Konu: | Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın, İsrail'in Gazze saldırısına, Filistin halkına yaptığı soykırıma ve zulüm ile kıtlık politikalarına ve bölgede var olan güncel duruma ilişkin Yürütme adına gündem dışı açıklaması nedeniyle AK PARTİ Grubu adına konuşması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 114 |
Tarih: | 29.08.2025 |
AK PARTİ GRUBU ADINA CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada sadece bir siyasi meseleyi konuşmak için toplanmadık, hamaset yapmak için toplanmadık. Bugün burada insanlık tarihinin en büyük adaletsizliklerinden birini, en büyük vicdan yaralarından birini Gazze'deki vahşeti ve İsrail tarafından Filistin halkına uygulanan soykırımı, zulmü milletimizin iradesinin ve vicdanının tecelligâhı olan bu Gazi Meclis çatısı altında konuşmak için bir araya geldik.
Trump'ın Gazze'yi boşaltma planını Sayın Cumhurbaşkanımız konuşmaya değmez bulmuştu ama maalesef burada bu konunun tekrar gündeme geldiğini de görüyoruz. Gazze 7 Ekim 2023'ten itibaren dünya tarihinin en karanlık dönemlerinden birine tanıklık etmektedir. 21'inci yüzyılda tüm dünya Gazze'de kan donduran soykırıma şahitlik etmektedir. Siz Hamas'a "Terör örgütü." demiştiniz. Bunu ne zaman demezseniz Netanyahu'nun uykusu o zaman kaçacaktır. Bakın, Gazze'de yaşananlar yalnızca 7 Ekim 2023 sonrasındaki gelişmelerin bir sonucu değildir. Aynı zamanda İsrail'in Filistin'e karşı yetmiş beş yıllık Apartheid politikalarının, elli altı yıllık işgalinin ve on altı yıllık ablukasının bir ürünüdür. 7 Ekim sonrasındaki İsrail şiddetini 1948'den bu yana sergilediği tutum çerçevesinde değerlendirmek gerekmektedir. Yıllar süren saldırganlığından hesap sorulmaması İsrail'i bu konuda daha cesaretlendirerek şiddete, katliama, soykırıma sevk etmiştir. Aslında İsrail kurulduğundan beri taammüden soykırım suçu işlemektedir. İsrail, savunmasız Filistin halkını katletmektedir. Gazze'de yaşanan trajedi sadece silahlarla yürütülmemektedir, açlık ve kıtlık da silah olarak kullanılmaktadır. Yardım kuyruğunda bekleyen küçücük çocuklar dahi İsrail askerlerinin kurşunlarının hedefi olmaktadır.
Bakın, burada şu resimleri aslında ekranlarda sürekli görüyoruz. Burada Hüseyin Hajjaj'ın fotoğrafını -altı aylık- Muhammed'in fotoğrafını -on sekiz aylık- ve Zeyna'nın fotoğrafını -on yaşında- Samah Matar'ın anne olarak ve Yusuf'un -benim çocuğumun da ismi Yusuf- onların resimlerini görüyoruz. Dolayısıyla burada aslında birlik olma zamanı, beraberlik olma zamanı, siyaset yapmama zamanı diyorum. Gazze'de çocuklar açlıktan ölürken hangi vicdan rahat uyuyabilir? Gazze'de anneler evlatlarını toprağa verirken hangi kalp sızlamaz? Gazze'deki açlık ve yıkım sadece bir halkı değil bütün insanlığın onurunu hedef almaktadır. İsrail hükûmetinin 2 Mart 2025'te Gazze'ye insani yardımı tamamen durdurma kararı sivillere yönelik toplu cezalandırma niteliği taşımakta ve işgalci güç olarak İsrail'in tüm uluslararası insancıl hukuk sözleşmeleri uyarınca insani yardıma erişimi sağlama yükümlülüğüne aykırılık teşkil etmektedir. İsrail ve ABD'nin destek verdiği sözde Gazze İnsani Yardım Vakfının faaliyetlerine başladığı tarihten bu yana yardım almak üzere İsrail tarafından belirlenen merkezlerde toplanan sivillere yönelik İsrail tarafından gerçekleştirilen saldırılar sonucunda 2.158 kişi hayatını kaybetmiştir. Sözde Gazze İnsani Yardım Vakfının faaliyetleri de dâhil olmak üzere işgalin araçları olarak kullanılan kuruluşların insani yardımı kısıtlamak veya manipüle etmek için kullanılmasını şiddetle kınıyoruz. Bu sistem tam bir fiyaskodur. İsrail, yardımı bir savaş silahına, bir ölüm alanına dönüştürmüştür. Geçtiğimiz hafta yayımlanan Birleşmiş Milletler destekli Entegre Gıda Güvencesi Aşama Sınıflandırması yani IPS raporuna göre Gazze'de ciddi bir kıtlık durumu yaşandığı artık resmiyete dökülmüş durumdadır. Orta Doğu'da kıtlık ilk kez resmî olarak teyit edilmiştir. IPC raporu Gazze'deki kıtlığın tamamen insan yapımı olduğunu somut verilerle belirtmektedir.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Netanyahu hükûmeti bunca işlediği insanlık suçuna ilaveten Gazze'nin tamamını işgal etme planını devreye sokmuştur. Gözünü kan bürümüş İsrail, hâlihazırda yüzde 85'inde askerî varlığını bulundurduğu Gazze'nin tamamında askerî kontrolünü sağlamak istemektedir. İsrail ilhak söylemine yönelmiştir. Katil Netanyahu hükûmetinin hedefi açıktır; Filistin halkını ortadan kaldırmak, bir şekilde hayatta kalanları da yerlerinden edip topraklarını gasbetmek istemektedir. Filistinlilere yönelik yerleşimci ve devlet terörü, Filistinlilerin topraklarına el koyma adımları bu amaca yöneliktir. Yerleşimcilik hırsızlıktır, yerleşimcilik bir suçtur, yerleşimcilik 21'inci yüzyılda çağ dışı bir sömürgecilik biçimidir; yerleşimci terörü cezasız kalmamalıdır. Önümüzdeki dönemde yeni bir Nakba'yı önlemek artık ilk hedef hâline gelmiştir. Filistin toprakları insansız kalırsa bu topraklara sahip çıkılması artık tamamen hayal olacaktır. İsrail'in bir yandan Gazze'de soykırım suçu işlerken Batı Şeria'da ilhaka yönelik işgal uygulamalarını arttırdığını, diğer taraftan da komşu ülkelerin toprak bütünlüğünü de hedef alacak şekilde yayılmacılık ve saldırganlık sergilediğini görüyoruz. İsrail'in istikrarsızlaştırmaya ve zayıflatmaya çalıştığı Suriye, Lübnan ve İran'da yaşanabilecek gerilimler tüm bölgeyi daha sancılı hâle getirecektir. Terörün, şiddetin, istikrarsızlığın hâkim olduğu bir coğrafya bizim için asla kabul edilmezdir. Bu nedenle, terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge bizim için hayati önemdedir. İç cephenin güçlendirilmesi sürecine katkı verilmesi ve birliğimizin, beraberliğimizin korunması çabasının had safhaya çıkarılması için çalışmak bu yüce Meclisin en büyük sorumluluklarından biridir.
Burada Sayın Bakanımız insani yardımlardan bahsetti ve Filistin'e destek için uluslararası girişimlerden ve özellikle, tabii ki -ticaret yoluyla- ticareti nasıl sıfırladığımızdan da bahsetti.
Burada kısaca uluslararası hukuk yoluyla adalet arayışımızdan da bahsetmek istiyorum. Filistinli kardeşlerimiz için uluslararası hukuk yoluyla adalet arayışı kapsamında yoğun çalışmalar yürütmekteyiz. Dışişleri Bakanlığımızın eş güdümünde yürütülen süreçlerde Meclis hukuk heyetimiz de parlamenterlerimiz de bu sürece katıldı. Uluslararası Ceza Mahkemesinde özellikle katil Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Galant hakkında tutuklama müzekkeresi çıkarılması için büyük çaba sarf edildi ve burada da biliyorsunuz, Uluslararası Ceza Mahkemesi bunlar için tutuklama müzekkeresi çıkardı; bu süreçte Türkiye'nin katkısı büyüktür. İsrail'in soykırımına ilişkin önemli deliller, bilgi ve belgeler dosyaya sunulmuştur. Yine, aynı şekilde, bugün İsrail, Uluslararası Adalet Divanında soykırım suçu işlemekle yargılanmaktadır. İsrail'den hesap sormak üzere anılan davaya müdahil olma başvurusunda bulunan ülkelerden bir tanesiydik ve Türkiye'nin müdahilliği İsrail'in uluslararası topluma ve hukuka meydan okuyan, kerameti kendinden menkul bir istisnacılığa dayanan tutumuna karşı atılan ciddi bir adımdır. Bu adımla beraber, direnen Filistin halkıyla birlikte olduğumuzu ifade etmekteyiz. İsrail'in hak ettiği cezayla karşılaşması için yapılması gerekenleri her platformda dile getirmeyi sürdüreceğiz. İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarındaki uygulamaları ve Birleşmiş Milletler ile diğer uluslararası kuruluşlara karşı hukuki sorumluluklarıyla ilgili Uluslararası Adalet Divanı sürecine Türkiye yazılı ve sözlü görüş bildirerek destek sağlamıştır. Uluslararası Adalet Divanının kararını önümüzdeki aylarda vermesini öngörüyoruz. Gazze'de yirmi iki aydır süregelen soykırım insanlık tarihine bir kara leke olarak geçmiştir çünkü adaletin terazisi önce vicdanda çalışır. İnsanlık vicdanında mahkûm olan İsrail'in hukuk önünde de mahkûmiyetinin sağlanacağına inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, burada bugün atılması gereken adımlar ateşkesi derhâl sağlayacak diplomatik çabaları yoğunlaştırmak, açlık ve kıtlığı sona erdirecek insani yardımları kesintisiz ulaştırmak, çocukların eğitim ve sağlık ihtiyaçlarını kaynak ayırmak ve en önemlisi iki devletli çözüm temelinde adil bir barışı benimsemektir. Tüm bunlar Gazze'de yaraların sarılmasının yanında umutlu bir geleceğin inşasına vesile olacaktır. Bu kapsamda, İsrail'in Gazze dâhil işgal altındaki topraklardaki saldırılarının son bulması, ateşkesin tesis edilmesi ve Roma Statüsü'yle soykırım davasındaki tedbirlere uyması için İsrail'e silah ambargosu dahil kapsamlı yaptırımların uygulanmasıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda vurguladığı üzere, Genel Kurul barış için birlik kararını daha etkili ve işlevsel biçimde gündemine almalıdır. Burada özellikle vurgulamam gereken, 1950 tarihli kararda olduğu gibi -altını çiziyorum- Birleşmiş Milletlerin kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisini devreye sokması gerekmektedir. Ayrıca, tabii, veto krizi nedeniyle felç olmuş BM Güvenlik Konseyinin reformu ivedilikle gündeme alınmalıdır. Zira, biliyorsunuz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin son toplantısında 14 ülkenin ateşkes ve insani yardım sağlanması, yardım dağıtımına dair tüm kısıtlamaların derhâl ve koşulsuz kaldırılması, Gazze'deki askerî operasyonu genişletme kararının geri çekilmesi için yaptığı çağrı ne yazık ki ABD'nin vetosu yüzünden hayata geçirilememiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın her platformda ifade ettikleri gibi, dünya 5'ten büyüktür ve daha adil bir dünya mümkündür ancak tabii ki böyle bir BM yapısının ne barışı getirmesi ne çatışmaları durdurması ne de insanlığa umut olması mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, tarih boyunca her zaman mazlumun yanında, zalimin karşısında yer almıştır; kötüye karşı iyinin, zalime karşı mazlumun, yanlışa karşı doğrunun safında yer almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen, buyurun.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Türkiye, Gazze'de acilen kalıcı ateşkesin sağlanmasına, insani yardıma engelsiz erişime, masum sivillerin korunmasına, Filistin devletinin kurulmasına ve Filistin devletinin kapasitesinin artırılmasına yönelik çalışmaları sürdürmeye her platformda devam edecektir. 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devletinin kurulmasının bu Mecliste partilerüstü bir desteğe sahip olduğuna inanıyorum. Bu birliktelik aziz milletimizin de vicdanının sesidir. Ülkemiz için de Filistinli gruplar için de uluslararası toplum için de zaman birlik zamanıdır. Filistin yalnız değildir, Gazze yalnız değildir, Kudüs sahipsiz değildir. Filistin bir gün özgür olacaktır, Türkiye de bu özgürlüğün sonsuza kadar sesi olacaktır.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)