GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:7
Tarih:15.10.2025

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BURAK AKBURAK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolları Trafik Kanunu Teklifi'nin geneli üzerine İYİ Parti adına söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Karayolları Trafik Kanunu devletin vatandaşına olan sorumluluğun en temel alanlarından biridir. Ancak teklifin bu sorumluluğu yerine getirmekten çok cezaları arttırmayı ve gelir toplamayı önceleyen bir anlayışla hazırlandığını görüyoruz. "Güvenlik" adı altında cezaları bir yönetim biçimine dönüştüren ve vatandaşın devletle karşı karşıya getiren bir tutumla karşı karşıyayız.

Türkiye maalesef trafik kazalarının bedelini en ağır ödeyen ülkelerden bir tanesi. TÜİK'in 2024 raporu bu tabloyu açıkça gösteriyor. 2024 yılında ülkemizde 1 milyon 444 bin trafik kazası meydana gelmiş, bu kazalarda 6.351 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 385 bin 117 vatandaşımız da yaralanmıştır. Son on yılda ise toplamda 62.761 vatandaşımızı kaybettik, 3 milyonun üzerinde ise insanımız yaralandı. Bunlar sadece rakam değil, her biri bir eve düşen ateş, babasız kalan çocuk, evlatsız kalan anne demek. Yalnızca hayatını kaybedenler değil, ömrünün geri kalanını engelli olarak geçirmek zorunda kalan on binlerce vatandaşımız da bu tablonun parçası. Araçlarla katedilen her kilometrede Avrupa ülkelerine göre daha fazla can kaybı yaşanıyor ülkemizde maalesef yani yol güvenliği açısından hâlâ çok büyük bir mesafe katetmemiz gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, teklifin yolları değil, kasaları denetlemeye, trafikte düzenini değil, bütçedeki açığı kapatmayı hedeflemekte olduğunu görüyoruz. Daha 2025 başında yüzde 49,93 oranında artırılmış olan trafik cezalarının ardından şimdi yeniden fahiş oranlarda artış öngörülmesi güvenlikten çok gelir temelli bir bakış açısının hâkim olduğunu gösteriyor. Oysa devletin görevi vatandaştan yeni tahsilat kalemleri yaratmak değil, onun canını ve malını korumaktır. Eğer mali açık vatandaşa kesilen cezalarla kapatılıyorsa burada adalet değil, yönetim sorunu vardır. Böylesine ağır bir tablo karşısında yapılması gereken vatandaşa yeni cezalar yüklemek değil, eğitime, bilinçlendirmeye ve altyapıya yatırım yapmak olmalı.

Eğitimi özellikle vurgulamak istiyorum. Trafik kültürü ilkokul sıralarından itibaren kazandırılmalıdır. Sürücü belgesi almak sadece test çözmekten ibaret olmamalı, gerçek sürüş eğitimi ve pratik beceriye odaklanmalıdır. Avrupa'da ehliyet almak disiplinli bir eğitim gerektirirken bizde ehliyet almak âdeta kolayca dağıtılır hâle geldi. Bu da direksiyon başında tecrübesiz, bilinçsiz, dikkatsiz sürücülerin olmasına sebebiyet veriyor.

Değerli milletvekilleri, teklifin en büyük eksikliklerinden biri de fiziki altyapı sorunlarının görmezden gelinmesi çünkü birçok trafik kazasının nedeni sadece sürücü hatasından olmuyor. Birçok kaza, eksiksiz işaretleme, yetersiz sinyalizasyon, kötü kavşak tasarımları, gece aydınlatma yetersizlikleri ve yol kusurlarından meydana geliyor. Bir yolun adı halk arasında "ölüm yolu" olmuşsa bu yalnızca sürücü hatası değil, yönetim hatasıdır. Alt geçit yapılmadığı, kavşak düzenlenmediği, hız koridoru doğru belirlenmediği için insanlar hayatını kaybediyorsa bu tabloyu yalnızca sürücü hatası diye açıklamak mümkün değil. Cumhurbaşkanlığının çıkardığı genelgelerle hız sınırları keyfî biçimde yükseltilmekte, yerleşim bölgelerinin ortasındaki yollar meskûn mahal statüsünden çıkarılmakta, böylece hız 110 kilometreye kadar çıkmaktadır. Ne yazık ki bu kararlar sahada bilimsel etüt yapılmadan, yerel güvenlik verileri dikkate alınmadan verilmekte ve sonuçta daha fazla ölüm, daha fazla yaralanma, daha fazla ekonomik kayba yol açmaktadır. Trafik güvenliği yalnızca hız sınırlarını artırmak ya da cezaları yükseltmekle sağlanamaz. Bu noktada yapılacak birçok şey olduğunu belirtmek istiyorum: Hız koridorlarının belirlenmesinde mutlaka yerel yönetimlerin, mühendislik odalarının, üniversitelerin ve konunun uzmanlarının görüşü alınmalıdır. Eğer karar süreçlerinde yerel yönetimlerin, mühendislik odalarının, üniversitelerin ve vatandaşın görüşü alınmazsa alınan her karar masa başında kalır ve sahada telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracaktır.

Bir diğer önemli nokta, Elektronik Denetleme Sistemi'nin (EDS) kullanım amacı. EDS vatandaşın cebine yönelmiş bir tahsilat aracı olmamalı, asli amacı kazaları önlemek ve trafik güvenliğini artırmak olmalı. Ayrıca, risk analiz raporları olmadan hız limitlerinin değiştirilmesi de doğru değil. Bilimsel veriye dayanmayan her karar insan hayatını doğrudan riske atar. Bu raporlar dikkate alınmadan hız limitleri artırılırsa kazaların artması kaçınılmaz hâle gelir ve en önemlisi bu tür düzenlemelerde idari sorumluluk açıkça tanımlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, teklifte elbette vatandaşın can ve mal güvenliğini koruyan olumlu sayabileceğimiz düzenlemeler de var. Elektronik tescil zorunluluğundan mirasçılara tescil yükümlülüğüne, plakasız araç kullanımı, sahte plaka kullanımı, takograf, taksimetre zorunluluğu, hız sınırı zorunluluğu, ehliyetsiz araç kullanmak, trafikte şerit ihlali, drift yasağı, alkollü araç kullanımı, trafik magandalığı gibi bazı konularda vatandaşın can ve mal güvenliğine dayalı düzenlemeler de mevcut; bunlara itirazımız yok ama bunların ötesine baktığımızda teklifin genel ruhunda hep aynı şeyi görüyoruz: Ceza, ceza, daha fazla ceza. Bir de bu cezaları tahsil etmeyi kolaylaştıracak yeni sistemler ama maalesef teklifte insan yok. Bir ülke, vatandaşını korkutarak değil bilinçlendirerek güvenli hâle gelir. Bugün Almanya'da bazı otoyollarda hız sınırı bulunmasına rağmen trafik kazalarında ölüm oranı Türkiye'nin çok altındadır çünkü orada altyapı güçlü, işaretlemeler tam ve kurallar istisnasız uygulanmakta. İsveç, Vision Zero Politikası'yla "Yollarda tek bir insanın dahi hayatını kaybetmesi kabul edilemez." anlayışını benimsemiş. Hollanda'da ise yollar sadece araçlar için değil, yayalar ve bisikletliler için de güvenli hâle getirilmiş. Japonya'da yaya geçidinde duran sürücü korkudan değil, insana saygıdan duruyor çünkü çocukluktan itibaren kurala uymayı değil, birlikte yaşamın gereğini öğreniyorlar.

İnsan merkezli bu yaklaşımlar, trafik kültürünü korkuyla değil, karşılıklı saygıyla inşa etmiştir. Devletin görevi vatandaşı korkutmak, daha fazla ceza kesmek değil, kazaları önlemek için güvenli yollar yapmak, adil denetim ve kaliteli eğitim sunmak olmalı. Eğer bizler bu üç ayağı kurabilirsek trafik kazaları azalır, vatandaşlarımızın can güvenliğini sağlayabiliriz. Avrupa örneklerinden geri kaldığımız bu tabloyu cezalarla ortadan kaldırmanın gerçekçi bir yaklaşım olmadığını ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)