Konu: | |
Yasama Yılı: | 4 |
Birleşim: | 8 |
Tarih: | 16.10.2025 |
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28'inci Dönem boyunca kanun çıkarma tekniğinin özeti şunu yaşadık: Bu Mecliste çıkarılan bütün kanunların 6 gerekçesi var, bunlardan birincisi, Sayın Cumhurbaşkanına yetki devri; kanun bunun için çıkıyor. Bu konuda usul, esaslar, atama yetkisi, uzatma, kısaltma, her şey Cumhurbaşkanına aittir; eyvallah.
Kanun çıkarmanın ikinci gerekçesi, Anayasa Mahkemesinin iptalleri. Kanun çıkarmışsınız, Anayasa Mahkemesi iptal etmiş, KHK'yla yargısız infaz yapmışsınız, Anayasa Mahkemesi "Olmaz." demiş, tekrar Meclise gelmiş, noktasına virgülüne dokunulmadan bir daha gitmiş gelmiş; bütün işler Anayasa Mahkemesinin talimatlarını yerine getirmek için. Üçüncüsü, uluslararası sözleşmeler. Bunlardan biri, bir miktarı zorunlu olan ama çoğunlukla pandemi gibi, sağlıkla ilgili gibi, İstanbul Sözleşmesi gibi benzer uluslararası sözleşmeler, uluslararası gereksinimler. Dördüncü gerekçe ise bürokrasinin elini rahatlatmak. Yani burada bir milletvekilinin "Ya, bu milletin şöyle bir kanuna ihtiyacı var." dediği yasa gelmiyor. Bürokrasi belli hususlarda tıkanmış, "İleride Sayıştay, Danıştay, belli kurumlar devreye girer, denetleme olur, yaptığımız iş kanunsuz, bunu düzeltelim. Aman acele, mutlaka bunun çıkması lazım." dediği için, bürokrasinin elini rahatlatmak için kanun çıkıyor. Beşinci olarak, güç odaklarının, lobilerin talepleri yerine geliyor. Hatırlıyor musunuz, Meclis tatile girerken alelacele yasa çıktı. Neymiş? Zeytin ağaçları sökülecek, maden ocağı yapılacakmış. Enerji yasası çıkıyor, bakıyorsunuz ki belli holdingler, güç odakları, lobiler bir talepte bulunmuş, onlar yerine geliyor. Mecliste 5 tane bu gerekçe var, peki vatandaş hiç mi yok? Var, kanunların çıkarılmasının altıncı gerekçesi vatandaş ama "Vatandaşın şu konuya ihtiyacı var, bu sorununu çözelim." diye değil. Vatandaşla ilgili yasa çıkıyorsa biliyoruz ki vergi geliyor, ceza geliyor, yaptırım geliyor, yükümlülük geliyor, kısıtlama geliyor. Şimdi, bir trafik yasası geliyor, şöyle hiç anlamayan birisi baksa diyecek ki: "Hay Allah razı olsun ya, bunlar bu ölümlere çare için tedbir alıyor." Oysa belli ki yaptırım, yükümlülük, ceza; maalesef ki bu kanunda da benzer şekilde aynı gerekçeleri görüyoruz. Trafik yasasındaki şu insafsız, adil olmayan, akıl dışı cezalar zaten baştan bütünüyle iyi niyetin olmadığını ortaya koyuyor. Net bir şekilde belli ki bütçeye, faize para yetişmiyor, bir yama lazım, bir yerlerden kaynak ihtiyacı var, onun için trafik yasası çıkıyor. Belki de yasanın içerisinde birkaç iyi madde olduğu hâlde büyük amaç daha yanlış olduğu için bütünüyle yasa insanlar nezdinde de kamu vicdanında da yargılanıyor. Malum olduğu üzere pek çok defa tekrar edildi, her işe iktidar para gözüyle baktığı için zannediyor ki biz ceza rakamını artırırsak ölümler durur. Her şeyden önce eğitim yoksa, cezada caydırıcılık yoksa, adil değilse, yollar, altyapı oluşturulmamış ise, iyi niyetli görevliler her yerde yok ise zaten bütün problemlerin temeli ortada duruyor ama zannediyor ki arkadaşlar bir ceza yazarsak çözülür. Bakın, biliyorsunuz, kamuda görev yapan insanımız da bizim insanımız; her meslek grubunda yanlış iş yapan insanlar olabilir. Trafik cezaları; radar pusu kuruyor, şehirler arası yolda geçit olan bir yere 50 yazılmış, 50'nin yanında radar duruyor ve orada ceza yazıyor. Var mı buna bir çözümünüz? Yok. Sonra, Sayın Ulaştırma Bakanımız 240 kilometre süratle araba sürdü, bu televizyonlarda yayınlandı, hani buna bir çözümünüz var mı? Demek ki bu ülkede otobanlarda 240'la gidilebiliyorsa öyleyse cezaların da biraz daha makul, anlaşılabilir, kabul edilebilir, uygulanabilir olması lazım ama akıl dışı, mantık dışı. Muhtemelen bu arkadaşlardan hangileri imza attı bilmiyorum, şurada trafik yasasını hazırlayan birisinin savunmasını beklerdim. Tabii, çok eleştirildi, İçişleri Bakanının bir problem mi var bilmiyorum eğer Plan ve Bütçede, İçişlerinde, Adalette her 3'ünde de görüşülmesi gerektiği hâlde en azından temsilen pekâlâ burada bulunabilir, savunabilirlerdi. Belli ki trafik cezası, belli ki İçişleriyle ilgili bir problem ama burada hiçbir şekilde bu konuya tedbir alınmamış.
Değerli milletvekilleri, cezada yapılması gereken şey bütçenin dengesini sağlamak değil kamu düzenini oluşturmak hedef olmalıdır ama bu yasada görüyoruz ki sadece bütçe odaklı cezaları artırırıza yönelik bir düzenleme yapılmış. Tabii, bundan sonra güç odaklarından, lobilerden yana olan iktidar otomobiller arasında da ayrım gözetmemiş, gariban, ay sonunu getirecek asgari ücretliye maaşından fazla ceza yaz sonra da cezasını ödemezse ehliyetine el koy. Burada maddi durumu yerinde olan varlıklı insanımız için burada bir sigara parası ödeyecek ama alt gelir grupları ezilecek. Burada alt gelir grupları düşünülmediği için de işte böyle bir yasayla karşı karşıya kalıyoruz.
Değerli milletvekilleri, yine, yasa içerisinde takografla ilgili bir ceza söz konusu; bir taraftan şoföre, bir taraftan da işletmeciye, araç sahibine ceza. Ya, sizin işiniz gücünüz ceza yazmak mı Allah aşkına? "Acaba takograf üreticileriyle bir bağınız mı var?" diye sormadan insanlar maalesef ki bir sonuç elde edemiyor.
Burada, yine, yasada esas olan şey, kamu vicdanını rahatlatmalı. Yasanın içerisinde 33'üncü madde "övme, özendirme..." Ya, böyle muğlak ifadeyle yasa mı hazırlanır? Yani, herkes, bürokratlar da insanımızın ne hâlde olduğu biliyor zaten. Siz burada Demokles'in kılıcı gibi, vatandaşın ezilmesine yönelik muğlak ifadeler koyarsanız rüşvetin önünü açarsınız, suistimale zemin hazırlarsınız. Elbette alkolle ilgili tedbir alınması önemli, trafikle ilgili kavgada tedbir alınması önemli ama burada yasada bunlar çok çok gizli bir noktada anlamsız duruma geldi. Yasa baştan sona "Biz ne yaparız, ne kadar fazla ceza yazarız?" bununla kilitlenmiş durumda ve ne yazık ki 15 Temmuzdan beri ülkemizi açık cezaevi hâline getirdiniz, bunun çözümü yok. Üçüncü dünya ülkelerinden beter, bütün şehirlerin girişlerinde çıkışlarında, ilçelerin girişlerinde çıkışlarında bir tiyatro oynarcasına kontrol noktaları. Yahu, zaten taşıt tanımalarla, PTS'lerle, MOBESE'lerle zaten plakaları tanıyorsunuz, tarıyorsunuz, MOBESE'lerle her şey görünüyor. Daha hâlen insanlara hayatı işkence hâline getirmenin ne anlamı var? Bunların hiçbiri yok çünkü kamu kendini ilgilendiren, kendine yükümlülük sağlayan alanların hiçbirini görmüyor ama "Bir gariban vatandaşı nasıl ezerim, nasıl tepesine binerim, nasıl canından bezdiririm?" işte buna çare aranıyor. Oysa bu yasa teklifi isterdik ki... Tek bir tane yasa, "Evet, sağ olsun arkadaşlar, bir trafik yasa teklifi hazırlamışlar. Gerçekten teknik bir yasa; ilgili uzmanlar toplanmış, oturmuş, çalışmışlar, bize de bunu ancak alkışlamak düşer, susalım bari." diyeceğimiz bir yasa yok. Her tarafı baştan sona rezaletle, maalesef ki eleştiriye açık hususlarla dolu çünkü bu yasa bütçeye tahsildarlık yasası; bu yasa hiçbir şekilde kazayı önleme yasası değil, bu yasa caydırıcılık yasası değil. Ve burada milletin aklıyla da dalga geçiliyor. Aziz milletimizin temsilcisi bu kadar milletvekilleri seçilmiş, gelmişler, herhangi bir kanun teklifine kendi memleketlerinde gördüğü bir hususu, kamunun belki de eksik kaldığı bir hususu görüp katkı vermek istiyor ama Komisyonda bu kadar itirazın hiçbirine cevap vermediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - "Hele Genel Kurula gelsin, bakarız." dediniz. Bugün Genel Kurulda da hiçbir şekilde zerre miktarına dokunulmadan yasa teklifi geliyor. Ben burada iktidar mensubu arkadaşlara da seslenmek istiyorum: Arkadaşlar, onurunuzu en azından koruyun. Deyin ki: "Biz AK PARTİ milletvekilleriyiz. Çıkan kanunda şu, şu, şu eksikleri gördük, bu, bu, bu müdahaleleri yaptık, sonuçta şöyle, şöyle düzenleme oldu." Yani kendi yapacağınız işi bürokratlara teslim edip burada bir figüran, bir robot hâlinde kullanılmaya da Meclisin buna alet olmasına da izin vermek hiçbir şekilde doğru değil.
Evet, bu yasa tekrar çekilmeli, cezalar makul hâle gelmeli, ülkede terör çıkarmak için uğraşan bir yasa konumunda olmamalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)