| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 11.12.2011 |
CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakanlığın adı kanun hükmünde kararnameyle değişti, ancak yapılanmasını hâlâ tamamlayamadı, bir an önce tamamlaması gerekmektedir. Vekillerle görev yapmayı bir an önce terk etmelisiniz, asaleten atamaların en kısa zamanda yapılması gerekmektedir. Tar-Gel Projesi kapsamında atama bekleyen ve mağduriyetleri süren veteriner hekim ve ziraat mühendisi atamalarını söz verdiğiniz gibi yıl bitmeden tamamlamalısınız. Önümüzdeki yıl 10 bin kişi daha alacağınızı beyan etmiştiniz, bu sözü de lütfen unutmayınız.
Bu süreçte Bakanlığa bağlı Hayvancılık Genel Müdürlüğünün kurulmuş olması bizleri sevindirdi ama işlevsiz olması, hayvan hastalık ve mücadelesiyle ilgisinin olmaması doğru değildir. Bunu hâlen eski Koruma Kontrol Genel Müdürlüğünün devamı niteliğinde olan Gıda Kontrol Genel Müdürlüğünün yapmasını anlayabilmiş değilim. Hayvancılık Genel Müdürlüğünün hayvan hastalıklarıyla mücadelesiyle ilgili görevleri üstlenmesini bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki süreçte toplulaştırmaya önem vermelisiniz. Ülkemizde hâlen 11 milyon hektar arazi toplulaştırma beklemektedir. Bölge müdürlüklerinin kapatıldığı duyumunu alıyorum. Doğruysa, çok yazık olmuş. Bakanlığın birinci önceliği bu konu olmalıdır. Çıkarılan kanuna rağmen miras yoluyla bölünmeler devam etmektedir. Bunun önüne mutlaka geçilmelidir, tarımsal verimi ve kârlılığı artırmak için bu birinci koşuldur. Toplulaştırmaya ayrılan kaynak da mutlaka artırılmalıdır.
Ne demiştik? Toprakla koyun, gerisi oyun! Bu, yarı yarıya azaldı. Vatandaş şu anda... Geçen gün Polatlı'dan Kuş ailesi aradı. "Koyuna, çan sesine hasret kaldık." diye, "Ovalarda, meralarda artık koyunları göremez olduk." diye feryat ediyorlar. Vatandaş şunu söylüyor: "Değneğimiz de var, kepeneğimiz de var, köpeğimiz de var ama güdülecek koyunumuz kalmadı." diyor.
2002'den beri bu kürsüde iktidardan hep pembe tablolar dinledik. "Karnemiz pek iyi, seçmen bizi destekliyor." diyorsunuz. Doğru, vatandaş ne yapsın? Onun şaşkınlığında gücü elinize geçirdiniz, şimdi de korkudan dahi oy verenler var.
Değerli arkadaşlarım, bakın, insanlar iki yerde eşittir. Bir sandık başında, bir de musalla taşında. Musalla taşını hepiniz biliyorsunuz. Aynı dua ediliyor, aynı gözyaşı dökülüyor ama sandık başındaki eşitlik bozuldu. Neyle? Kömürle, köprüyle, boruyla, yolla, greyderle, dozerle bozuldu. Artık başarınız oradan kaynaklanıyor. Yani yiğitlik devlet kaynaklarında.
Şu gerçekleri sizlerle paylaşmak isterim: Türk köylüsü, çiftçisi, dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor, elektriğini kullanıyor, gübresini kullanıyor, ilacını kullanıyor, Hükûmet bunda seyirci. Koyun varlığı yarı yarıya düştü, sığır varlığı düşüyor, Bakanlığımız seyirci. Çayır, mera alanlarımız azalıyor, Bakanlık seyirci. Hayvan kaçakçılığı, kayıt dışı kesimler devam ediyor; Hükûmet seyirci.
Avrupa Birliği ülkeleri ortak, Türkiye pazar oldu; Hükûmet seyirci.
Şap hastalığından, kuduzdan hayvan pazarları kapatılıyor, yine seyir devam ediyor, kanun tekliflerimiz rafta bekliyor.
Canlı damızlık, canlı kasaplık, canlı besilik hayvanlar ile karkas et ithalatı serbest, Romanov koyunları memleketi sarmış, Müslüman mahallesinde salyangoz satılıyor; Bakanlık seyirci.
Doğu ve Güneydoğu sığırlıklarından Zavot, Yerli Kara, Doğu Anadolu Kırmızısı, Güney Anadolu Kırmızısı, Karadeniz'in Jersey'i, Marmara'nın Karacabey Esmeri terk edilmiş; Bakanlık seyirci. Yetmiyor, ülkemize Avrupa'nın, Arjantin'in, ABD'nin, Brezilya'nın, Avustralya'nın, Fransa'nın Limusin'i, Cherole'si, Hereford'u, Simental'i, Angus'u doldurulmuş, ülkede kurbanlık besiciler perişan olmuş, Kurban Bayramı'nda vatandaşın kurbanlıkları elinde kalmış ağlıyor; Bakanlık seyirci. Daha size ne anlatayım?
Tarım ülkesi hâlâ elmayı, muzu, bademi, cevizi, pamuğu, buğdayı, mısırı, soyayı, ayçiçeğini, sirkeyi, sütü, süt tozunu, tereyağını yurt dışından alıyor, sözde OECD'ye göre ülkemiz dünyanın 7'nci büyük tarımsal ekonomisi ama buna kargalar dahi güler. "Hoca, Hoca, okuyuşun iyi ama çocuk öldü." diyorlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk çiftçisinin elinde satacak satır da kalmadı, katır da kalmadı, motor da kalmadı. Topraklar zaten önceden gitti. Vatandaş icra kapılarında inim inim inliyor. Şu mektup Genel Başkanımıza gelen bir mektup. İmzalar arkasında -yeni takip ediyorsunuz- Konya Tuzlukçu'dan "İşler doğruya göre değil, eğriye göre. Bu millet sata sata ne olacak?" diyor. Üzerine de yazmış "Garip çiftçi."
Bütçeye yeterli desteği koyamadınız, havza bazlı projeleri başlatamadınız, okul sütünü veremediniz, çiftçiyi canından bezdirdiniz. Madem usta oldunuz, bunları bir an önce gerçekleştiriniz. Rakamlarla, bakanlarla, bankalarla onları kandırmaya devam ediyorsunuz.
Bakın değerli arkadaşlarım, teşbihte hata olmaz. Bir tilki-horoz hikâyesi vardır. Bir gün horoz köyde gezmeye çıkıyor. Horoz bayağı bir gezdikten sonra bakıyor akşam, hava kararmış, kümese dönse yolda tilkiye yem olacak, diyor ki: "Bu geceyi şu ağaçta geçireyim." Tünüyor ağaca, gece orada geçiyor. Sabahleyin görevini yapmaya başlıyor, ötüyor, ötüyor "üürüü, üürüü" bunu duyan tilki altına geliyor, diyor ki: "Horoz kardeş, ne kadar güzel ezan okudun, sesine hayran oldum, meftun oldum, hadi in de sabah namazını beraber eda edelim." Horoz titremeye başlıyor, inse tilki yiyecek, inmese "Horoz kaçtı." diyecekler. Horoz da kurnaz. Horoz dile geliyor, tilkiye diyor ki: "Tilki kardeş, teşekkür ederim, teveccüh buyurdun ama karşıdan geliyor bir avcıyla iki tazı, onlar da geliversin cemaatle kılalım namazı." Başlıyor tilki titremeye, avcı ile tazıyı duyuyor. Tilki de kurnaz "Horoz kardeş, acele etmeyin, benim abdestim yoktu, karşı dereden abdest alıp hemen geleceğim." diyor. O da kurnaz. Bu kurnazlıklar saymakla bitmiyor. İnşallah ilk seçimde Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu kurnazlıklara, bu anlayışa son vereceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Elektrikte, sütte, yemde KDV'yi mutlaka makul seviyelere indireceğiz. Destekleri de en az 2 kat arttıracağız. Kaynağı sorabilirsiniz. Kaynak kul hakkı yemeyen Türkiye olacak. Türk çiftçisi Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında da rahat bir nefes alacak.
Bakın, pembe tablolarınızda neler var? Bunları artık yorumsuz koyuyorum, neden? Bunları çok konuştum ben, bunları çünkü perişan ettiniz, sayıları azaldı, bunlar azaldı, bu kadar kaldı.
Mazot 2002'de ortalama 1 lira 10 kuruştu, şimdi 3,80 civarında seyrediyor. Köylünün cebinden bu anlamda 5 milyar dolar sadece mazottan özel tüketim vergisi alındı. Sütten ve yemden aldığınız KDV'yi hesaba katmıyorum. O kooperatifler bu paraları öderken neler çekiyor, bir bilesiniz. Verdiklerinizi söylüyorsunuz ama aldıklarınızı hiç söylemiyorsunuz. Soğanı yiyen değil, soğanın acısını doğrayan bilir değerli arkadaşlarım. O kooperatif başkanları neler çekiyor o KDV'yi, ÖTV'yi öderken, gidin, bir görün.
Gübreye gelince: Onları biraz önce MHP Sözcümüz gayet güzel açıkladı.
Amonyum sülfat yüzde 21'liği 2002'de tonu 162 liraydı, bugün 640 lira. 20-20'yi söyleyeyim, 2002'de tonu 254 liraydı, şu anda 1.020 lira. Karma yem etlik piliç tonu 413 liraydı, Temmuz 2002'de 1.050 lira. Yumurta tavuğu yemi 323 liraydı tonu, Temmuz 2011'de 840 lira. Yani bu rakamlar gerçek rakamlar, Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamları. Bu oranlarla gıda, tarım ve hayvancılık nasıl başarıya koşar, takdirlerinize sunuyorum.
Geçen yıl "Süt 70, yem 70, bu iş bitmiş kardeşim, bu iş bitmiş." demiştim, güldünüz. Ama bu sene "Süt 80, yem 80, ah, bu işten bir vazgeçsem." diye vatandaş feryat ediyor. Gidin bir görün. Çünkü süt parası yem parasını karşılamıyor. Eskiden 1 litre sütle 2 kilo yem alınırdı, şimdi 1 litre sütle yaklaşık 750 gram civarında yem alınabiliyor.
Bu süreçte hakkınızı yemeyelim. Mısırda, çeltikte, ayçiçeğinde üretimi artırdınız. Yeterli mi? Kesinlikle hayır. Çünkü girdi artışları yüzde 400 artarken destekler aynı oranda artmıyor; gübredeki, mazottaki fiyat artışlarından, ÖTV'den ve KDV'den dolayı çiftçinin kaybı en az 10 milyar dolar. Banka borçlarını ilave etmiyorum. Gel de sen bu işin içinden çık. Bizim orada bir laf vardır, "Cici pappam parıl parıl parıldıyor, aç karnım curul curul curulduyor."
Değerli arkadaşlarım, 5480 sayılı Tarım Kanunu 27'nci maddesinde, tarımsal desteklemeler için bütçeden ayrılacak kaynağın gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'inden az olamayacağı hükmü vardır. Bu hükmü hep beraber koyduk. Buna uyuyor musunuz? Kesinlikle hayır, yarısını veriyorsunuz.
Onun için, pamuk, patates, buğday, pancar, haşhaş, anason, ayçiçeği, üzüm, zeytin, elma üreticisi perişan durumda.
Bakın, pamuk üretiminin yüzde 90'ı Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Mersin, Şanlıurfa illerinde yapılır, yüzde 10'unu da yaklaşık Antalya, Osmaniye, Denizli kapsar. Ürün, büyük bir istihdam sağlar. 2010 üretim yılında kilosu 1,80 ile 2 lira arasındaydı. Şu an itibarıyla, 60 ile 70 kuruş, birinci sınıf olursa 80 ile 90 kuruş arasında fiyat ediyor.
Destek veriyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Ben teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)