| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 8 |
| Tarih: | 16.10.2025 |
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Evet, teşekkür ederim.
Değerli Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, 16 Ekim Dünya Gıda Günü; Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü bugünü Dünya Gıda Günü olarak kutluyor. 1970l'i yılların başında Ankara'da Ziraat Fakültesinde öğrenci temsilcisi olan Akın Özdemir "İnsanı aç, toprağı aç, hayvanı aç bir ülkede kutlama yapılmaz, olsa olsa hesaplaşma yapılır." demişti. Üzerinden tam elli yıl geçti, acaba bugün değişen bir şey var mı? Bakın, bunu çok sakin bir şekilde akılla ve siyasal parti fanatiği olmadan karşılamak ve değerlendirmek zorundayız. Çıkıp şimdi buradan nutuklar atacaksınız "Avrupa'nın 3'üncüsü, dünyanın 7'ncisi." falan diyeceksiniz. Sakin olun, verileri hep beraber değerlendirelim. Bakın, Anadolu dünyada neolitik devrimin başka bir deyişle avcılık, toplayıcılıktan vazgeçerek insanoğlunun tarıma ve hayvancılığa başladığı topraklar. Bu bir tesadüf değil çünkü biz bir gen bankasının üzerinde yaşıyoruz, bereketli topraklarımız var, suyumuz var, güneşimiz var. Peki, şu anda bizim tablomuz nedir? Bakın, değerli arkadaşlar, tarımsal ham madde dış ticareti ile gıda dış ticaretin birbirinden ayrıdır. Türkiye tarımsal ham madde dış ticaretinde yılda 7-8 milyar dolar açık vermektedir. Hiç olmazsa istatistiki verilere bakınız ve buradan bir tartışma üretmeyiniz. Tarla bitkilerinin, yağ bitkilerinin, baklagillerin ve hayvansal ürünlerin tamamında Türkiye net dış ticaret açığı vermektedir, net dışarıya bağımlıdır. Buğday, arpa, mısır, soya, ayçiçeği, çeltik, mercimek; bunlardan buğday, arpa gen kaynağı bizde olan; mercimek, nohut gen kaynağı bizde olan başka bir deyişle bizden dünyaya dağılmış ürünler şimdi biz mercimeği Hindistan'dan, buğdayı Ukrayna'dan alıyoruz, savaş hâlindeki Ukrayna'dan alıyoruz. Bunun kabul edilemez olduğunu fark edin. Başka önemli konular var. 1980'de bu memleketin nüfusu 44 milyondu, bugün 86 milyon yani yılda 1 milyon nüfus artırmış bu memleket ve nüfus artırmaya devam ediyor. "Bitkisel üretimimiz arttı." diyerek bir yere varamazsınız. Bu nüfus artış hızına paralel bir üretim artışı sağlayabiliyor musunuz? Mesele buradadır. Bakın, içimizde mühendis olanlar var, ziraatçılar var. Bu memleketin yüz ölçümü 78 milyon hektar, bunun yalnızca 24 milyon hektarında işlemeli tarım yapabilirsiniz; geriye kalan, dağlar var, ormanlar var, göller var. İktidarınızda 3,5 milyon hektar alanı, 35 milyon dönümü çiftçi işlemekten vazgeçti çünkü tarımsal çıktı fiyatları pahalanmazken girdi fiyatları aldı başını gitti; çiftçi ürettikçe iflas etti, ürettikçe tarlasını satmak zorunda kaldı. Bu nedenle, 35 milyon dönümden, 3 Trakya büyüklüğündeki alandan çiftçi vazgeçti, işlemiyor artık. Bu gerçeği görmeyecek misiniz? Türkiye'nin 1980'de 21 milyon hektar mera alanı vardı, bugün 13 milyon hektar mera alanı kaldı, hayvanları otlatacak yer kalmadı. Peki, Türkiye'de hayvan kaldı mı? Bakın, 1980'de nüfus 44 milyonken 16 milyon sığırı vardı memleketin, bugün hâlâ 16 milyon sığırı var. O gün 46 milyon koyunu vardı, bugün 2 milyon aşağısında, aradan 50 yıl geçmiş, 44 milyon koyunu var. Keçi 19 milyondan 10 milyona düşmüş, her 2 keçiden 1'ini kaçırmışız. Manda sayısı 1 milyondan 172 bine düşmüş, her on mandadan 8'ini kaybetmişiz. Masal anlatmaktan vazgeçelim, bu gerçeklerle yüzleşelim. İnsan bir biyolojik varlık, doymak zorunda. Türkiye'nin yılda 90 milyon ton kaba yem ihtiyacı var; dışarıdan soya almazsanız tavukçuluk yapamazsınız, dışarıdan mısır almazsanız büyükbaş hayvancılık yapamazsınız. İddiayla söylüyorum, bütün bu gerçeklere kimse sırtını dönemez. Türkiye'de Büyükşehir Yasası'yla 35 bin köyü kapattınız. Türkiye'nin 1,2 milyon olan köylü sayısı 500 binin altına düştü, duyuyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Türkiye'nin ortalama çiftçi yaşı 58'in üzerine çıktı, duyuyor musunuz? Bütün bu tablo bize şunu gösteriyor: Bunlar tesadüf olmadığına göre köylüyü, çiftçiyi, tarımı yok eden politikalar bizi bu duruma getirdi. Türkiye'nin buğdaydan net ithalatçı olduğu bir yerde buğday çiftçisine zulmederseniz, net ithalatçı olduğu çeltiğe fiyat vermezseniz, yağ bitkilerine milyarlarca dolar ithalat parası verirken ayçiçeği eken adamı ektiğine pişman ederseniz Türkiye bugünleri arar. Lafa geldi mi Kissinger'ın sözünü hatırlatırsınız yani bir insanın, bir ulusun bağımsızlığının en büyük garantisinin gıda bağımsızlığı olduğunu söylersiniz. Şu kadar açık söyleyeyim: Türkiye yılda 7-8 milyar dolar ithalat parası vermezse hem kendi karnını doyuramaz hem de hayvanlarını besleyemez noktadadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Ben bunları yalnızca bir kaba siyaset organı aktörü olarak söylemem, söyleyemem. Bundan on yıl evvel bu Mecliste bir konuşma yapmıştım -bazı arkadaşlar protesto etmişlerdi- demiştim ki: "Her dönemde Meclisin üçte 2'si değişir." yani bu koltuklara yapışıp kalan hiç kimse yok, üçte 2'miz değişeceğiz. Hiç olmazsa şuradayken gerçekleri konuşalım, hiç olmazsa şuradayken memleketin meselelerini doğru ele alıp çözüm üretebilelim.
16 Ekim Dünya Gıda Günü'nü her türlü zorluğa rağmen alın terinin, emeğinin hakkını bu memleketin taşına toprağına akıtan çiftçiyi kutlayarak ve aynı zamanda tenceresini kaynatamayan kent yoksuluna selam söyleyerek onların yanında olduğumuzu ve dayanışma duygularımızı ifade ederek anıyorum. Bu sorunların altından hep beraber kalkacağız.
Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)