| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 14.10.2025 |
CHP GRUBU ADINA TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri "Bugün cezaevlerinde hak ihlalleri yaşanıyor." demek okyanusta bir damlayı tarif etmek gibi çünkü bugün cezaevleri âdeta eziyet evlerine dönmüş durumda. Dışarısı, içerisi ayrımı kalmayan ülkede muhalif olan her kesim her yerde tecrit altında ama bu eziyet evlerinde koşullar çok daha ağır. Bugün hapishanelerin toplam kapasitesi 300 bin, cezaevlerinde tutulanların sayısı 400 bin; tabii, siz bundan bihabersiniz. Yani, kapasitenin çok üzerinde, insanlık dışı koşullarda mahkûmlar âdeta yaşam mücadelesi veriyorlar. Yatak bulamayan geceyi koridorlarda, dolap ve tuvalet önlerinde geçiriyor, sağlık hakkına ulaşamayan ilaçsız hastalıklarını atlatmaya çalışıyor. Haftada bir kapalı görüş hakkını kullanmak isteyenler görüş için verdiği isimlerin onayını aylarca bekliyorlar. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa devlete bu konuda açık bir sorumluluk yükler: Mahpusları insan onuruna yakışır koşullarda tutmak. Anayasa Mahkemesi defalarca hüküm vermiş: "Yer olmaması nedeniyle mahpusların yerde yatması, kişi başına düşen yaşam alanının 3 metre karenin altına düşmesi, insan onurunu zedeleyen, işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden ağır bir hak ihlalidir." diye karar vermiş ama gelin görün ki ülkenin eziyet evlerine dönen cezaevlerinde bu hükümlerin esamesi dahi okunmuyor. Bunlar yetmiyormuş gibi, iktidar bir de kuyu tipi cezaevleri yaptı; havalandırma alanı yok, pencereler metal levhalarla kaplı, güneş ışığı yok, hücrede bile mahrem yok, kameralarla yirmi dört saat izlenen hücreler var. Kapılar elektronik sistemlerle açılıp kapanıyor, sistem arızalanırsa günde bir saat havalandırma hakkından bile mahrum kalınıyor. Bırakın sohbeti, binlerce insanın kaldığı cezaevlerinde insan dahi görmüyor mahkûmlar. Spor hakkı ayda bir defa, sağlık muayenesi sadece kelepçeli, kelepçe istemezseniz sağlık muayeneniz de yok; bunun adı kötülüktür, bunun adı açıkça işkencedir. (CHP sıralarından alkışlar)
Mesela, Avukat Mehmet Pehlivan, Çorlu kuyu tipi Cezaevinde dört aydır tutsak, siz bir avukatı 12 metrekarelik bir alanda bu şekilde tutuyorsunuz. Peki, suçu ne? Avukatlık yapmak. Bunu ben söylemiyorum, bunu sizin savcılarınız söylüyor, tutuklama istemiyle gönderildiği sulh ceza hakimliğinin tutanağında bu açıkça yazıyor. Tutuklama gerekçesine "suç" diye yazılan her bir madde avukatlık faaliyeti.
Değerli vekiller, size başka bir ikiyüzlülük örneği vereyim ve konuşmamı bu şekilde bitirmiş olayım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
TURAN TAŞKIN ÖZER (Devamla) - Mecliste, biliyorsunuz, Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonumuz var ve biliyorsunuz, ben de bu Komisyonun üyesiyim. Komisyonda birkaç hafta önce "Türkiye Uzlaşısı" adıyla sunumlar dinlenirken "Kent Uzlaşısı" adı altında 200'ü aşkın gündür bizim cezaevlerinde tutuklu arkadaşlarımız var. Araştırmacı Mehmet Ali Çalışkan bunlardan birisi. Nerede tutuyorlar? İzmir'de kuyu tipi cezaevinde tutsak, 12 metrekare bir hücrede bir damla güneş ışığı dahi görmüyor. Mimari yapıları ve uygulanan rejim nedeniyle mapusların dış dünyayla bağını neredeyse tamamen koparan, insan onurunu zedeleyen, akıl sağlığını yitirmelerine yol açan, intihar etmelerine neden olan koşullara sahip bu yerlerde yapılmak isteneni biz çok iyi biliyoruz. Bunlar size dert olmaz ama bu eziyet evlerinde yaşanan hak ihlalleri bizim derdimizdir, bu yerleri kapatmak bizim görevimiz olacak.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)