GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİNİN KKTC'DE KAMPUS KURMASINA İLİŞKİN ÇERÇEVE PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:66
Tarih:15.02.2012

CHP GRUBU ADINA ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çukurova Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Kampus Kurması Yasa Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Konuya girmeden önce sizinle paylaşmak istediğim bir şey, bugün bu kanun tasarısından önce gündeme gelip ertelenen İç Tüzük değişikliği meselesi. Bundan memnuniyet duyduğumu söylemek istiyorum. Umarım ki bu geçici bir erteleme değildir, umarım ki geçen hafta olduğu gibi bir dayatmayla, bir oldubittiyle tekrar Meclisin gündemine gelmez ve geçen hafta yaşadığımız, yaşamak istemediğimiz, benim de içinde olmak istemediğim olayları tekrar yaşamayız çünkü bu olaya, yani geçen hafta yaşamak istemediğimiz olaylara ne yazık ki bizi sizler zorladınız, bize başka alan bırakmadınız. Bu kürsüyü korumak, bu kürsünün onurunu korumak zorunda bıraktınız bizi. Daha önceki dönemde Türkiye'de basını ele geçirdiniz. Basının bir kısmını, bizim verdiğimiz, halkın, vatandaşın verdiği vergilerle bir gruba kredi olarak verip bazı basın kuruluşlarını aldınız. Daha sonra, bazı basın kuruluşlarını baskıyla yıldırdınız,  tehditle yıldırdınız. Sonra, bizim burada kendimizi halka anlatabileceğimiz, öneriler getirebileceğimiz yasa maddeleri üzerinde, teklifler üzerinde görüş bildireceğimiz Meclis TV'yi kıstınız. En son olarak da Meclis TV'nin çalışma saatleri içerisinde muhalefetin burada kendini ifade etme imkânını ortadan kaldıracak Tüzük değişikliğini getirdiniz.

Değerli arkadaşlar, burası, bu nokta Türkiye Büyük Millet Meclisinin en kutsal yeridir. Burası Türkiye milletinin sesidir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sesidir ama aynı zamanda milletin sesidir. Bir gün öncesine kadar burada selamlaştığımız, koridorda selamlaştığımız, komisyonlarda beraber çalıştığımız arkadaşlarımızla bir gün sonra koridorda karşılaştığımız zaman, değerli milletvekillerinin başlarını farklı taraflara çevirdiğini gördük.

Şimdi, bakın, Türk Ticaret Kanunu'nda nisaplar meselesi vardır yani oy yeter sayıları, karar yeter sayıları. Şimdi, şirketlerde, limitet şirketlerde, anonim şirketlerde bazı kararları yüzde 25 nisapla alabilirsiniz, bazı kararları yüzde 51'le, bazılarını yüzde 75'le ama limitet ve anonim şirketlerde, çok ortaklı şirketlerde ortakları ilzam eden, onları yeniden sorumluluk altına sokan ya da hak kaybına uğratacak olan maddeleri ancak ve ancak yüzde 100 nisapla geçirirsiniz, karar yeter sayısı yüzde 100'dür. Yani bir limitet şirkette sermaye artıracaksanız, bir anonim şirkette şirketin nevini değiştirecekseniz eğer, yüzde 99 oy çoğunluğunuz olsa bile o kararı alamazsınız ve geçiremezsiniz. Burasını da onunla paralel düşünürsek eğer, yüzde 50 oy çoğunluğunuz var ama buranın başka paydaşları da var, buranın başka yüzde 50 paydaşları da var ve eğer o paydaşların konuşma hakkını kısıtlıyorsanız, onların haklarında kısıtlamaya gidiyorsanız yüzde 51'le, 60'la, 70'le bu kararları geçiremezsiniz. Bırakın buradaki muhalefet partilerini, burada eğer 1 tane, 2 tane bağımsız üye olsa bile onların sesini kısacak, onların konuşma sürelerini kısacak, onların yasama faaliyetlerine katılacakları maddelerde eğer kısıntıya gidiyorsanız o zaman uzlaşmayla yapmak zorundasınız, uzlaşmayla yapmak zorundadır. Umarım ki bu ertelemenin sonucunda uzlaşmayla gelir Tüzük değişikliği yoksa burada parmak sayısı fazlalığıyla ya da geçen gün, çarşamba günü burada yaşanan, gece saat birden sonra üzerimize saldırarak sayısal çoğunlukla bizi yıldıracağınızı ve geri adım atacağımızı bekliyorsanız önümüzdeki günlerde yanıldığınızı göreceksiniz. Yani biz bir gelenekten geliyoruz. Biz, 12 Eylülde, 12 Eylülün cezaevlerinde elimiz kolumuz bağlı, işkenceye, işkencecilere boyun eğmemiş ve onurunu dik tutmuş insanlarız. Bugün burada kaba kuvvetle karşı karşıya kalırsak 8 tane, 10 tane, 20 tane fazlasınız diye bunun karşısında boyun eğmeyiz, bu kürsünün onurunu korumaya devam ederiz. Umarım bu kararlılığımızı denemezsiniz.

Çukurova Üniversitesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde bir kampüs açmak istiyor, yasa geldi. Elbette, buna karşı çıkacak durumumuz yok. Çukurova Üniversitesi bugün, Türkiye'nin de göz bebeği olan, Türkiye'nin en önemli üniversitelerinden biri tanesi. 14 fakültesi var, 4 yüksekokulu, 12 meslek yüksekokulu, 1 konservatuar, 3 enstitü, 25 araştırma merkezi, 2 bine yakın öğretim üyesi ve 40 bine yakın öğrencisi var. Özellikle, bölgenin sağlık alanında otorite, uzman bir üniversitesidir. Bu bilgisinden, birikiminden, deneyiminden yola çıkarak Kuzey Kıbrıs'ta bir kampüs açması elbette yararlıdır. Üçlü yararı var: Bir tanesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne ekonomik katkısı olacaktır. İkincisi, şu anda Türkiye üniversitelerinde kontenjan bulamayan öğrenciler Balkan ülkelerine veya Kafkas ülkelerine giderek orada eğitim görmektedir, bu şekilde Kıbrıs'a giderek eğitim görecektir. Üçüncü olarak da Çukurova Üniversitesi devletten yeterli ödenek alamadığı zaman ona da ekonomik olarak katkısı olacaktır. Ama şunu söylemek istiyoruz: Türkiye'de şu anda önemli olan şey, üniversitelerin sayısını artırmak değil, üniversitelerin niteliğini artırmak, üniversitelerin kalitesini artırmaktır. Ne yazık ki üniversitelerin kalitesi 12 Eylül döneminden sonra kademeli olarak gittikçe bozulmakta ve sizin döneminizde eski uygulamalara devam edilmektedir.

Bütün dünyada ya da bütün dünyada değil, demokratik ülkelerde, sanayisi gelişmiş ülkelerde üniversiteyi üniversite yapan üniversitelerin özerkliği, mali bağımsız özerkliği, düşünce özgürlüğü ve ortaya çıkardığı düşünceleri de ifade edebilme özgürlüğüdür. Türkiye'de bunu yapabilmek için öncelikle Yükseköğretim Kurulunun, YÖK'ün kaldırılması gerekir. Siz 2002'de iktidara geldiğinizde, 2002-2003 programında o zaman YÖK'ten, şu anda bizden daha fazla şikâyet eden bir siyasi iktidarsınız ve Hükûmet Programı'nızda YÖK'ün düzeltileceği ve üniversitelerin birçok düşüncenin özgürce tartışılacağı bir forum olacağı yazılı. Ama biraz önce arkadaşım da söyledi, o dönemde YÖK'ten en çok siz şikâyet ederken YÖK'ü şu anda ele geçirdiğinizde YÖK'ü kullanmaya başladınız ve üniversitelerin demokratik özerkliğini, bilimsel özerkliğini yok ettiniz.

2 bin kişilik bir üniversiteyle 40 bin kişilik bir üniversite, vakıf üniversitesiyle devlet üniversitesi aynı çatı altında yönetilemez ya da üniversitede rektörlük için başvuran 6 kişiden bir üniversite hocası 1.200 oy alırken bir başkası 300 oy alıyor, bunlar YÖK'e gidiyor, YÖK en az oy alanı listenin başına koyarak Cumhurbaşkanına gönderiyor, Cumhurbaşkanı cemaate yakın olan, bize yakın olan birisini alıp götürüp üniversitenin başına koyuyor. Bir tarafta 1.200 oy alan birisi varken bir tarafta 150, 200 oy alan, bizden birisi üniversitenin başına geldiği zaman orada o rektörün saygınlığını artık siz düşünün.

YUNUS KILIÇ (Kars) - Onu en iyi siz yaptınız ama.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Siz de yaptınız, doğru.

ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) - Şimdi, bu, savunma değil. En azından eğer o dönemde, geçmiş dönemde bu yapılmışsa "Suimisal misal olmaz." diye bir genel kaide vardır, o zaman oturur düzeltirsiniz.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - O zaman eleştirmeyin.

ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) - Zamanım olsa Hükûmet Programı'nda söylediklerinizi açıklarım. Üniversitelerin ne hâle geleceğini, YÖK'ten şikâyetlerinizi açıklarım ama şu anda zamanım daraldı, başka bir zaman tekrar konuşuruz.

Tabii, sadece YÖK ve üniversiteler değil, aynı şekilde şu anda üniversitelerde öğrencilere uygulanan zulüm de 12 Eylül döneminden farklı değil. O zaman yine siz çok şikâyetçiydiniz ama bugün aynı noktaya geldiniz.

Bakın -geçen hafta burada konuşuldu- Yılmaz Güney afişlerini asan öğrencilere okuldan uzaklaştırma cezası verildi. Biraz evvel söyledim, AKP'nin Hükûmet Programı'nda, 82, 83'te var; "Üniversitelerde özgür düşünce ortamı olacak." diye manzumeler var orada. Yılmaz Güney'in şu anda on bir tane filmi Kültür Bakanlığı tarafından devlet arşivine kondu.

Bakın, Pamukkale Üniversitesinde öğrenciler YÖK'ü tiyatroyla protesto etti diye onları bir ay okuldan uzaklaştırdınız. YÖK'ü biz de protesto ediyoruz, YÖK'ü siz de protesto ettiniz. Eğer öğrencilerin YÖK'ü protesto etme imkânını -tiyatroyla, skeçle veya bu tür olaylarla, o imkânları- elinden alırsanız, geçmişte başka türlü örgütlenmelere giderek nasıl protesto edeceğini hepimiz çok iyi biliyoruz.

Öğrencilerin başka bir isteği parasız eğitim. Evet, parasız eğitim istemek ya da parasız eğitim pankartı açmak suçsa ben o suçu işliyorum, partimiz de o suçu işliyor çünkü bizim, Cumhuriyet Halk Partisinin programında da sosyal devlet, sosyal eşitlik ilkesi adına üniversitelerin parasız olması var, biz de parasız eğitim istiyoruz. Kızılay'da hangi siyasi görüş -sağcı, solcu veya başkası- parasız eğitim istiyorsa, imza kampanyası açtıysa, şimdi ve bundan önceki dönemde, adımı, soyadımı, unvanımı yazarak hepsine imza attım çünkü çocuklar üniversiteye gelinceye kadar, babaları, anaları, kendilerine eşit imkân, sosyal adalet sağlansın diye, fırsat eşitliği yaratılsın diye vergiler veriyorlar ve çocuklarına fırsat eşitliği yaratılmasını istiyorlar. Evet, parasız eğitim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) - Bundan dolayı eğer çocuklar cezaevine girecekse, ceza alacaksa, biz de o cezayı almaya razıyız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özgümüş, teşekkür ederiz.