GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:2
Tarih:02.10.2025

MHP GRUBU ADINA MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2023 ve 2024 yılı Kamu Denetçiliği Kurumu raporları hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranlarının başında bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Kamu Denetçiliği Kurumu vatandaşlarımızın karşılaştığı idari sorunları tarafsız ve adil bir şekilde inceleyerek çözüm yolları sunar. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ise temel hak ve özgürlüklerin korunması noktasında Meclisimizin vicdanı olma görevini yerine getirir. Komisyon tarafından hazırlanan bu raporlar milletimizin devlete olan güvenini pekiştirir, idarenin şeffaflığını artırır ve vatandaşımızın hak arama yollarını güçlendiren önemli belgelerdir.

Kamu Denetçiliği Kurumuna 2023 yılında 19.317, 2024 yılında 14.762, kurulduğu 2013 yılından bugüne kadar ise toplam 241.482 başvuru yapılmıştır yani geçen yıla göre -2024- düşmüştür. Yapılan bu başvuruların 240.679'u sonuçlanmıştır. Bu kapsamda, 31 Aralık 2024 tarihi itibarıyla kurum tarafından sonuçlandırılan başvurulara baktığımızda, yüzde 38,72 gönderme kararı; 33,07 incelenmezlik kararı; 7,93 dostane çözüm kararı; 0,34 başvurunun geçersizliği kararı; 1,60 karar verilmesine yer olmadığına dair karar; 6,41 tavsiye kararı; 7,46 ret kararı; 3,69 kısmen tavsiye, kısmen de ret kararı verilmiştir. Yani baktığımızda başvuruların yüzde 95,15'i kurum tarafından sonuçlandırılmış olup 803 adet şikâyet başvurusunun ise inceleme ve değerlendirme süreci devam etmektedir.

2023 ve 2024 raporları göstermektedir ki vatandaşlarımız en çok başvuruları adalet, millî savunma ve güvenlik konusunda yapmıştır. Bu konuların devamında ise sosyal güvenlik, kamu personel işlemleri, eğitim, öğretim, sağlık, gençlik ve spor alanları, ekonomi, maliye, vergi ve yerel yönetimler konusunda başvurular bulunmaktadır. Başvuru alanlarına baktığımızda bu tablo bize, devletimizin her kademesinde vatandaş odaklı hizmet anlayışının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.

Milletimiz, devletine başvurduğunda çözüm bulan, vatandaşını dinleyen hakkaniyetli bir idare görmek istemektedir. Bu nedenle, bizler, milletin idaresini ve iradesini temsil eden kişiler olarak şeffaflık, hesap verilebilmelik ve adalet ilkelerinin kurumsallaşması için bu raporlardan gerekli anlamları çıkarmakla mükellefiz. Devlet, elbette ki kamu düzenini tesis etmek, adaleti sağlamak ve vatandaşın hakkını korumakla yükümlüdür. Ancak unutulmamalıdır ki her insan içinde bir vicdan ve bir ahlak terazisi taşımalıdır. Devlet, devletin gücü ve devleti güçlü kılan kurumları etkin kılan, vatandaşların kendi vicdanlarına kulak vererek sorumluluk almasıdır. Hiçbir devlet bireylerin başına bir denetçi koyamaz. Hiçbir yasa vicdanı olmayan bir kalbi doğrultamaz, sadece cezalandırabilir. Kamu Denetçiliği Kurumunun varlığı vatandaşın sesini devlete duyurma alanıdır ama esas olan, toplumda vicdanın ve ahlakın iç denetim görevini üstlenmesidir. Nitekim, bizim kültürümüzde köy odaları bu anlayışın en güzel örneğidir. Köy odaları yalnız misafir ağırlanan mekânlar değil aynı zamanda halkın bir araya gelip sorunlarını konuştuğu, ihtilafları kendi vicdan mahkemelerinde çözdüğü, ahlaki değerleri genç kuşaklara aktardığı toplumsal denetim merkezleriydi. Köy odalarında sözü dinlenen, itibarlı olan kişiler sadece yaşça büyük değil aynı zamanda vicdanlı, adaletli ve ahlaklı insanlardı yani toplum kendi içinde de bir iç denetim mekanizması kurmuştu. Bugün Kamu Denetçiliği Kurumunu konuşurken milletimizin bu geleneğini hatırlatmamın sebebi meselenin sadece bir devlet mekanizması değil toplumun vicdanının olmasıdır. Her vatandaşımız görevini, hakkını, sorumluluğunu önce karşılıklı saygı çerçevesinde, kendi vicdanına danışarak yerine getirirse şikâyetlerin azalacağı, huzurun artacağı, devlet-vatandaş ilişkisinin daha güzel bir zemine oturacağı aşikârdır. Liderimiz Devlet Bahçeli Beyefendi'nin yıllar önce ifade ettiği gibi "Sevgide serbestlik, saygıda mecburiyet vardır." sözü bizlere bu anlamda ışık olmuştur. Ayrıca, Kamu Denetçiliği Kurumunun geleceğimiz olan çocuklarımızdan da başvuru alması ülkemizde çocuk haklarının korunması adına çok değerli bir adımdır. Evlatlarımızın yaşadıkları sorunları doğrudan dile getirebilmesi, onların sesini duyurabilmesi ve hak arama yollarının erişilebilmesi demokratik hukuk devletinin en önemli göstergelerinden biridir. Çocuk ombudsmanı uygulaması sadece şikâyetleri dinleyen bir yer değil, aynı zamanda çocukların haklarını öğrenmesine ve toplumsal farkındalığın artmasına da katkı sağlamaktadır. Bu vesileyle, Kamu Denetçiliği Kurumunun çalışmalarını değerli bulduğumuzu, raporlarında yer alan tespitlerin ve tavsiyelerin idarelerce dikkate alınmasının büyük önem arz ettiğini ifade etmek istiyorum. Raporların hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bir medeniyetin büyüklüğü mazluma nasıl davrandığıyla ölçülür. Türk-İslam medeniyeti insanlığa ilimle, irfanla ve merhametle yön vermiştir. Bilimde İbni Sina'nın şifasıyla, matematikte Hârezmî'nin formülleriyle, adalette Hazreti Ömer'in duruşuyla; sanatta, mimaride Mimar Sinan'ın estetiğiyle, hoşgörüde Mevlâna'nın çağrısıyla, devlet yönetiminde ise "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." anlayışıyla bir medeniyet inşa ettik. Bu medeniyetin özünde tevazu, adalet, merhamet, ilim ve hikmet vardır. Bu medeniyet 3 kıta 7 denizde hükmetmiştir ama hiçbir millete soykırım yapmamış, asimile etmemiştir. Gayrimüslim vatandaşın da huzurla ve adaletle yaşadığı bir sistem kurulmuştur. Bugün dünya bu medeniyeti arıyor, bugün insanlık yeniden bu ruhu arıyor. Bugün dünya uyanıyor, vicdanlar uyanıyor; tam da bu noktada Peygamber Efendimiz'in hadisi akıllara geliyor: Kıyametin büyük alametlerinden biri olarak güneşin bir gün batıdan doğacağı bildirilmiştir. Elbette bu, ilahî bir uyarıdır. Bugün yaşananlara baktığımızda bu sözün mecazi anlamını da görmek mümkündür. Gazze'deki mazlumların feryadı uzun süre duyulmazken artık dünyanın dört bir yanından bu zulme karşı çıkan vicdanlı sesler yükselmektedir. Çünkü zulüm din tanımaz, insan olanı rahatsız eder. Bugün Filistinli bir çocuğun paylaşımını İrlandalı bir gencin kendi hikâyesi gibi sahiplenmesini görüyoruz çünkü hakikatin dili evrenseldir ve İslam bu hakikatin adıdır. Hakikat güneşi ne sadece doğudan ne de sadece batıdan doğar, nerede bir vicdan ayağa kalkarsa oradan doğar. Gazze'de yıkılan sadece binalar değildir, orada her gün yerle bir edilen şey insanlık onurudur. Bir açık hava hapishanesinde yaşamaya mahkûm edilen bir çocuğun gökyüzüne bakarken korktuğu, yıkılan binadan "Annem yaşıyor, yetişin!" diye bağıran 5 yaşındaki bir yavrunun çığlığının arşa yükseldiği Gazze, insanlar ve insanlık için sadece bir savaş bölgesi değil medeniyet krizinin simgesidir. Bir yerde bir çocuk öldüğünde ona dinine, rengine, kimliğine göre değer biçiliyorsa orada medeniyet değil çifte standart üretiliyor demektir; orada savaş değil zulüm var demektir. Bugün Gazze'de, Doğu Türkistan'da çocuklar ağlıyorsa bu sadece onların acısı değil bu bizim sorumluluğumuzdur. Gazze'de yaşananlar karşısında birkaç ülke dışında tüm uluslararası sistem üç maymunu oynamıştır. Birleşmiş Milletler sistemi dünyada hiçbir derde deva olmamaktadır. Katil Netanyahu'nun konuşma yapabildiği, propaganda yapabildiği kürsü kanlıdır, o kan tüm uluslararası sistemin eline bulaşmıştır. Adalet, merhamet, insan hakları gibi kavramlar ne yazık ki sadece güçlünün işine geldiğinde hatırlanır hâle gelmiştir ama çok şükür görüyoruz ki İslam, Batı'nın karanlık çağında bir umut ışığı olmuştur. Bugün İslam'a duyulan güven Batı'nın ve siyonizmin kurduğu kanlı ve sahte medeniyetin çöküşünün Allah'ın izniyle ilanıdır. Eğer Türk-İslam medeniyetinin evladıysak sadece geçmişimizle değil bugünkü duruşumuzla da o medeniyeti temsil etmek zorundayız. Bugün dünya adaletsizliğin bu kadar derinleştiği bir çağda işte tam bu anlayışa muhtaçtır. Bu Meclis, tarihi boyunca mazlumun yanında durmuş, mağdurun sesine ses olmuş bir geleneğin temsilcisidir. Bugün bu geleneği sürdürmek en büyük ahlaki ve tarihî görevimizdir. Batı'da uzanan vicdanlar ve Batı'da uyanan vicdanlar insanlığın hâlâ merhametinin var olduğunun bir göstergesidir ve Türk İslam medeniyeti bu uyanışın öncüsü olmaya devam edecektir. O hâlde gelin, mazlumun yanında dimdik duralım, sessiz çığlıklara ses olalım ve bu medeniyetin emanetçisi olduğumuzu tüm dünyaya haykıralım çünkü biz biliyoruz ki bir çocuğun gözyaşı bir medeniyetin sınavıdır. Cenab-ı Allah hepimize bu sınavdan yüz akıyla çıkmayı nasip etsin.

Değerli milletvekilleri, dün geceden beri, soykırımcı terör devleti İsrail'in Sumud filosuna yaptığı hukuksuz baskı canlı canlı izlenmektedir. Yüklü bombalara değil gıda ve ilaç taşıyan gemilere el konulmuştur. Uluslararası hukuk yine İsrail tarafından çiğnenmiştir. İsrail tüm yaptıklarının bedelini uluslararası hukuk önünde mutlaka vermelidir. Liderimiz Devlet Bahçeli Beyefendi'nin ifade ettiği gibi, İsrail bölgemizin ve dünya barışının bir numaralı istikrarsızlık mihrakıdır. Haydut ve deccal devlet konumunu sahiplenen İsrail aleni şekilde işlediği ve ikmal ettiği yüzyılın soykırım suçuyla yeryüzü lanetlisi olarak serpilmiş ve sivrilmiş hâldedir.

Değerli milletvekilleri, Türk milleti tarih boyunca zalimin karşısında, mazlumun yanında olmuş bir millettir. Bu bizim tarihî misyonumuzdur, karakterimizdir, kimliğimizdir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz "Önce ülkem, milletim." derken aynı zamanda ümmetin, Türk dünyasının, Türk-İslam coğrafyasının da dertlerini kendi derdimiz biliriz. Gazze, Doğu Türkistan, Karabağ, Kerkük, Kırım bizim için ayrı ayrı meseleler değildir; hepsi Türk milletinin vicdan haritasında yer alan gönül coğrafyamızdır. Sayın Cumhurbaşkanımız Gazze meselesinde ilk günden itibaren samimiyetle, cesaretle ve kararlılıkla meseleye sahip çıkmış, Türk milletinin ve dünyanın vicdanını temsil etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın uluslararası platformlarda dile getirdiği "Dünya 5'ten büyüktür." sözü artık küresel vicdanın da ses olmuştur. Cumhur İttifakı olarak biz bu sesin arkasındayız, biz mazlumun yanındayız; biz, Türk milletinin vakarına, inancına ve duruşuna uygun davranmaya devam edeceğiz.

Bu vesileyle, Kamu Denetçiliği Kurumu Başkanımız Mehmet Akarca Beyefendi'ye, Dilekçe Komisyonu Başkanımız Sunay Karamık Hanımefendi'ye ve çalışan tüm kardeşlerimize başarılar diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bugün görülen Ahmet Minguzzi davasında katillere engelli raporu alındığını öğrendik. Buradan soruyorum: Yavrumuzu öldüren caniler engelli mi oldular? Bu nereden çıktı? Bu katillere engelli raporunu hangi doktorlar verdi? Bu ne demektir? Bu ne hâldir kıymetli arkadaşlarım? Bugün bu tiyatroyu seyrettik İstanbul'da; şimdi de o katillere, tutmuşlar, engelli raporu almışlar avukatları. Yani önümüzdeki günlerde Meclise gelecek olan yaştan dolayı ceza düşürülmesine bir çare bulmuşlar şimdiden, engelli raporu alacaklar. Onun için diyorum ki arkadaşlar, takipçisi olalım ve mutlaka bu konu üzerine gidelim. Allah, Ahmet Minguzzi evladımızın ailesine sabırlar versin, milletimize de sabırlar versin. Hakikaten çok zor şeyler yaşıyoruz, Allah bu milleti kötülerden ve kötülüklerden korusun diyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Allah'a emanet olun efendim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)