| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 8 |
| Tarih: | 16.10.2025 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna üyeyken kanun hükmünde kararnameyle işinden olan emekçiler 13 Ekimde Diyarbakır'dan yola çıktılar, bugün Ankara'ya ulaştılar, seslerini duyurmak istiyorlar. Adalet Bakanlığı önünde saat 16.30'da basın açıklaması yapacaklar, yarın da Mecliste onlarla buluşacağız. Evet, gerçekten çok çok büyük bir adaletsizlik. Özellikle bir gecede yayınlanan kararnameyle işinden, aşından, emeğinden olan arkadaşlarımız maalesef bunca yıldır ne yargılandılar ne de bir savunma hakkını kullanabildiler, hâlâ da işlerine dönebilmiş değiller. Bu adaletsizliğin bir an önce ortadan kaldırılması gerekir.
Yine bu kapsamda -biliyorsunuz- Türkiye gündeminden hiç düşmeyen önemli konulardan biri de barış akademisyenleri konusuydu. Üniversitelerin en değerli hocaları, en değerli araştırmacıları yine bir gece yayınlanan kararnamelerle üniversiteden uzaklaştırıldılar. Ne istiyorlardı? Barış. Ne istiyoruz? Barış, ısrarla barış istiyoruz. Dolayısıyla akademisyenlerin barış talebine bu şekilde bir kıyımla karşılık veren iktidar artık bu anlayıştan bir an önce vazgeçmelidir. Bakın, sadece bu tasarruftan dolayı üniversiteler o denli çoraklaştı ki bilim alanında o denli geriye gittik ki istatistikler ortada hem de sizin TÜİK'inizin istatistikleri ortada. Dolayısıyla Türkiye'nin bilim hakkı da üniversiteler hakkı da gasbedilmiş durumdadır. Barış akademisyenleri barış istemeye devam ediyorlar ama üniversiteye dönmelerinin önündeki engeller bir an önce kaldırılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Ekim, Uluslararası Yoksulluğun Ortadan Kaldırılması Günü'dür biliyorsunuz. Yıllar önce televizyonlarda seyrederdik, bize yoksulluk görüntüleri yayımlanırdı. Neresi? Somali. Neresi? Afrika, Bangladeş, Pakistan. Şimdi onlara gerek yok, Türkiye'den de bu görüntüleri alıp yayımlama olanağınız var. Ülkeyi öyle bir yere getirdiniz ki gerçekten zengin olmayan herkes yoksul artık, evet, zengin olmayan herkes yoksul. Kimler zengin? Bir avuç şatafat içinde yaşayan bir grup, bir azınlık zengin; onun dışında kalan herkes yoksul. Hatta bu yoksulluğun fotoğrafını en iyi belgeleyen kim biliyor musunuz? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı; yayımladığı istatistikle aslında ne denli yoksul olduğumuzu ortaya koyuyor. Gerçi Bakanlık sanıyor ki bir marifet yapıyor, yardımları ortaya koyuyor, aslında ne denli bir muhtaçlık yarattıklarını ortaya koyuyor. Bir yanda şatafat, diğer yanda geniş halk kitlelerinin yaşamak zorunda kaldıkları yoksulluk. Birkaç tane rakam vereyim size. Bakın, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı diyor ki: "20 milyon insana sosyal yardım ulaştırıyoruz." Yani ülke nüfusunun yüzde 25'i sosyal yardıma muhtaç yaşıyor. 11,8 milyon, resmî istatistiklere göre, 11,8 milyon kişi aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. Yine, TÜİK'in rakamlarına göre, yoksulluk ve yaşam koşulları göreli yoksulluk oranı olarak açıklanan rakamlara göre yüzde 13,6'ya yükselmiş durumda. Kaldı ki bu TÜİK, TÜİK'in ne olduğunu biliyorsunuz yani TÜİK size bir rakam söylüyorsa onu en az 2'yle çarpmanız gerekiyor. Durum bu kadar vahim. Bunun gibi yaşlılar, 65 yaş üstü inanılmaz derin bir yoksulluk yaşıyor. Bir başka rakam, her beş çocuktan 1'i akşam yatağa girdiğinde aç giriyor, okula bir beslenme çantası bile götüremiyor. Geçen yıl anlatmıştık, demiştik ki: Anneler çocuklarının beslenme çantasına yarım yumurta koyuyor. O günden bugüne yumurtaya gelen zamma bakın, artık onu bile koyamıyor. "Egzajere" etmiyorum, abartmıyorum, gerçeği söylüyorum. Bu ülkenin en vahim tablosu yoksulluktur. Bu yoksulluk konusunda ne yapmalı? Bir şeyler yapmalı. Mesela asgari ücrete bakmalı, emekli maaşlarına bakmalı. Asgari ücreti yoksulluk sınırının yarısı olan 45 bin liraya yükseltmek gerekiyor, bugün asgari ücret 22 bin lirada, açlık sınırı 30 bin lirada; bunları sıklıkla dile getiriyoruz. Buna karşı ne yapılıyor? Buna karşı ne yapılıyor? Âdeta bizimle alay ediliyor, alay edilmeye devam ediliyor. Bunu nereden mi anlıyoruz? Bugün bütçe rakamları açıklandı. Bunca yoksulluk varken, bunca acı varken, bunca zulüm varken çünkü yoksulluk aynı zamanda bir şiddettir, bilinçli bir şiddet politikasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Yoksullukla mücadele edecek, bu şiddeti ortadan kaldıracak bir bütçe beklerken çünkü artık bütün toplumun, kadınların, emekçilerin, çocukların, gençlerin beklentisi bu yöndeyken bütçe açıklandı. Bütçe yaklaşık 19 trilyon lira ve bütçedeki artış yüzde 30 civarında. En çok ne artmış peki bütçede? Faizlere ayrılan kaynak, yüzde 40 artmış. Yani, yoksullukla mücadele edecek, yoksulların sorunlarını çözecek bir bütçe yapmak yerine sermayeye daha fazla kaynak nasıl ayırırız diye bir bütçe hazırlanmış; faiz ödemeleri yüzde 40 artırılmış.
2'nci en çok artan şey: Savunma harcamaları. "Barış, barış!" diyoruz, hâlâ silaha yatırım yapıyoruz. Bu savaş anlayışından, bu şiddet anlayışından, bu silahlanma anlayışından vazgeçmek gerekiyor. Silah sanayisine ayıracağınız parayı yoksullara ayırmak zorundasınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Silaha ayıracağınız parayı yoksullara ayırmak zorundasınız. Hâlâ anlamadınız mı? Silahla, şiddetle alınacak yol yok. "Toplumsal barış için barış." diyoruz, o yüzden kaynaklar halka ayrılmalı, topluma ayrılmalı. Dolayısıyla faize, savaşa değil, barışa ve halka bütçe anlayışıyla bir bütçe hazırlanmalıydı, hâlâ geç değil. Komisyona geldiğinde artık bu gelişmelerin ışığında bu bütçeyi revize edebiliriz ama Komisyona geldiği gibi geçecekse inanın, bu yoksulluk devam ettiği sürece bu toplumsal barışı var etmek de mümkün olamaz. Dolayısıyla ben buradan bir kez daha Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek'e sesleniyorum: İngiltere'de yaşamıyorsun, cebinde İngiliz pasaportu olabilir ama sen Türkiye Cumhuriyeti'nin bir Bakanısın, Türkiye'nin koşullarının artık farkına da varmalısın.
Teşekkür ederim.