Konu: | |
Yasama Yılı: | 4 |
Birleşim: | 7 |
Tarih: | 15.10.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA CİHAN PAÇACI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çok önemli bir kanun teklifini görüşeceğiz ama maalesef iktidar bloku bomboş. Görüşmekte olduğumuz Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkındaki partimizin görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum. Öncelikle, bu denli kapsamlı ve hayati bir düzenlemenin yasama sürecindeki eksikliklerini dile getirmek istiyorum.
Teklif 36 maddeyle Karayolları Trafik Kanunu'nda ciddi değişiklikler öngörmektedir ancak bu kadar geniş bir düzenlemenin görüşülme sürecinde ciddi plansızlıklar ve usul hataları yapılmıştır. Benden önceki arkadaşlar da bunu ifade etti, ben de ifade edeceğim; teklifin esas komisyonu, içeriği itibarıyla doğrudan İçişleri Bakanlığının görev alanına girmesine rağmen İçişleri Komisyonu yerine Adalet Komisyonu olarak belirlenmiştir, tali komisyon olarak İçişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda ise hiçbir görüşme yapılmamıştır. Tali komisyonlarda görüşme yapılmadan teklifin Genel Kurula getirilmesi yasama usulü açısından ciddi bir eksikliktir. Daha da vahimi, bu derece önemli bir düzenleme yapılırken konunun doğrudan muhatabı olan sivil toplum kuruluşlarının ve ilgili meslek örgütlerinin Komisyon sürecine davet edilmemiş olmasıdır. Geniş kesimleri ilgilendiren düzenlemelerde demokratik katılımın sağlanmaması, sağlıklı bir yasama sürecinin temel gereğini ihlal etmektedir. Bundan dolayı, söz konusu kanun teklifi konunun muhataplarınca katılımcı bir biçimde yeniden ve tali komisyonlarda görüşülmelidir, bu şekilde yasama süreci daha sağlıklı bir biçimde işletilmiş olacaktır.
İYİ PARTİ olarak, trafik kurallarına uyulmasını sağlamak, trafik güvenliğini artırmak adına yaptırım uygulamasına karşı değiliz ancak teklifin ruhuna ve geneline hâkim olan temel zihniyete kökten karşıyız. Bu zihniyet, toplumsal bir sorunu çözmenin tek yolunun cezaları fahiş oranlarda artırmaktan geçtiği yönündeki hatalı ve ezbere dayalı yaklaşımdır. Detaylara indiğimizde bu teklifin merkezinde güvenlik değil, ceza, gelir ve korku politikası yer almaktadır ve maalesef bu teklifin özünde kamu güvenliği değil, kamu geliri hedeflenmiştir. Evet, kimse trafikte kuralsızlığı savunamaz, kimse bir insanın canını tehlikeye atan sürücüleri mazur göremez ancak cezalarla düzen kurmaya çalışırken adalet duygusunu, hakkaniyeti ve toplumsal gerçekleri de yok sayamaz. Bu yasa teklifindeki temel zihniyet toplumsal bir sorunu çözmenin tek yolunun cezaları fahiş oranda artırmaktan geçtiği yönündeki hatalı ve ezbere dayalı yaklaşımdır. İktidar sorunun kaynağını bulup kalıcı çözüme ulaşmak yerine tıpkı diğer sorunlarda olduğu gibi trafik meselesinde de çözümü cezai yaptırımları ağırlaştırmakta bulmuştur. Oysa bilimsel gerçekler caydırıcılığın yolunun cezaların ağırlığında değil, denetimin adil, tutarlı ve sürekli olmasından ve yaptırımın kaçınılmazlığından geçtiğini defalarca kanıtlamıştır.
İYİ Parti olarak bizler, amacın toplumu bilinçlendirmek, eğitmek, altyapı eksikliklerini gidermek ve kazaları önlemek yerine sadece cezaları artırarak bütçeye gelir olarak algılanmasına sebep olan bu zihniyeti reddettiğimizi bir kez daha ifade ediyorum.
Yasa teklifine göre trafik kurallarını ihlal eden sürücülere verilen para cezaları ölçüsüz bir biçimde artırılıyor. Bu cezalar kulağa caydırıcı geliyor olabilir ama bir de ülkenin ekonomik tablosuna bakalım. Geçim sıkıntısı içinde kıvranan, ay sonunu ancak bankalara borçlanarak getiren vatandaşa kesilecek olan 180 bin liralık cezayı nereye koyacağız? Bugün ülkemizde her 4 kişiden 1'i icralıktır, bu cezanın tahsil edilme imkânı var mıdır? Bu yaklaşım ne yazık ki vatandaş ve devlet arasındaki güven ilişkisini de zedelemektedir. Fahiş trafik cezaları vatandaşımız nezdinde "Devletin kasası boşaldı, ceza yazarak doldurmaya çalışıyorlar." algısı yaratmaktadır. Ayrıca, vatandaş soruyor: "Bu cezalar herkes için mi geçerli yoksa yine ayrıcalıklı, imtiyazlı bir zümre var mı?" Vatandaşın bu sorusunun cevabı: Evet, maalesef, ayrıcalıklı, imtiyazlı bir zümrenin var olduğudur. Bugün uygulamada ortalama 25 bin yargı mensubu, üst düzey bürokratlar, yasama organı mensupları ve özellikle İçişleri Bakanlığının ölçüsüzce tespit ettiği binlerce kişi bu cezalardan muaf tutulmaktadır. Bugün özellikle iktidar partisinin il, ilçe yöneticileri, yandaş iş adamlarının büyük kısmı koruma kapsamına alınmakta, adaletsiz ayrıcalıktan yararlanmaktadır, olan yine vatandaşa olmaktadır. Gelin, faydalı bir iş yapalım; itfaiye, ambulans, güvenlik birimi araçları ve gerçekten koruma gerektiren kişiler dışındaki araçların tümünü bu imtiyazlı konumdan çıkartalım ve böylece bu konuda adaleti ve eşitliği temin edelim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkede adalet sadece mahkeme salonlarında aranmaz; adalet vatandaşın günlük yaşamında da hissedilmelidir. Bir vatandaşın trafik cezası aldığı anda "Evet, bu adil." diyebilmesi gerekir. Bugün Türkiye'de vatandaş "Devlet bana tuzak kuruyor." diyor. Radar noktaları, trafik tabelaları âdeta ceza uygulamak için devletin vatandaşa kurduğu tuzak konumundadır ki bunu ben de yaşadım. Devlet ceza kesmek için pusu kurmaz, önlem almak için çalışır. Devletin görevi vatandaşı denetlemek değil korumaktır. Devlet cezayı gelir kapısı hâline getiremez; bu yasa teklifi işte tam da bu duyguyu besliyor. Gerçek bir reform isteniyorsa altyapının güvenli hâle getirilmesi, trafik eğitimlerinin düzenlenmesi, sürücü kurslarının denetlenmesi, trafik tabelalarının yenilenmesi, yol kenarındaki çeşitli ışıklı veya ışıksız tabela kirliliğin ortadan kaldırılması gibi tedbirler alınmalıdır. Bu tedbirleri almadan sürücülerin para cezasıyla kurallara uymasını sağlamaya çalışmak nafile bir çabadır. Bugün yapılan, sorunun kaynağını ortadan kaldırmak değil sonucunu cezalandırmaktır.
Değerli milletvekilleri, yapılan araştırmalarda trafik kazalarının çok büyük bir kısmı sürücülerin kurallara riayet etmemesinden kaynaklanmaktadır. Hani bir tabir vardır, balık baştan kokar. Eğer ülkeyi yönetenler Anayasa'yı yok sayarak Anayasa'ya uymazsa, yasalar adil bir biçimde uygulanmazsa, alt mahkeme üst mahkemeyi dinlemezse, kurumlar arasındaki uyum ortadan kalkmışsa, işlenen suçlar cezasız kalıyorsa böyle bir ortamda sürücülerin de kurallara uymaması maalesef doğal bir sonuçtur. İktidar yıllardır trafik güvenliği için her düzenlemeyi devrim diye sunmuş ancak trafik kazaları azalmamış, trafik güvenliği sağlanamamıştır çünkü sorunun köküne inilmemiş, ceza artışıyla sözde reformlar yapılmıştır. Gerçek reform eğitimde, altyapıda, denetimde, şeffaflıkta olur. Tabii ki kuralsızlığa müsamaha gösterilemez ancak cezaların ölçülü, adil ve uygulanabilir olması gerekir. Makam arabası da minibüs de aynı kuralı ihlal ettiğinde aynı cezayı almalıdır. Unutulmamalıdır ki yasa geçiş üstünlüğü veriyor, kural çiğneme hakkı vermiyor. Biz İYİ Parti olarak trafik güvenliği konusunda gerçek bir seferberlikten yanayız ancak bu seferberlik vatandaşın cebine değil, hayatına dokunmalıdır. Bu teklifin özü korkutmak üzerine kuruludur. Trafikte ceza değil; bilinç, korku değil; saygı, ayrıcalık değil; eşitlik hâkim olmalıdır. Bu teklif trafikte düzen değil, devlete güvensizlik yaratır.
Partimiz, kanun teklifinin geneline sinmiş olan cezalandırıcı ve mali odaklı yaklaşıma ve "Vatandaşlarımıza tuzak kuruluyor." algısına zemin hazırlayan uygulamalara temelden karşıdır. Trafik güvenliğini sağlamanın yolu sadece cezaları katlamak değil, eğitim, altyapı ve adil, tutarlı denetimdir.
İktidarı cezaları artırarak bütçeye gelir elde etme kolaycılığından vazgeçerek sivil toplum kuruluşları ve konunun muhataplarıyla yeniden görüşerek insan odaklı kalıcı çözümler üretmeye davet ediyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)