlandırılması, dolaysız vergilerin vergi gelirleri içinde payının artırılması hedeflerine hizmet etmek üzere düzenlemeler yapıldığı gibi büyük cümleler var. Ekonomik istikrarı sağlama, kayıt dışılığı önleme ve vergi adaletini güçlendirme hedefleri kulağa hoş gelse de teklifin detaylarına bakıldığında milyonlarca dar gelirlinin, toplumun çoğunluğunu oluşturan kesimlerin lehine bir şey yok maalesef.
Bu teklifle Cumhurbaşkanına genişletilen yetkiler veriliyor, halkın aleyhine vergi istisnaları getiriliyor. Millî savunma ve iç güvenlik ihtiyaçlarında kullanılmak üzere alınacak kimi araçlarda ÖTV istisnası, binek otomobillerde ÖTV oranları belirleme yetkisinin tamamen Cumhurbaşkanına bırakılması gibi düzenlemelerle zaten yüksek olan enflasyon ve geçim sıkıntısıyla boğuşan halkın daha fazla yük altına gireceği görülüyor. Dar gelirli esnaf, çiftçi, vergi yükü altında zaten ezilirken büyük oranda tarımda, kırsalda küçük esnafın ve çiftçilerin kullandığı araçların ÖTV oranının yüzde 4'ten yüzde 50'ye çıkarılması da bunun en açık göstergesi ve buradan 14 milyar lira yıllık gelir etkisi öngörülmüş. Bu durum vergiyi, alnının teriyle geçinmeye çalışan emekçilerden alan mevcut adaletsiz vergi sistemini ve iktidarın ekonomik, politik tercihlerini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Bu kanun teklifinin gerekçesinde sözü edilen sorunların giderilmesi isteniyorsa böyle yasal düzenlemelere değil vergi sisteminde büyük bir yapısal reforma ihtiyaç vardır. Sermayeden yana olan ekonomik, politik tercihler değişmelidir. Anayasa açıkça, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınmasını, vergilendirme politikalarında sosyal adaletin yerine getirilmesini söyler ama gerçekte tam tersi olarak vergi gelirinin yaklaşık yüzde 65'i dar gelirli milyonlarca yurttaşa ödetilmekte. Biz, zenginleştikçe zenginleşen sermaye sahiplerine yönelik bir servet vergisi beklerken sermayedarların "vergi teşviki" ve "vergi affı" adı altında ayrıcalıklarla donatılarak vergiden muaf kalmalarına devam edilmekte.
2025 yılının Mayıs ayı merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine baktığımızda 2024 yılının Mayıs ayına göre emekçilerin ödediği gelir vergisi gelirleri yüzde 88,4 oranında artmış. Buna karşılık şirketlerin ödediği kurumlar vergisi gelirleri yalnızca yüzde 16,6 artış göstermiş, resmî enflasyonun dahi çok altında seyrediyor. Yoksulluk sınırında ücretle çalışan bir emekçi de servet sahibi bir yurttaş da aynı oranda KDV ve ÖTV ödemekte. Örneğin, süper lüks aracı için akaryakıt alan zengin bir yurttaş ile tarımsal üretim yapan bir çiftçinin zorunlu olarak tükettiği akaryakıt için ödediği ÖTV aynıdır. Zengin ile yoksulun aynı oranda KDV, ÖTV ödediği bir sistemde adaletten bahsetmek söz konusu değil. Bu nedenle dolaylı vergiler görünürde eşit, gerçekte ise aşırı adaletsizdir. Dolaylı vergiler gelir ve servete dayalı bir esasa dayanmadığı için yoksulu da zengini de vergi yükümlülüğü bakımından eşitlemekte, dolayısıyla var olan eşitsizliği büyütmektedir. Türkiye'de sosyal ve ekonomik adaleti esas alan servete dayalı ve artan oranlı bir vergilendirme politikası yoktur. Türkiye'nin vergi yükü servet sahibi zengin azınlığın değil evinin mutfak ihtiyacını karşılayamaz, kirasını ödeyemez hâle gelen ve açlık sınırı altında ücret ve aylıklarla borçlanarak yaşamaya mecbur bırakılan milyonlarca dar gelirli yurttaşın sırtındadır.
OECD karşılaştırmalı analizleri Türkiye'nin mal ve hizmet üzerinden alınan vergilerde 38 OECD ülkesinin ortalamasının üzerinde olduğunu ortaya koymaktadır. 2021 yılında Türkiye oranı 42,1 iken, OECD ortalamasında 32,2'dir. 2022'de ise Türkiye'de yüzde 43,9; OECD ortalaması ise 31,4 olarak gerçekleşmiştir. 2021 yılında Türkiye'de dolaylı vergilerin vergi gelirleri içindeki payı yüzde 43,1 iken, bu oran OECD ülkeleri ortalamasında 32,5'tir. OECD, Türkiye'yi en adaletsiz vergi sistemi olan ülkeler arasında sıralamaktadır.
AKP iktidarının vergi politikaları dar gelirliyi vergiye boğarken büyük sermayeyi vergi yükümlülüğünden özgür kılmak şeklinde somutlaşmıştır. Servet ve büyük sermaye sahiplerine başta denetimsizlik aracılığıyla olmak üzere çeşitli istisna, muafiyet ve vergi afları aracılığıyla vergiden kaçınma alışkanlığı kazandıran AKP iktidarı, bu tercihleriyle ülke kamuoyuna "vergi yüzsüzleri" kavramını da kazandırmıştır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışından bu yana 42 tane vergi affı düzenlemesi yapılmış, 2000 ile 2025 yılları arasında 15 adet af kanunu çıkarılmış yani yaklaşık iki buçuk yılda bir vergi affı düzenlemesi yapılırken bunun 15'i AKP döneminde yapılmış. Akaryakıttan otomobile, alkolden elektronik eşyaya, temizlik ürünlerinden cep telefonuna kadar çok geniş bir tüketim kaleminde ÖTV uygulanarak yurttaşın cebine doğrudan yük bindiren kolay vergilere yönelinirken sermayeye vergi muafiyetleri ve istisnalarıyla bu açığın yükü de yıllardır yoksulun sırtına bindirilmiştir.
Türkiye vergi sisteminin adaletsizliğinin göstergelerinden biri de vergi harcamalarıdır. Vergi harcamaları şeffaf değil, hangi sektörlerin, hangi ölçütlerle desteklendiğine dair yeterli bilgi yok. Yüksek kârlılığa sahip sektör, kurum ve kişilere tanınan vergi teşvikleri gelir dağılımını daha da bozmakta ve ayrıca kamu kaynaklarının adil olmayan bir şekilde yeniden dağıtılmasına yol açmaktadır. 2025 bütçesinde 3 trilyon 5 milyar TL vergi harcamasının gerçekleşmesi öngörülmekteydi. Bu rakam 2025 yılında toplam bütçe gelirinin yani 12 trilyon 800 milyar liranın yüzde 23,5'inden vazgeçilmesi anlamına gelmektedir. Bu durum iktidarın 2025 yılı içinde toplamayı düşündüğü gelirlerinin dörtte 1'inden sermaye lehine vazgeçmesi anlamına geliyor.
Bir diğer adaletsizlik de düşük tutulan vergi dilimleri nedeniyle emekçilerin gelirlerinin büyük bir kısmını vergi olarak vermek zorunda kalmaları. Bakın, yüzde 35 vergi dilimi. Aile hekimleri her gün iki saat, ebe hemşireler ise bir buçuk saat sadece vergi ödemek için çalışıyorlar; bu yüzden aylarca emekçinin sırtındaki bu yük nedeniyle "Vergide adalet istiyoruz." eylemleri yaptılar, tüm hak taleplerine olduğu gibi buna da kayıtsız kaldınız.
Sayın vekiller, gerçekten vergi adaletinin sağlanması isteniyorsa emekçiler, dar gelirliler, emekliler, küçük esnaf, çiftçiler, kadınlar lehine kapsamlı ve radikal bir vergi reformu yapılmalıdır. Vergiler yalnızca devletin gelir araçları değillerdir, aynı zamanda bir toplumun adalet anlayışının da göstergesidirler. Türkiye'de ÖTV başta olmak üzere dolaylı vergi oranlarının yüksekliği ekonomik eşitsizliği derinleştirmiştir. Eşitlikten yana bir ekonomik düzenin ilk adımı vergi yükünün hakkaniyetli bir şekilde paylaşılmasından geçmektedir. Vergi yükünün dağılımında adaleti sağlamak, herkesin vergiye katılımını sağlamak için vergi tabanını genişletmek, "az kazanandan az, çok kazanandan çok" temelindeki vergi politikalarının hayata geçirilmesi zorunludur. Vergi sistemi tarafsız, adil, uygulanabilir ve kimseye ayrıcalık sağlamayan bir nitelik taşımalıdır. Vergi, harcayandan değil, kazanandan alınmalıdır. ÖTV, KDV gibi dolaylı vergiler kaldırılmalı veya sembolik bir orana taşınmalı, bunların yerine servet vergisi getirilmeli ve kurumlar vergisi oranı yükseltilmelidir.
Saygılarımla. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)