GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:34
Tarih:11.12.2011

CHP GRUBU ADINA FATMA NUR SERTER (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de ÖSYM ve YÖK bütçesi üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 146 özel bütçeli idare var. Bu 146 özel bütçeli idare içinde 10'uncu sırada ÖSYM yer alıyor. Bunu niçin söylüyorum? Yani ÖSYM, gerek devletten aldığı bütçe gerek kendi yarattığı gelirlerle hiçbir ekonomik sıkıntısı olmayan bir kurum. Bir kere bunun altını bir çizelim.

İki: ÖSYM 2011 yılında yeni bir teşkilat yasasıyla yeniden yapılandırıldı ve yeni ÖSYM Başkanının bütün dilekleri, bu teşkilat yasasında onun elini kolaylaştıracak bir biçimde yer aldı. Yani istediği personeli, gerektiğinde KPSS'ye de tabi tutmadan alabilecek yetkilerle donatıldı ve bunlara yüksek miktarda da maaş ödeyebilme imkânına kavuştu.

Şimdi, çok az kurum ülkemizde bu kadar rahat ve bu kadar ayrıcalıklara sahiptir. Buna rağmen ÖSYM, yeni yönetim göreve geldiğinden itibaren art arda sınav skandallarıyla çalkalanan bir kurum oldu.

Bir önceki ÖSYM'yi hatırlayalım, ÖSYM Başkanı Yarımağan neden ayrılmıştı? Eğitim bilimleri sınavında kopya yapıldığı iddiasıyla ayrılmıştı değil mi değerli milletvekilleri? Peki, kopya yapan bulundu mu aradan geçen bunca zaman? Bulunmadı. Peki ne yapıldı? Yapılan şudur: ÖSYM'nin o dönemde çalışan toplam personelinin tümü şaibeli kılındı, YÖK'e gönderildi ve ÖSYM'nin yeni başkanına istediği kişileri ÖSYM'ye alabilme imkânı da tanındı. Buna rağmen her sınav ayrı bir skandal oldu.

Hatırlatayım mı bilmiyorum ama hatırlatmak istediğim başka bir şey var: Bütün bu süreç işlerken yani Yarımağan, sorular dışarı verildi, satıldı diye görevden ayrılırken ağzını açıp hiçbir şey söylemedi. Aradan birkaç ay geçti, ondan bir açıklama geldi: "Korkudan konuşamadım." dedi. Acaba onu korkutan neydi? Acaba eğitim bilimleri sınavında soruların satılmasının arkasında ne vardı ve kim vardı da alelacele bir yeni yasanın çıkarılmasına gerek duyuldu ve yeniden yapılanma gerçekleşti? Bütün bunlar aydınlığa kavuşmamıştır. Burada bir karanlık, bir sis perdesi vardır ve ne yazık ki o dönemde eğitim bilimleri sınavının bütün sorularını gören ve bilen kişi yurt dışına görevle gönderilmiş, savcılık soruşturmasından muaf tutulmuş, geri dönüp tekrar aynı pozisyonuna getirilmiştir. Bunu defalarca söyledik, defalarca sorduk ama yapılan bir şey yok.

Şimdi, ÖSYM sınav skandallarını ardı arkasına burada sıralamak istemiyorum, liste var ama zaman harcamak istemiyorum. Yalnız bir şeyin de hakkını vermek lazım, ÖSYM bir şeyi çok iyi yaptı: Sınav girişlerinde müthiş önlemler aldı. Üst baş araması yapıldı. Neredeyse röntgene sokulacak öğrenciler, olur a bir şeyi yutmuşlardır belki sonra geri çıkarırlar da kopya aracı olarak kullanırlar diye; bunu çok iyi yaptı. Bir de bir şeyi daha çok iyi yaptı: Şu anda çalışan personelinin bütün telefon konuşmalarını dinleterek onların bütün hareketlerini çok iyi kontrol ediyor. Bunu niye söylüyorum? Şunun için söylüyorum: Oradaki uzmanlardan tamamıyla istatistiksel bilgi almak için, başka hiçbir şey değil. Meslek liselerinin dört yıllık programlara yerleşmelerinde ayrıntılı dökümünü almak için aradık. Aradığımız ve bizimle konuşan uzmanların hepsi bir gün sonra veya aynı gün ne yazık ki sorguya çekildiler Sayın Başkan. Bilmiyorum, haberiniz var mı?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Kameraya da alındı mı?

FATMA NUR SERTER (Devamla) - ÖSYM kozmik bir kuruma dönüşmüştür. Buna bir mazeret boşuna zahmet edip aramayın arkadaşlar. Yanlışın altını da bir kere "yanlış" deyip çizin yani insaf ediyorum, çizin.

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Önce siz o yanlışı kabul edin.

FATMA NUR SERTER (Devamla) - Bakın, artık biz ÖSYM Başkanını Başbakana havale etmiyoruz, bakana havale etmiyoruz; bundan sonra sadece Allah'a ve kendi vicdanına havale ediyoruz hâlâ o koltukta oturduğu için. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, gelelim YÖK'e. YÖK, üniversitelerin en ciddi meseleleriyle hiçbir şekilde ilgilenmemiştir. Üniversitelerin ekonomik sorunlarıyla, üniversite öğretim üyelerinin maaşlarıyla? Bakın, biraz önce Sayın Baydar da ifade ettiler ama tabii, maaş derken bir şeyin de altını lütfen çizelim. Yoksulluk sınırı altında maaş alan yardımcı doçentler, araştırma görevlileri, doçentler var. Ama Allah için, hak yemeyelim, profesörler yoksulluk sınırının üstünde maaş alıyor üniversitede, şimdi haksızlık yapmak da istemem.

Umuyoruz ve diliyoruz ki yeni YÖK Başkanı biraz da üniversitelerin gerçek sorunlarıyla ilgilensin ve YÖK'ü artık gerçekten üniversitelerin sorunlarına eğilen bir kurum hâline getirsin. YÖK'ü Hükûmeti temel alan, Hükûmet odaklı, Hükûmetin emir ve buyruklarını yerine getiren bir kurum olmaktan çıkarsın da, gerçekten üniversitelerin sorunlarıyla ilgilenen bir kurum hâline getirsin. Örneğin, üniversitelerde acaba, vakıf üniversitelerinde neden bazı vakıf üniversitesi 30 bin lira yılda eğitim öğretim ücreti alırken bir diğeri 12 bin lira alıyor? Bunu, mesela, YÖK bir irdelesin. Bir vakıf üniversitesinde parasızlık nedeniyle kaydını dondurmak isteyen bir öğrenciye o vakıf üniversitesi yönetimi "Bir yıllık ücretini peşin ödemezsen kaydını dondurmam." diyor. Mesela bunu bir incelesin bir zahmet ama tabii yeni YÖK Başkanı da bir vakıf üniversitesi rektörü olduğu için bakalım bu konu üzerine ne şekilde eğilecektir.

Değerli milletvekilleri, evet, bunların hiçbiriyle YÖK ilgilenmiyor, onun meselesi değil. O sadece siyasi iktidara şirin görünmek, hoş görünmekle meşgul. Onun için de sürekli katsayı olayını durup durup gündeme getirmiştir ve bu konudaki sadakati ne yazık ki Cumhurbaşkanı tarafından ödüllendirilmemiştir bir önceki YÖK Başkanının çünkü katsayı konusunda gösterdiği sadakat AKP Hükûmetinde gerçekten çok dikkat çekici olmuştur.

Şimdi, katsayı meselesi Türkiye'de, önce de sonra da, sürekli olarak siyaseten irdelenen bir konu olmuştur. Birileri katsayıyı siyaseten kullanmak isteyenlere karşı tedbir almış, ne yazık ki, Türkiye'de şu anda iktidarda olan parti de belli bir meslek lisesi grubunu yüksek bir yere taşıyarak geleceğin gücünü ve arka bahçesini oluşturmak için katsayı olayından yararlanmak istemiştir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Oysa işin aslı bu?

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Adını verin, adını.

FATMA NUR SERTER (Devamla) - Durun, dinleyin. Bilmiyorsunuz. Öğrenin, öğrenin.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Sizden mi öğreneceğiz Nur Hanım?

FATMA NUR SERTER (Devamla) - Oysa katsayı meselesi başka bir şeydir. Katsayı uygulamasıyla siz Türkiye'de genel liselere devam eden ve toplam lise öğrencilerinin yüzde 60'ını meydana getiren zavallı, terk edilmiş, kaderine terk edilmiş, sınavla girilmeyen bu öğrencilerin karşısına koskoca bir meslek lisesi grubunu çıkarıyorsunuz.

AHMET YENİ (Samsun) - Hâlâ orada mı kaldınız?

OSMAN ÇAKIR (Düzce) - Yazık, yazık?

FATMA NUR SERTER (Devamla) - Koskoca bir meslek lisesi grubunu çıkararak elinde zaten altın bileziği olanları sırf imam-hatip uğruna ödüllendiriyorsunuz, o çocukları da görmezden geliyorsunuz.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FATMA NUR SERTER (Devamla) - Yazıklar olsun! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Size yazıklar olsun.

OSMAN ÇAKIR (Düzce) - Hâlâ yazık?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Biraz daha bağır, anlaşılmıyor.

FATMA NUR SERTER (Devamla) - Bütçeye ret oyu vereceğimizi bildirir, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Serter.