| Konu: | Azerbaycan’dan Türkiye’ye gelirken düşen Türk Silahlı Kuvvetlerine ait kargo uçağına; 10 Kasıma, Anıtkabir’e gelen ziyaretçi sayısına ve Millî Eğitim Bakanına; bugün açıklanan iddianameye, Dilovası’ndaki patlamaya ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 15 |
| Tarih: | 11.11.2025 |
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Azerbaycan'dan Türkiye'ye gelirken düşen Türk Silahlı Kuvvetlerimize ait kargo uçağımızda bulunan askerlerin durumundan endişeliyiz. Umarım can kaybı vermeyiz, umarım kayıpsız bu kazayı atlatırız. Kalbimiz, yüreğimiz orada, oradan gelecek bir iyi haberi bekliyoruz.
(Uğultular)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Konuşsam iyi olur ama.
HALUK İPEK (Amasya) - Tabii, buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ama yani böyle nasıl olacak?
Başkanım, süremi baştan başlatabilir misiniz? Gerçekten olacak şey değil ya!
BAHADIR NAHİT YENİŞEHİRLİOĞLU (Manisa) - İnsicam bozuldu, baştan alalım.
BAŞKAN - O süreyi ilave edeceğim.
Sayın Başarır, buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Evet, dün 10 Kasımda Türkiye'nin her yerinde, her noktasında yurttaşlarımız büyük bir lideri, Ata'mızı, kurucu liderimizi andı. Dolmabahçe'de, Anıtkabir'de milyonlarca insan vardı. Özellikle Anıtkabir'e 1 milyon 219 bin 148 vatandaşımız geldi. 10 Kasım için bu tarihî bir rekordu. Hepsine yürekten teşekkür ediyoruz. Ata'mızı bir kez daha anıyoruz. Ama üzülerek söylüyorum ki bu ülkede bir Millî Eğitim Bakanı var, vatandaşlarımız, yurttaşlarımız gibi bu sevgiyi, bu özlemi yüreğinde hissetmeliydi. Bakın, yirmi üç yıllık AKP iktidarında iki yıldır görev yapan bu Bakan maalesef ki ilk kez 10 Kasımlarda ara tatil ilan ediyor. Neden Sayın Bakan, neden rahatsız oluyorsun? Yirmi bir yıldır yapılmıyor, daha önce hiç yapılmamış ama bu Bakan, Türkiye'ye yakışmayan bu Bakan 10 Kasımda çocukların okullarında Ata'sını anmasından, bir karanfil bırakmasından rahatsız oluyor. Ben gerçekten bu Bakandan rahatsız oluyorum. Millî değerlere, cumhuriyetin değerlerine, kurucu değerlere sürekli aykırı davranıyor. Ben, ülkemize ve kendisine yakıştıramıyorum.
Evet, aylardır beklenen iddianame bugün açıklandı. Bana hemen kızmasınlar, maalesef ki bu, iktidarın bir iddianamesidir çünkü bu iddianameyi günler önce Yeni Şafak ilan ediyorsa, gazeteci Fatih Atik ilan ediyorsa, sayfasını veriyorsa, tarihini veriyorsa bu iddianame yok hükmündedir.
1) Bu nasıl gizlilik, bu nasıl gizlilik olan bir dosya, öncelikle bunu söylemek istiyorum.
2) Bir şema yapmışlar, resimler koymuşlar. Bu şema rezaletini biz Ergenekon davasında gördük, o gün bu rezaleti yapanlar nerede hatırlatmak isterim.
3) Ne yazık ki haddini, amacını aşan ithamlar, bölümler bulunmaktadır bu iddianamede. Bir sefer, aynen cümleyi okuyorum: "Cumhuriyet Halk Partisinin adayları suç örgütü tarafından belirlenmiştir." Haddini bil sayın savcı, bugün bir yargıç, bir savcı bu cümleleri kullanamaz! (CHP sıralarından alkışlar) Sen kimsin kardeşim! Sen rejimi tehdit eden bir unsur hâline gelmişsin. Yani "Adayları suç örgütü lideri..." Kim? Cumhuriyet Halk Partisi. Peki, bunu ne zaman açıklıyor? Bu partiyi kuran kurucu liderin ölüm yıl dönümünden bir gün sonra. Asıl bir suç varsa bu savcı işlemiştir.
CEMAL ENGİNYURT (İstanbul) - Ahtapot, ahtapot...
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sonra, ne demektir ya ahtapotun kolları? Bu laf kimin? Bu ülkenin Cumhurbaşkanının. Soruyorum: Bu iddianameyi Sayın Recep Tayyip Erdoğan mı, Akın Gürlek mi yazdı? Bunu nasıl yazabiliyor oraya? (CHP sıralarından alkışlar) Bu iddianame iki yüz otuz sekiz gün niye bekledi, merak ediyorum. Sarayın basın toplantılarındaki, grup toplantılarındaki cümleler mi yazıldı? Yazık, gerçekten yazık!
4) Saçma sapan ifadeler, partiyi itham eder iddialardan sonra, Anayasa'ya göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına partimizin kapatılması için ihbarda bulunmuş. Yüz iki yıllık bu partiyi kapatacak daha anasının karnından doğmadı. Haddini bileceksin sen! Bu nasıl bir şey! (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Basit bir ihbarda bulunmuyorsun, sen partiyi suçluyorsun; amacını, haddini aşan anlatımlar yapıyorsun, suçlamalarda bulunuyorsun. Koskoca bir partiyi, Türkiye'nin 1'inci partisini suçluyorsun, sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunuyorsun. Ben de senin hakkında ihbarda bulunuyorum: Rejimin bir tehdidisin. Şu anda rejim tehdit altındadır. Bakın, AKP Grubuna, MHP Grubuna, DEM Grubuna, İYİ Partiye, YENİ YOL Gurubuna sesleniyorum: Demokrasi büyük bir tehdit altında. Sözde bir iddianameyle Türkiye'nin 1'inci partisine ayar veriliyor. Bu bir iddianame değil, bir muhtıradır. Aynen de bu laflarımın, grup olarak da arkasındayım, arkasındayız. (CHP sıralarından alkışlar)
Biz bunları darbe dönemlerinde gördük; darbe dönemlerinde partimize bu hadsizlik yapıldı, darbe dönemlerinde partimizin mal varlığı sorgulandı, darbe dönemlerinde liderler yargılandı. Ne oluyor? Nasıl bir savcı yarattınız da rejime, demokrasiye, sandığa, iradeye fiilî bir müdahalede bulunuyor, merak ediyorum. 4 bin sayfa yazmış iki yüz otuz sekiz günde. Bakın, her gün 16 sayfa yazacak dünyada bir yazar yok. Sadece yazmış, anlamamış, araştırmamış; yazmış da yazmış, yazmış da yazmış. Bugün, Orhan Pamuk günde 1 sayfa yazıyor, 1 sayfa yazabiliyor ama 4 bin sayfalık bir iddianame, olmaz.
Tabii ki bu iddianameyi inceleyeceğiz, tabii ki bakacağız ama ilk gördüklerimiz utanç verici efendim, utanç verici; ben kınıyorum, bu durumdan en çok da AKP Grubunun rahatsız olması gerektiğini düşünüyorum.
Diğer bir durum, Dilovası'ndaki patlama. Olaya bir bütün olarak baktığımız zaman şu andaki Türkiye'nin aynasıdır bu olay. 15 yaşında bir evladımız da bu iş kazasında ölüyor, 60 yaşında bir emeklimiz de; 15 yaşında, okula gitmesi gereken bir çocuk da ölüyor, 60 yaşında, torun sevip emekli olması gereken bir işçi de ölüyor; sigortasız ölüyor, asgari ücretin altında maaş alırken ölüyor; imarsız ve kuralsız bir binada ölüyor, ruhsatsız bir binada ölüyor. Yazık değil mi ya, yazık değil mi?
Bakın, ölen çocuklara bakalım: 15, 16, 17 yaşlarında. 15, 16, 17 yaşlarındaki çocukların günde 800 liraya ne işi var orada? Nerede denetim? Bu kadar kolay mı? Bizi kıskanan Almanya'da 300 kişi iş kazasında ölmüş, bizde 1.800 kişi. İşte, Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde işçilerimiz ölmüş, her gün bir işçi ölüyor. Şevki Yılmaz'ın yeğenini İŞKUR'un başına getirirsen -bir milletvekilinin kuzenini, şu anki milletvekilinizin- ülke bu hâle gelir. Ülkeyi bu hâle getirdiniz. Eş, dost, akraba, yakınlıktan atadığınız bürokratlar, Türkiye'yi denetimsiz hâle getirdi. Türkiye'de kim denetleniyor biliyor musun? Muhalefet, Twitter, basın, televizyonlar. Peki, fabrikada çalışan çocuklar? Peki, iş güvenliği? Peki, otelde ölen insanların kaldığı otelin yangın tertibatının olup olmaması? Hayır, bunlar önemli değil. Denetimsiz, ihmallerle dolu bir ülke hâline geldik.
Şimdi, ruhsat vermeden orayı çalıştıran, imara aykırı bir şekilde buna göz yuman belediye başkanı niye tutuklanmadı? AKP'li o, nasıl tutuklanır, bunu söylemek bile suç! Peki, CHP'li olsaydı bugün cezaevindeydi, İYİ PARTİ'li olsa cezaevindeydi. Olmaz, olmaz, olmaz! Bakın, bu, bir insanlık suçu. Türkiye maalesef ki bu hâle gelmiş.
Ayrıca, bir daha bu konunun üzerine bir gelelim. Bugün Çalışma Bakanı bütçe sunumu yaptı. Ya, hiç utanmıyor musun Sayın Bakan ya!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bakın, Letonya'nın başkenti Riga'da süpermarketin çatısı çökmüş, 54 kişi ölmüş, başbakan istifa etmiş; Beyrut Limanı'nda 200 kişi ölmüş, başbakan istifa etmiş; Güney Kore'de iş kazası da 2014'te 300 kişi ölmüş, başbakan istifa etmiş. Ya, bizde niye istifa etmiyor bu adamlar? Bu nasıl bir yüzsüzlük? Sen hangi yüzle geldin bütçeyi sunuyorsun bugün burada? 5 insanımız ölmüş, bunlardan 1'i 15 yaşında. Okula gitmesi gereken çocuklar fabrikada, emekli olması gereken insanlar vardiyada, hesap vermesi gereken Bakan da bütçede; işte, Türkiye tablosu budur, yeni Türkiye budur ama biz buna mecbur değiliz, mecbur olmayacağız. Bu hukuksuz iddianameleri de bu hukuksuz düzeni de torpil üzerini de hep beraber değiştireceğiz, bu ülke değiştirecek, bu ülkenin yurttaşları değiştirecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Son cümlem...
BAŞKAN - Tamamlayalım.
Buyurunuz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bu ülkeye demokrasiyi, insan haklarını, işçi haklarını, adil bir düzeni hep beraber getireceğiz ve bizi iddianameler, savcılar değil bu halk yönetecek.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)