| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 18.07.2025 |
SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, burada bir tartışma yaşandı, Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık'ın sağlık durumuyla alakalıydı bu tartışma. Bazılarımız konuşamadı, kimi çekindi, kimi kararsız kaldı, kimi sadece gözlerini yere indirdi ama inanın o sessizlik anında hepimiz aynı şeyi hissettik. Bir insanın yaşamı hiçbir makamdan, hiçbir siyasi pozisyondan daha önemli olamaz. Elbette hukuk işlesin, elbette adalet yerini bulsun ama adalet sadece mahkemelerde değil, kalplerde de başlar. Kalpten çıkmayan bir kararın dosya ne kalınlıkta olursa olsun adil sayılması mümkün değildir.
Bu ortamda bir kişi konuştu, Fatih Belediye Başkanı Sayın Ergün Turan; sözleri siyasetin içinden geliyordu ama kalbinden çıktığı da belliydi. Şöyle dedi Sayın Turan: "Murat Çalık arkadaşımızın sağlık sorunları var. Ben şahsen kendisini seven biriyim. Allah'tan acil şifalar diliyorum. Umudum, hasta olan arkadaşımızın ev hapsi ya da başka bir tedbirle yargılanmasıdır, bu da insani bir umuttur." İşte, bu umut aslında hepimizin taşıması gereken ortak bir duygu. Kimse "Yargıya müdahale edin." demiyor ama hepimiz yargının da insanı unutmadan, hayatı ve sağlığı merkeze alarak işleyebileceğini söylüyoruz.
Bugün bu hassasiyetle bir başka örneği daha sizlerle paylaşmak istiyorum: Geçtiğimiz günlerde Reform Vakfı Koordinatörü Sayın Mehmet Ali Çalışkan'ı İzmir Buca Yüksek Güvenlikli Cezaevinde ziyaret ettim. İki şeyi özellikle ifade etmek isterim; birincisi, kendisi uzun yıllardır bu ülkenin sivil alanında çalışan, şehirler ve toplumsal uzlaşı üzerine yazan, düşünen, katkı sunan bir akademisyen, devletin çeşitli kurumlarıyla temas kurmuş, toplantılarda bulunmuş, bu ülkenin geleceğine dair söz üretmiş bir profesyonel; ikincisi, şu an bulunduğu cezaevi, Buca Yüksek Güvenlikli Cezaevi. Darbe girişiminde bulunmuş hükümlüler, organize suç örgütü yöneticileri, ağır cezalı katiller kalıyor bu yüksek güvenlikli cezaevinde yani adli sicili sabitlenmiş, tehlike riski yüksek hükümlüler. Sayın Çalışkan hakkında ise hâlâ bir iddianame yazılmış değil; dört ay geçmiş, ne suçlama net ne dava açılmış ne mahkemeye çıkmış, sadece tutuluyor. Şunu açıkça söylemek zorundayız: Bir ülkede iddianamesiz tutukluluk sıradan bir uygulamaya dönüşürse orada özgürlük yalnızca bir ayrıcalığa dönüşür ve özgürlük ayrıcalık hâline geldiğinde hukuk güvenliği tüm vatandaşlar için zayıflamış olur.
Ben o ziyarette bir suçlu görmedim; kendisini savunmayı bekleyen, açıklanabilir bir sürecin başlamasını umut eden bir insan gördüm, bir akademisyen, bir yurttaş. İddianame yok, deliller kamuoyuna açık değil, savunma hakkı yok ama dört aydır tutuklu, iki aydır da yüksek güvenlikli cezaevi rejimine tabi tutuluyor. Bu tabloya baktığınızda, içinizde "Bu işte bir yanlışlık var." duygusu uyanmıyorsa orada vicdanla ilgili bir kırıntı kalmamış demektir.
Kimse hukuku hiçe sayalım demiyor ama hukuk sadece maddelerden ibaret değildir; insanı öncelemeyen bir hukuk sistemi eninde sonunda toplumun tamamına zarar verir. Bugün Sayın Çalışkan gibi bir akademisyene bunlar uygulanıyorsa, daha ortada bir hüküm yokken en ağır cezayı alanlarla aynı yerde tutmak sıradanlaşıyorsa nerede arayacağız masumiyet karinesini? Delil ortaya konmadan cezaevine konulmak sıradanlaşırsa hepimizin başı derde girebilir. Devlet şüphe üzerine değil adalet üzerine kurulur; adalet ise ancak makul sürede, şeffaf biçimde, insani koşullarda işlediğinde anlam kazanır. İddianame yoksa serbest bırakın, varsa açıklayın, hakkını savunabileceği bir mahkeme önüne çıkarın ve lütfen şu ayrımı yapın: Henüz yargılanmamış bir insan ağırlaştırılmış hüküm giymiş bir suçluyla aynı muameleye tabi tutulamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEMA SİLKİN ÜN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
SEMA SİLKİN ÜN (Devamla) - Bu mesele sadece Sayın Mehmet Ali Çalışkan'ın meselesi değildir; bu, bu ülkede yaşayan herkesin hukuk güvenliğiyle alakalı bir meseledir. Hukuk güvenliği adaletin teminatıdır ve yalnızca bir kural meselesi değil insanın başını yastığa huzurla koyabilme hakkıyla ilgili bir meseledir ve biz hukuk güvenliğini yalnızca kendimiz için değil, tanımadığımız ama bir gün yerinde olabileceğimiz herkes için savunuyoruz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)