Konu: | Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 113 |
Tarih: | 20.07.2025 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Değerli milletvekilleri, teklifin içeriğine baktığımızda, bir yandan hekimlerin kaç yerde çalışabileceğine ilişkin düzenlemeler, öte yandan optisyenlik müesseselerine dair teknik hükümler; bir köşede organ bağışı esasları, bir diğer köşede ise belediye parklarına sağlık tesisi yapılmasına dair maddeler yer alıyor. Kısacası, sağlık sistemiyle ilgili onlarca farklı başlık her ne kadar "temel kanun" deseniz de tek bir torbaya doldurulmuştur. Peki, neden? Çünkü bu iktidar Meclisi bir istişare, denetim ve temsil kurumu olarak değil, bir noter olarak görmektedir. El kaldır, el indir; oldubitti, maşallah!
Değerli milletvekilleri, sağlık ticarileştirilecek bir alan değildir ancak AK PARTİ'si iktidarı sağlık hizmetini bir kamu görevi değil bir pazar alanı olarak görmekte ısrarcıdır. Hekimi müşteri temsilcisine, hastayı müşteri konumuna indirgeyen bu anlayış bugün geldiğimiz noktada sağlık sisteminin temellerini çürütmüştür ve ne yazık ki bu yasa teklifiyle o çürümüş yapı resmîleştirilmektedir. Elektronik muvafakat uygulamasıyla hastaların tıbbi işlemlere rızası artık birkaç dijital tıklamaya indirgenmektedir. Oysa rıza sadece teknik bir formalite değildir; rıza, bilgilendirme ister, yüz yüze iletişim ister, güven ister. Siz bu temel ilkeyi bir kutucuğa indirgiyorsunuz. Hekim-hasta ilişkisinin insani boyutunu yok sayarak sağlık hizmetlerini mekanik bir işlem hâline getiriyorsunuz. Peki, bu düzenlemeyi hazırlarken tabip odalarının, hasta hakları derneklerinin, etik kurulların görüşünü aldınız mı? Hayır çünkü siz milleti değil rantı dinliyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bu teklifin içerdiği bir başka riskli madde de kenevirin kullanım alanlarını genişleten hükümlerle ilgilidir. Bilimsel dayanaklarla ilaç üretimi için kullanılması elbette ki mümkündür ancak siz denetim mekanizmaları yetersizken kenevir türevlerini kişisel bakım ürünlerinden destek gıdalarına kadar her alana yaygınlaştırıyorsunuz. Bu durum özellikle gençler açısından ciddi bir toplum sağlığı tehdidi yaratmaktadır. Uyuşturucuyla mücadelenin temel ilkesi erişimi zorlaştırmak ve kullanımı sınırlandırmaktır ama bu teklif aksine kullanım alanlarını genişletmekte denetimi ise sadece kâğıt üzerinde bırakmaktadır.
Sağlık çalışanlarının hakları ise yine bu teklifte tehdit altındadır. Geçici görevlendirilen personele döner sermaye ödemesi yapılacağı ifade ediliyor ama bu uygulamanın sınırları belirsiz kılınmıştır; keyfîliğe ve eşitsizliğe açık bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.
Disipline ilişkin hükümler ise memur güvencesini zayıflatmakta, sözleşmeli personelin iş güvencesini her geçen gün biraz daha törpülemektedir. Sağlık hizmetleri nitelikli kamu personeli eliyle yürütülmesi gereken iş alanıyken bu düzenlemelerle birlikte sağlık sistemi âdeta taşeronlaştırılmakta, emek sömürüsü kurumsallaştırılmaktadır.
Arkadaşlar, bu teklifin hazırlanış biçimi bile başlı başına bir Anayasa sorunudur. Teklifin doğrudan muhatabı olan Sağlık Bakanı Komisyon görüşmelerine dahi katılmamıştır. Bu durum yürütmenin yasama karşısında hesap verme sorumluluğunun açıkça ihlalidir. Meclisin denetim yetkisi görmezden gelinmiş, milletin vekilleri bilgiye ve soruya muhtaç bırakılmıştır. Dahası, bu teklifin hazırlık sürecinde Türk Tabipleri Birliğinin ve Türk Eczacıları Birliğinin, sağlık çalışanları sendikalarının, hasta hakları savunucularının hiçbirinin görüşü alınmamıştır. Bu kadar kapsamlı bir yasa böylesine teknik ve kritik bir alanda nasıl olur da meslek örgütlerinin dışında hazırlanır? Bu yasa kimin için hazırlanmıştır? Açık söyleyeyim, millet için değil, sermaye için.
Değerli milletvekilleri, bu torba yasa sadece sağlık sistemindeki çöküşün bir resmi değil, aynı zamanda iktidarın genel yönetim anlayışının da bir özetidir. Ekonomide, eğitimde, adalette, dış politikada olduğu gibi sağlıkta da günü kurtarmaya çalışan, yapısal sorunları halının altına süpüren, şeffaflığı değil, sadakati esas alan bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız. Milletimiz yoksullukla boğuşurken sağlık hizmetlerine zamanında ve yeterince ulaşamazken bu teklif hiçbir soruna çözüm sunmamaktadır; aksine toplum sağlığını ticarileştiren, kamu kaynaklarını denetimsizleştiren, sağlık çalışanlarını itibarsızlaştıran bir anlayışın yasalaşmasıdır bu.
Biz İYİ Parti olarak toplumun sağlığını rant aracına dönüştüren, kamu denetimini ortadan kaldıran, meslek gruplarını baskı altına alan bu düzenlemeye "hayır" diyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)