GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:10
Tarih:22.10.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Bu tip aralardan sonra ilk konuşmacı olmanın verdiği zorluklar var. Şu anda AK PARTİ sıralarında hiçbir arkadaşımız yok, muhalefet sıralarında da az sayıda arkadaşımız dinliyorlar ama derdimizi dinleyecek tek bir kişiye bile saatlerce dert anlatmak kültüründen gelen bir insan olarak kanunla ilgili görüşlerimizi sürem yettiği müddetçe arz edeceğim.

Her şeyden önce, şunu bir kere daha tespit etmek gerekir ki başkanlık dönemi kanun yapma karakteristiğine dönen torba kanun tekliflerinin biriyle daha karşı karşıyayız. 19 maddelik bir kanun teklifi gözüküyor. Özünde Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarına uyum sağlayan birtakım düzenlemeler oluyor gözükse de aslında birkaç maddede kurumsal hafızayı ve kültürü ortadan kaldıran, eşitsiz birtakım imtiyazlar getiren, başta belediyeler olmak üzere değişik birtakım varlıklara Bakanlık tarafından el konulması imkânını sağlayan ve kültürel hafızamızı yok sayan birtakım yetkilerin Millî Saraylar İdaresine devrini içeren birtakım sıkıntılı maddelerle karşı karşıyayız. Gönül isterdi ki bu teklif aceleye getirilmesin, ana komisyon olarak Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda görüşüldüğü gibi Millî Eğitim ve Kültür Komisyonunda da enine boyuna görüşülsün. Aslında Plan ve Bütçe Komisyonunun âdeta Genel Kurulun alt ve ana komisyonu gibi çalıştırıldığı bir dönemde diğer...

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, bu iktidar grubunda tek bir milletvekili yok, Allah rızası için, sadece Komisyon Başkanı oturuyor.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Sayın Tanal, kulisten hiç olmazsa birkaç kişiyi çağırsan bari. Sonra "Duymadık." demesinler.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Ağabey, Allah rızası için olmaz ya, bu elektriklere yazık ya!

YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Ayıp, gerçekten ayıp ama! Vallahi billahi ayıp!

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Ya, gerçekten olmaz.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Şimdi Sayın Tanal, dediğiniz kayda geçiyor ancak bir soru soruyorum: Burada 200 iktidar vekili bizi dinliyor olsa bizim konuşmalarımızdan sonra tutumlarında bir değişiklik söz konusu olacak mı? Boş sıralara konuşmak ile dolu sıralara konuşmak arasında nasıl bir fark var Allah aşkına? (YENİ YOL, CHP, DEM PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Maalesef çoğu zaman teklifler dahi incelenmiyor. Bu Meclis bir infaz düzenlemesini Adalet Komisyonundan değil Plan ve Bütçe Komisyonundan geçiren uygulamaya tanıklık yaptı bir buçuk yıl önce. Millî Eğitim ve Kültür Komisyonunun üyelerinin de çoğunluğu Cumhur İttifakı'nda, istedikleri kararı oradan da çıkarabilirler ama oradaki uzmanlık denetiminden dahi âdeta kaçırılmış bir teklifle karşı karşıyayız ve bu teklifin hayata girmesiyle birlikte ciddi mülkiyet transferlerinin yaşanacağını, özel hayatın gizliliğini ortadan kaldıracak ciddi bir gözetim genişlemesinin ortaya çıkacağını ve Anayasa Mahkemesi kararlarının bir kez daha baypas edileceğini rahatlıkla ifade edebiliriz.

Bu teklifle getirilen iyileştirmelerden biri, deprem bölgesindeki birtakım işletmelerin yasal zorunluluklarının ertelenmesidir. Elbette afet bölgesiyle dayanışma hepimiz için en yüksek ahlaki görevdir. Zaten yanlış bir şekilde kullanılmış olsa da bugüne kadar afet bölgesinde yapılan yatırımların ve feragat edilen alacakların 100 milyar doları geçtiği bilinmektedir. Peki, 100 milyar dolardan fazla yatırım yaptığımız veyahut da alacağımızdan feragat ettiğimiz bir yerde yapılan bir düzenleme niçin 4 ille sınırlandırılmıştır, niçin sektörün bir kısmıyla sınırlandırılmıştır? Biz bu düzenlemenin, muhalefetin önerileri doğrultusunda, afetten zarar gören bütün illeri ve turizm sektöründeki bütün paydaşları kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Yine, kişilerin basit bir şekilde aileleriyle tekne kiralama faaliyetlerinin bile yeni bir gözetim ve denetim kapsamına alınması, şüphesiz özgürlüğün istisna, gözetimin kural hâline dönüştüğü bir sistemde yaşadığımızı bir kere daha bize hatırlatıyor.

2'nci ve 3'üncü maddelerdeki düzenlemelerle Anayasa Mahkemesinin değişik kararlarda ifade ettiği sınırlılık, gereklilik ve ölçülülük gibi kriterlerin neredeyse tamamen devre dışı bırakıldığını maalesef görmekteyiz.

4'üncü maddede birtakım yaptırımlarla ilgili bir içerik var -başka bir maddede tekrar bu husus geçiyor- ancak biz şunu biliyoruz ki bürokrasiye inisiyatif tanınan bu tip alanlarda bunların küçük yatırımcılar aleyhine sonuç doğuracağı, tekel ve büyük yatırımcıları koruyan bir mantıkla uygulamada hayat bulduğu açıktır. Bu nedenle, burada özellikle birtakım küçük aile işletmelerinin âdeta can suyu gibi destek bulduğu kiralama faaliyetlerindeki idari yaptırımların ruhsat iptaline kadar yönelen bir şekilde ve yüksek parasal miktarlarla düzenlenmesinin doğru olmadığını ifade etmekteyiz.

Birçok sorun var, bölümlerde ve maddelerde bu konuşulacak. Kalan sürem içerisinde üç önemli konuya daha dikkat çekmek istiyorum: Bunlardan birisi, 8'inci maddeyle Cumhurbaşkanlığı Millî Saraylar İdaresinin kendi yetki alanındaki yapılacak çalışmalarda arkeoloji, restorasyon, belgeleme ve benzeri çalışmalarda bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti devletinin biriktirmiş olduğu müzeler, üniversiteler, bağımsız kurullar gibi bütün müktesebatın devre dışı bırakılmasıdır. Biz bu müktesebatın devre dışı bırakılmasının en vahim örneğini yakın zamanda Selimiye Camisi'nin restorasyonu örneğinde gördük. Çünkü burada yıllardır bilimsel çalışmalar ve tecrübeyle ortaya konmuş restorasyon projesinin çok dar kapsamlı bir kliğin müdahaleleriyle bir anda devre dışı bırakıldığı ve kubbe yazılarının silinerek, kubbe süslemelerinin silinerek âdeta kültürde Vehhabî bir yaklaşımla, son üç yüz yıldır kazanılmış bir kültürel mirasın ortadan kaldırıldığı gibi gerçekten vahşi bir girişimle karşı karşıya kalmıştık. Neyse ki bir idare mahkemesi kararıyla şu anda bu girişim durduruldu, donduruldu. Ümit ediyoruz ki mahkeme kararı sağlıklı bir şekilde neticelenir ve bugüne kadarki bütün kurulların ve akademisyenlerin çizmiş olduğu rotanın dışına çıkan bu küçük klik de bu inadından vazgeçer; Selimiye kişisel ihtiraslara kurban edilemeyecek kadar değerde, büyüklükte, önemde bir kültürel mirasımızdır.

Sevgili arkadaşlar, bu düzenlemelerle, bu teklifle birlikte gelecek düzenlemelerden biri de birtakım vakıflara ait mülklerin belediyelerin kontrolündeyken Vakıflar Genel Müdürlüğünün bir kararla kontrolüne geçirilebilmesidir. Allah aşkına, soruyorum: Eğer son yerel seçimlerden sonraki tabloyla karşılaşmamış olsaydık, belli başlı büyükşehirlerdeki yönetimler, belediye yönetimleri AK PARTİ'nin kontrolünden çıkmamış olsaydı yine böyle bir teklifle buraya gelir miydiniz?

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Gelmezlerdi.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Hiçbir vicdan sahibi insan "Bu teklif doğrudur. Biz bu teklifi teknik veyahut da kültürel mirasın korunması amacıyla buraya getirdik." diyemez. Bu teklif, belediyelerin denetiminde bulunan, kontrolünde bulunan birçok yerin Kültür Bakanlığının yani merkezî idarenin kontrolüne transferiyle ilgili bir düzenleme içermektedir. Bunun da hakkaniyetli ve vicdanlı bir teklif olduğunu, bir düzenleme olduğunu kesinlikle ileri süremeyiz.

Bu teklifle getirilen bir başka imkân veya düzenleme ise vakıfların birtakım kiralamaları kontrolü kendisinde bulunan vakıflara -tırnak içerisinde- rayiç bedelden aşağı olmamak üzere ihalesiz kiralama imkânının getirilmesidir. Bu, kontrolsüz ve sınırsız bir rant transferinin önünü açmaktır arkadaşlar. Bu tekliften çıkartılması gereken sadece 2 madde varsa biri Millî Sarayların mevcut akademik ve bürokratik hafızayı devre dışı bırakacak yetkilendirilmesiyle, ikincisi, bu kontrolsüz rant transferini sağlayan bu maddenin çıkarılmasıdır.

Sevgili arkadaşlar, birçok kez bu kürsüde ve daha birçok yerde tartışılan MUÇEV örneğini size hatırlatmak isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Tamamlayacağım efendim.

MUÇEV örneği neydi? Muğla'da bir çevre vakfı kuruluyor, bu, valiliğin kontrolünde olan bir vakıf gibi gözüküyor. Muğla turizm hattındaki paha biçilmez birçok rant ve imtiyaz bu vakfa "Canım, valiliğin kontrolündeki bir vakıftır eğer bir imkân varsa bu da kamu eliyle değerlendirilsin." diye devrediliyor ve daha sonra alt taşeronlara yok pahasına peşkeş çekiliyor.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - AKP'ye geçen belediyelerde belediyede kalıyor, CHP'ye geçenleri de MUÇEV'e devrediyorlar.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - MUÇEV'e devredildiğinde de burada olası gelirlerin MUÇEV aracılığıyla kamu kontrolünde sağlanması diye bir şey yok Sayın Tanal. Burada maalesef MUÇEV'in alt taşeronlara yok pahasına peşkeş çekilmesi var, bu düzenleme de bunun önünü açacaktır. Genel Kurulun dikkatlerine sunuyor, saygılar sunuyorum. (YENİ YOL, CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)