| Konu: | Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 14 |
| Tarih: | 06.11.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine YENİ YOL Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Vakıflar Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Hükûmet tarafından kamu hizmetlerinde etkinlik ve verimlilik iddiasıyla hazırlanmış bir torba kanun olarak sunulmuştur. Ancak teklifin geneline baktığımızda ne etkinliğin ne verimliliğin ne de kamu yararının gözetildiğini görmekteyiz. Kamu yararı yalnızca bir söylem değil her düzenlemenin pusulası olmalıdır. Kamu yararı vitrin değil yön olmalıdır. Kamu yararının olmadığı yerde verimlilikten söz edilemez. Bu teklif bir bütün olarak değerlendirildiğinde; idari gücü merkezîleştiren, yargısal denetimi zayıflatan, şeffaflığı azaltan ve son yıllarda iktidarınız için yol olan iş tutuş tarzıyla "mış" gibi yaptığınız Anayasa’nın etrafından dolaşmayı amaçlayan düzenlemeleri içinde barındırmaktadır. Bu torba kanun, teknik bir uyum düzenlemesi olmaktan ziyade, siyasi ve idari güç yoğunlaşmasını kalıcı hâle getiren bir proje görünümündedir. İçerdiği hükümlerle devletin kurumsal dengelerini sarsmakta, yerinden yönetim ilkesi yerine merkezî kontrolü ön plana çıkarmaktadır. Oysa güçlü devlet, gücü tek elde toplayan değil bir şekliyle kuvvetler ayrılığını benimseyen ve ülkenin kaynaklarını, yetkiyi akılla yani ehliyetli ve liyakatli kişilerle, kural ve kurumlarla paylaşan devlettir. Gücü tek elde toplamak devleti büyütmek değil kurumsal aklı zayıflatmaktır. Merkeziyet dengeyi bozar, denge bozulduğunda adalet de etkinlik de yara alır. Gücün tek elde toplandığı yerde denetim zayıflar, denetim zayıflarsa devlet de zayıflar. Gücün tek elde toplandığı yerde şeffaflık değil sis hâkim olur. Şeffaflığın olmadığı yerde de etkinlik sadece bir masaldır. Gücün tek elde toplandığı yerde "benim adamım" düzeni başlar, liyakat yoksa kural da kurum da çöker. Gerçek etkinlik, gücün tek elde toplandığı denetimsiz güçte değil şeffaf ve adil yönetimdedir.
Teklifin bütününe baktığımızda, Değerli Milletvekilimiz Sayın Mehmet Atmaca'nın muhalefet şerhinde de dile getirdiği 3 temel sorun öne çıkmaktadır. Birincisi, mülkiyetin devri üzerinden gerçekleşen büyük bir kamusal varlık transferi; ikincisi, gözetim ve denetim alanlarının genişletilmesi; üçüncüsü ise Anayasa Mahkemesi kararlarının açıkça görmezden gelinmesidir. Bu üç eksen yalnızca teknik bir yasa değil hukukun üstünlüğü ilkesine meydan okuyan bir anlayışın göstergesidir.
Sayın milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi 2023 yılında 2023/7 esas ve 2023/150 karar sayılı ilamıyla Milli Saraylar İdaresine ilişkin düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğunu açıkça belirtmiştir. Ancak bu teklif aynı düzenlemeyi bu kez kanun metniyle geri getirmekte, yargı kararının ruhunu hiçe saymaktadır. Bu durum kuvvetler ayrılığını zedelemekte ve yargısal denetimi etkisizleştirmektedir. Hukukun en temel ilkelerinden biri de şudur: Mahkeme kararının etrafından dolanmak karara uymamaktan daha büyük bir ihlaldir. Yargı kararını dolanmak hukuku inkârın en kurnaz biçimidir, aynen bugün 13. Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu karar gibi. Aklınızca, kurnazlıkla, Parlamento eliyle milleti kandırmaya devam ettiğinizi düşünüyorsunuz. Oysa millet hafızasına bunların hepsini yazıyor ve asla unutmayın ki devletin arşivi güçlüdür, gün gelir, bunu mutlaka önünüze koyar. Milli Saraylar İdaresine kültürel miras üzerinde neredeyse sınırsız bir yetki verilmesi bilimsel uzmanlık gerektiren restorasyon ve koruma süreçlerini siyasallaştırma riski taşımaktadır, Selimiye Camisi'nde yaşanan örnekler bunun en bariz göstergesidir. Kültürel miras, siyasal gücü tahkim eden bir araç değil milletimizin ortak hafızasıdır. Bu nedenle, bu mirasın korunması iktidarın keyfine değil bilimin rehberliğine emanet edilmelidir.
Değerli milletvekilleri, bu teklif, vakıf taşınmazlarını yerelden alıp merkeze devrediyor, belediyelerin elindeki değerler tek bir bürokratik merkezin kontrolüne giriyor. Oysa vakıf dayanışmadır, halkın kendi imkânıyla iyilik üretmesidir. Bugün yapılan ise tam tersidir; kamusal olan halktan alınmakta, idari olan siyasete teslim edilmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü artık bir koruyucu değil bir işletme ofisine dönüştürülüyor. Yönetim giderlerinin yüzde 20'den yüzde 40'a çıkartılması ise küçük vakıfların nefesini kesecektir. Unutmayalım, vakıflar devletin değil milletin eseridir; onları yaşatmak bütçe değil medeniyet meselesidir.
Teklifin bir başka yönü gözetimi genişletmek ve veriyi merkezîleştirmektir. Kimlik Bildirme Kanunu'na eklenen maddelerle marinalar, limanlar ve deniz turizmi alanları artık anlık denetim altındadır. Bu düzenleme, vatandaşın özel yaşamını ve seyahat özgürlüğünü sürekli gözetim altına sokmaktır. Evet, güvenlik önemlidir ama özgürlüğü güvenliğe feda eden devlet, demokrasisini yitirir. Güvenlik bahanesiyle özgürlük kısılırsa toplum nefessiz kalır. Devletin görevi izlemek değil korumaktır. Vatandaşını potansiyel şüpheli değil hak sahibi yurttaş olarak görmek zorundadır.
Bir diğer sorun torba kanun anlayışının kendidir. Birbiriyle ilgisiz düzenlemelerin tek metinde toplanması yasama kalitesini düşürmekte, Meclisi tartışmadan uzaklaştırmaktadır. Kanun yapmak irade göstermek değil hukuk üretmektir. Hukuk aceleyle değil müzakereyle yapılır. Anayasa’nın 88'inci maddesi son derece açıktır değerli milletvekilleri; Anayasa’nın 88'inci maddesine göre yasama süreci şeffaflıkla, dengeyle, katılımla gerçekleşmelidir.
Değerli milletvekilleri, kamu kaynakları etkin, ekonomik ve verimli kullanılmalıdır ama bunun yolu denetimi kaldırmak değil güçlendirmektir, şeffaflığı azaltmak değil artırmaktır. Kamu hizmetleri merkezden değil yerinden yönetimle halka ulaşmalıdır. Kamu yararı siyasetin değil aklın, bilimin, istişarenin rehberliğine bırakılmalıdır. Bugün torba kanun israfı büyütüyor, tekrar eden bürokrasiler yaratıyor, tasarruf değil kaos üretiyor. Bu teklif ne Anayasa'ya ne hukuk devletine ne de kamu yararına uygundur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin ne Anayasa'ya ne hukuk devletine, kamu yararına uygun olmayan bu düzenleme karşısında bir kez daha düşünmesini tavsiye ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi yürütmeyi onaylamak değil denetlemektir. Yasama bir mühür değil milletin iradesinin temsilcisidir. Bizler denetimden, şeffaflıktan ve adaletten yanayız. Devlet gücünü artırmak hukuku zayıflatmakla değil hukuku yüceltmekle mümkündür. Gerçek kalkınma merkeziyetçilikle değil katılımcılık, liyakat ve adaletle olur.
Dünyanın hiçbir yerinde, değerli milletvekilleri, kendi yetkilerini tek tek, aydan aya çıkardığı kanunlarla bir başkasına devreden bir Parlamento göremezsiniz. Bizler el birliğiyle çıkardığımız her yasada bize ait olan bir yetkiyi Sayın Cumhurbaşkanlığı makamına tevdi ediyoruz ve gücü tek elde topluyoruz. Emin olun bu çok büyük bir tehlike arz ediyor. Bugün olmazsa yarın bunun acılarını hep birlikte yaşayarak göreceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) - O yüzden, değerli milletvekilleri, teklifin turizm düzenlemeleri küçük işletmeleri ve bağımsız girişimcileri yükümlülük ve yüksek cezalarla zor durumda bırakıyor. Serbest rekabet değil merkezî idarenin keyfî uygulamalarını güçlendiriyor.
Biz YENİ YOL Grubu ve DEVA Partisi olarak şunu söylüyoruz: Güçlü devlet güçlü kurumlarla, adil yönetim ve hukukun üstünlüğüyle olur. Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen yetkilerin yeniden düzenlenmesi hukuk devletine meydan okumaktadır.
Sözlerimin sonunda Hitlerden sonra seçilen Almanya Şansölyesi Konrad Adenauer'in sözüyle bitirmek istiyorum: "Umarım bir daha Hazreti İsa gelse bile gücü tek elde toplayan bir yönetime asla ve asla destek vermeyeceğiz." diyor. Ben de size, buradan Parlamentoda ifade ediyorum: Gelin, gücü tek elde toplayan bir yönetime karşı Parlamento olarak hep birlikte karşı duralım diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)