| Konu: | 2024 ve 2023 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporları Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Oluşan Karma Komisyon Raporları münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 2 |
| Tarih: | 02.10.2025 |
CHP GRUBU ADINA ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 2023-2024 yılı Kamu Denetçiliği Kurumunun raporları hakkında konuşacağız.
2023-2024 derken gerçekten utanıyorum, sıkılıyorum. Neden? 2012'de büyük bir önem, büyük bir yer verdiğimiz bu Kurumun raporlarını iki yılda bir Mecliste inceleyebiliyoruz. Oysa bu Kurum bu durumu hak etmiyor. Evet, dünyanın birçok yerinde; İrlanda'da, Portekiz'de, İsveç'te, Norveç'te kamu denetçiliği kurumu var, önemli görevler yapıyor. Meclise, bakanlıklara hak ihlalleriyle ilgili çok önemli tavsiyelerde bulunuyor ama biz bir işi savuşturmak, bir prosedürü gerçekleştirmek için bu raporları bugün inceleyip konuşuyoruz; olmaz. Oysa ana hedefi neydi? İnsan haklarında geliştirme, hukukun üstünlüğünü sağlama, hak arama kültürünün yaygınlaşmasını etkin bir hâle getirme, zihinlere yerleştirme; böyle olmadı. 2023'ün şikâyet sayısına bakıyoruz, 2024'ün şikâyet sayısına bakıyoruz, günden güne düşüyor çünkü bu Kurumu işlevsel hâle getirmedik. Bu Kurumun en önemli amaçlarından bir tanesi halkı idarenin, yönetimin keyfî davranışlarına karşı korumaktır. Bugün çok değerli bir isim bu Mecliste işte bu Kurumun başında; Yargıtay Başkanlığı yapmış, hukuk fakültesindeki eğitim süresini de sayarsak kırk yılını vermiş -1986 herhâlde Başkanım, Dokuz Eylül Üniversitesi- ama üzülerek söylüyorum ki biz bu Kurumu istediği noktada, istediğimiz noktada çalıştıramıyoruz.
Şimdi, bakın, bu Kuruma en çok hangi konuda şikâyet geliyor? Adalet, adaletle ilgili en çok cezaevleri ve Bakanlık Kurumun tavsiyesini alıyor, büyük oranda uyguladığını söylüyor ama Türkiye'nin büyük bir adalet sorunu var. Öncelikle Kuruma eğer ki bu Mecliste resen inceleme yetkisi verirsek, davalara katılma ve Anayasa Mahkemesine dava açma yetkisini verirsek o zaman bu Kurum belki Türkiye'nin adalet sorununa çözüm olabilir ama bunu vermeden görüyoruz ki çözüm olamıyor.
Sayın Başkanım, çok önemli görevlerde bulundunuz, Anadolu'da çalıştınız, Yargıtaya kadar geldiniz, mahkeme başkanlığı yaptınız.
Türkiye'de gerçekten çok sıkıntılı dosyalar var. Mesela, bakın, birkaç tanesinden bahsetmek isterim. Bir Ayşe Barım dosyası var.
BAHADIR NAHİT YENİŞEHİRLİOĞLU (Manisa) - Tahliye oldu.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Tahliye oldu, bugün başsavcılık itiraz etti tahliyesine. Az önce görüntülü konuştum kendisiyle, hastanede. Niye? Bir daha ben cezaevine girer miyim diye endişeyle hastaneye kaldırıldı Ayşe Barım. Peki, dosyaya baktınız mı, gerçekten baktınız mı? Sayın Grup Başkan Vekili, tahliye olduğunu söylüyorsun ama... Şikâyetçisi dinlendi, şikâyetçisi dolandırıcılıktan sabıkalı bir isim, "Ben ne zaman, neden şikâyet ettiğimi hatırlamıyorum Ayşe Barım'ı." diyor. Ama üzülerek söylüyorum ki Sayın Başkanım, şikâyetçisinin unuttuğu Ayşe Barım'ı mahkeme sekiz ay unutmadı ve cezaevinde tuttu. Tüm tanıklar dinlendi. Bu arada, Gezi'ye gitmek, eylem yapmak ayıp falan da değil; aslında tüm partilerden insanlar vardı. Ama Ceyda Düvenci -yanlış hatırlamıyorsam- çıktı, "Bizi Ayşe Barım çağırmadı, Yavuz Bingöl çağırdı." dedi. Hadi o zaman, Yavuz Bingöl'ü tutuklayın bakalım. İşte, adalet tam da burada ortaya çıkıyor çünkü Yavuz Bingöl artık sarayın sanatçısı, Ayşe Barım muhaliflerin sanatçısı olarak algılanıyor. Olmaz, hukukta böyle bir şey olmaz. Bakın, bir daha söylüyorum: Ayşe Barım dosyası bir utanç dosyasıdır bu ülke için.
BAHADIR NAHİT YENİŞEHİRLİOĞLU (Manisa) - Ayşe Barım sanatçı değil menajer.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Ya, en az sizin kadar sanatçı Sayın Başkanım, yapmayın; en az sizin kadar sanatçı.
BAHADIR NAHİT YENİŞEHİRLİOĞLU (Manisa) - Hayır, beni küçültemezsin bu kadar.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Geliyorum, bakın, bugün nerede...
BAHADIR NAHİT YENİŞEHİRLİOĞLU (Manisa) - Benim kadar olamaz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Bugün, nerede herhangi bir kamu görevlisine hakaret olduğu zaman dava açılıyor. Kimse kimseye hakaret etmesin, kimse kimseye küfretmesin ama bakın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu hakaretten dolayı 450 tane suç duyurusunda bulunmuş; 71 tanesine takipsizlik kararı verilmiş, 379 dosyayla ilgili hiçbir şey yapılmamış ama bunlardan en acısı annesine küfretmişler ya, dava açılmamış ama geliyorum; Abdullah Esin, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkilerde yüksek lisans yapıyor, Türk Ceza Kanunu 214 "halkı suç işlemeye tahrik"ten tutuklanıyor. Ya alt sınırı altı ay, altı ay yani Boğaziçinde okuyan 20 yaşındaki bir çocuğu alt sınırda, altı ay niye tutuklarız biz ya? Yargı hastalanmış, yargı hasta.
KAMURAN TANHAN (Mardin) - İnfazı yok.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Yargı hasta bakın; bir daha söylüyorum, bunu bana anlatamazsınız. Hanginizin çocuğu alt sınırı altı ay olan bir suçtan, yüksek lisans yaparken -Türkiye'de ilk 100'e girmiş bu çocuk üniversite sınavında- tutuklansa isyan edersiniz; etmez misiniz? Ederiz ama maalesef öyle.
Bakın, bir kurultay davamız var. Kurultay davasında sadece saçma sapan tanıklar var. Hele içlerinden bir tanesi ayda bir cezaevine giriyor dolandırıcılıktan, iftiradan, hakaretten; o tahliye olduğu sırada gidiyor mahkemeye ifade veriyor, sonra bir daha tutuklanıyor. Türkiye'nin 1'inci partisinin, son seçimlerde 1'inci partisinin bu kişinin beyanlarıyla kurultayı iptal edilmek isteniyor arkadaşlar. Bakın, eğer bir görüntü varsa, bir delil varsa, bir MASAK kaydı varsa inanın boynum kıldan ince ama bir parti tanık beyanıyla yargılanır mı? İstanbul İl Başkanlığımıza yetkisiz bir mahkeme tarafından kayyum atandı, 6 bin polis geldi; 6 bin polis gaz sıkarak, plastik mermiyle il binasına girdi. Bakın, Ankara'daki mahkeme "Ben yetkiliyim." diyor.
Şimdi, bunları niye anlatıyorum, neden? Siz Yargıtay Başkanlığı yaptınız Sayın Başkanım, böyle bir hukuk olur mu? Türkiye'de iki taraflı bir hukuk var. Benim aileme küfredecek, bana iftira atacak, Ankara eski belediye başkanınız 2 kız evladımın resimlerini paylaşıp ağza alınmayacak bir laf söyleyecek, onun hakkında dava açılmayacak ama Abdullah Esin eleştirdiği için tutuklanacak; bu olur mu? Öyle hakaretlere uğruyoruz ki, öyle küfürler yazıyorlar ki; bakın, kimseye yazmasınlar ama biz korunamıyoruz.
Son olarak bir davadan daha örnek vereyim: Fatih Altaylı tutuklu, neden? Youtube'da yayın yaptığı için Cumhurbaşkanına fiilî müdahaleden ek iddianame düzenlendi, Youtube'daki yayından dolayı ve cezaevinde. Bu ülkenin ana muhalefet lideri, son seçimlerde 1'inci olmuş partinin lideri Taksim'de, İstanbul'un göbeğinde fiilî saldırıya uğradı; bir yıl ceza, beş ayda tahliye. Ya, olacak şey mi? İşte, adaletle ilgili sıkıntılar bunlar ve bunlar size geliyor, bunları çözmek zorundayız. Bakın, Türkiye'de aklı başında, yatırım yapan iş adamları, insanlar, sanatçılar bu ülkeyi terk ediyor. Her iş adamı "Bana burada bir şey olursa orada yaşarım." diye parasının üçte 1'ini yurt dışına çıkarıyor. İnsanların hukuk güvenliği yok, maalesef ki bu saldırılardan dolayı can güvenliğimiz de yok ama çift taraflı bir hukuk var. Ben burada, her yıl gelip, bu raporları konuşup; cezaevi sorunlarını, adalet sorunlarını tartışıp en azından bir komisyon kurulmasını bekledim ya da kurumu Anayasa Mahkemesine başvuracak hâle getirmeliyiz; davaya katılmaya hak kazanacak, katılacak duruma getirmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - İkinci büyük şikâyet cezaevleri. Niye şikâyet ediyor insanlar? Ya, Ekrem Bey'in avukatı gencecik bir çocuk, kuyuda cezaevinde, kuyuda. Arkadaşlar, Belediye Başkanı Mehmet Çalık neden ailesinden uzakta İzmir'de? Ve en çok şikâyet, nakil sorunları. İzmir'de yaşayan bir anne-baba emekli maaşıyla Diyarbakır'daki evladını görmeye gidemiyor ve buna kulaklarını kapatmış. Cezaevi koşulları iyi değil, açlık grevi yapıyor insanlar; işte, rapor da var. "Türkiye hukuk devleti." Değil, Türkiye hukuk devleti olmadığı için insanlar tekstil fabrikasını Mısır'a taşıyor, insanlar parasını Avrupa'ya götürüyor. İşte, Can Holding. Her aldığı şeyde "Devlet büyükleri, devlet büyükleri..." Ya, savcı sormuyor "Kim bu devlet büyükleri?"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Yani Türkiye -üzülerek söylüyorum ki- hukuk devleti normlarından uzaklaşmıştır ve bu Kuruma da saygınız iki yılda bir bu raporları inceleyecek kadardır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)